Final

643 46 47
                                    

Henry'nin gözünden

Onu kandırdım.

Bir kez daha.

Otobüsteyiz, limana doğru gidiyoruz. Başını omzuma yaslamış uyuyor şimdi. Peruk kullanmayacakmış, öyle dedi. Zaten bu hali daha çok hoşuma gidiyor.

Oldukça huzurlu görünüyor. Sanırım doğru bir karar verdim.

Tüm yalanlarım ortaya saçılmışken benimle olmayı kabul etmeyeceğini biliyordum. Henüz çok toy. Erken olgunlaşmış olabilir ama ne olursa olsun on dokuz yaşında.

Dört yaşındaki hali dün gibi aklımda. Ön dişi koşarken kırılmıştı, sonra saatlerce "Babam öğrenecek!" diye ağlamıştı. Onu sakinleştirebilmek için art arda masallar okumak zorunda kalmıştım.

Gülümsüyorum. Çok akıllı bir kızdı, o zaman bile ne kadar güçlü olacağı belliydi. Bunu lanet olarak gören bir ebeveyne sahip olması ne büyük talihsizlik.

Üstünün açılmış olduğunu görünce uzanıp örtüyorum. Joe çaprazdaki koltuktan arkasını çevirip anlamlı bir bakış atıyor. Gözlerimi devirip camdan dışarı bakıyorum. Fazla saf biri, ama iyi niyetli olduğu kesin. Avrupa işini kendi buldu sanıyor. Buna inandırmak için ilanı masasına bırakmam yeterliydi.

Gemi ilk olarak Estonya'ya gidecek. Orada ünlü bir doktor var. Güçlerin geri getirilmesi hakkında konuşacağım ve her şeyi anlatacak.

Anlatmak zorunda. İster güzellikle ister zorla.

Bileğimdeki cihaza bakıyorum. Gerçekten işe yarayıp yaramadığını hiç sorgulamadı. Bana gereğinden fazla güveniyor, bu iyi bir şey. Yine de endişeleniyorum. Yabancı biri ona zarar verebilir. Tam da bu yüzden benden ayrı kalmamalı.

Güvenini sarstım. Aptal herif her şeyi mahvediyordu. Benim için onu öldürdüğüne inanamıyorum. Evet, onun yerinde ben olsaydım aynı şeyi gözümü kırpmadan yapardım ama o farklı. Benziyoruz ama yeterince değil.

Hassas bir ruhu var. En azından şimdilik.

Doktordan gerekli bilgileri aldıktan sonra birkaç ay böyle dolaşırım diye planlıyorum. Nasıl olsa titreşimlerimi hissedemez. Sevdiği şeyleri yapar, güvenini tazelerim.

Onunla vakit geçirmeyi seviyorum. Daha masum ve daha mutlu olduğum zamanları hatırlatıyor.

Güçleri olmadan hissettiklerini hatırlayamaz. Bir anlık hataydı, deyip geçiştirebilir. Ama gerçek olduğunu biliyorum. Bu bir lanet ve bir lütuf. Korkuluk'a 4 resmini çizerken hissettiklerini ben de duyumsadım. Angelica'yı az kalsın öldürüyordu. Peki ya babası?

Beni hayata döndürdü. Asla geri ödeyemeyeceğim bir borç bu. Hastanede gözlerini açtığı gün o kadar yorgun gözüküyordu ki. Benim uğruma tüm güçlerini kaybetti. İlk duyduğumda ne düşüneceğimi bilemedim. Tek bildiğim şey, bir an önce yalnız kalmam gerektiğiydi. O gece gözümü bile kırpmadım. Kim bilir ne kadar üzüldü.

O olmadan devam edebilir miyim diye düşündüm. Bir saniye kendimi ikna etmişim gibi gelirken diğer saniye hayaliyle kıvranıyordum. Gözlerimi kapatır kapatmaz suçlayıcı bakışları aklıma geliyordu. Bir haftadır komadaydı ve dokunuşunu öylesine özlemiştim ki çıldırmak üzereydim.

Onu tek başına bırakamazdım. Hem onun iyiliği için, hem de kendim için.

En sonunda güçlerimi feda ettiğimi söyleyerek onu yanımda tutabileceğime karar verdim. Doktor'un bana yaptığı o cihazın eşi benzeri yoktu, zaten bana özel hazırlanmıştı. Aslında bunu o da tahmin edebilir ama bana inanmak istiyor.

Ona yalan söylediğim için kötü hissetmiyor değilim, ama her şey ikimiz için. Daha mutlu olabileceğimiz bir gelecek inşa edeceğim. Güçleri yerine gelince o da bana hak verecek. Sadece biraz zaman gerekli.

Hafifçe yanağını okşuyorum. Huylanıp gözlerini aralıyor.

"Geldik mi?" diyor uykulu sesiyle.

"Henüz değil." diye fısıldıyorum. "Uyumaya devam et." Kolumu omzuna sarıyorum.

"Sen de uyu." Başını boyun girintime yerleştirip iyice sokuluyor. Gülümsüyorum. Başına hafif bir buse kondurduğumda bakışlarını bana çeviriyor. O da gülümsüyor. "Hadi!"

"Tamam, uyuyorum." Gözlerimi kapatıyorum. Titreşimleri o kadar sakin ki. Huzurlu olduğu belli. İçimde fırtınalar koparken böylesine dingin bir ruhla yakın olmak rahatlatıcı.

Şimdi bir saniye bile ondan ayrılmayı düşündüğüm için kendime inanamıyorum. O olmadan devam etmem mümkün değil.

Gücü eşsiz, orası kesin. Ama onda güçten daha fazlası var.

Şimdi hiçbir şeyi yok, o nefret ettiğim insanlardan farksız. Yine de onu yanımda istiyorum. Ne kadar yakın olursa olsun yetmiyor.

Daha da sıkı sarılıyorum.

Belki bir gün sahiden de sıradan olmayı kabul edebilirim. İstediklerimi elde ettikten sonra, elbette.

Belki de o sıradan olmayı reddeder.

İçimde bir umut filizleniyor.

001x004Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin