On Beş

761 60 42
                                    

Henry'nin bedenimi bulması uzun sürmemişti, daha da kötüsü yanında Joe'yu getirmişti. Joe dehşete düşmüş gibi çığlık atarken Henry ne olduğunun bilincinde etrafa bakıyordu. Kanatlarımı açıp uçmayı deneyip denememem gerektiği üzerine düşünüyordum ki uzaktan gelen ışıklar dikkatimi dağıttı.

Ormanın öbür ucunda siyah arabalardan oldukça kalabalık silahlı adamlar inmeye başlamıştı. Dallarda yükseğe çıkıp arabanın amblemini seçmeye çalışırken Joe'nun "Ambulans!" diye feryat ettiğini duydum.

O logoyu unutmam mümkün değildi. Dokuz yıl o duvarlara bakmıştım ben.

Çığlık atacağıma gakladım.

Henry hemen gözlerini sesin geldiği yere çevirdi. "EVE, BURAYA GEL!" diye bağırınca Joe korkuyla sıçradı.

Buradan derhal defolup gitmemiz gerekiyordu. Havada süzülüp yere indim. Henry kuzgun bedenindeki bana doğru eğilip "Eve, hadi artık!" dedi sabırsızca. Joe dehşete düşmüş gibi Henry'e baktı.

"Abi ben ambulansı arıyorum, sen de iyi değilsin," diye uzaklaşmaya çalıştığında Henry tek bir baş hareketiyle Joe'yu durdurdu. Joe'nun gözleri irileşmişti.

Elimden geldiğince hızlı bir şekilde kuzgunun vücudundan sıyrılırken ceset gibi duran yüzümü görünce irkildim. Joe'nun delirmesine şaşırmamıştım, ölü bir kız ve kuşla konuşan bir adamla mahsur kalmıştı.

Bedenime girince gözlerimi açtım. "Henry, gitmemiz lazım," dedim adrenalinle. "Geliyorlar."

Joe bir anda canlandığımı görünce baygınlık geçirir gibi dizlerinin üstüne düştü. "NE OLUYOR LAN BURADA?"

"Kim?"

"Brenner'ın adamları olmalı," dedim. "Kaçmamız gerekiyor."

Titreşimleri iyice yakına gelmişti. "Joe'yu bırakamayız." dedi Henry kesin bir sesle. "Çok fazla şey biliyor. Ayrıca yalan söylediğini düşünürlerse onu saniyesinde gebertirler."

Joe, "NE?" diye çığlık atarken, "Onu da yanımızda götürürüz." dedim çabucak.

"Bakın gençler, ne yaşanıyor burada bilmiyorum ama sizin gibi iki ruh hastasıyla şuradan şuraya-"

Ormanda patlayan silah sesi Joe'yu bir anda susturdu. Henry, "Üstünüze kalkan çek!" diye emredip sesin geldiği yöne doğru güçlü bir akım yollamaya başladı. Dediğini yapıp Joe'nun yanına çömeldim. Kalkandan seken bir kurşun Joe'nun alnının ortasına bir milim kala patlayarak yok oldu ve Joe'nun elini ağzına kapatıp bağırmasına neden oldu.

Henry iki elini birden kullandığı için karşı taraf epey hasar almış olmalıydı, bu da bize biraz süre kazandırırdı. "Gidelim," dedi hızla. Üstümüze güçlü bir kalkan çekmişti.

Joe tek kelime etmeden transa geçmişçesine bizi takip ediyordu. Henry birden karşımıza atlayan adamı gözünü kırpmadan yere serince bile tepki veremedi.

Koşarak Joe'nun arabasına vardık.

"Uzağa sür." dedi Henry aceleyle.

Joe kontağı çevirip gaza bastı.

*

Üç saattir yolda olmalıydık. Yolun yarısında kafamı Henry'e yaslayıp uykuya dalmıştım. Uyandığımda bir otoyolda devam ediyorduk.

"Nereye gideceğiz?" dedim mırıldanarak.

Joe korkudan kornaya basınca muhtemelen üç saattir sessizlik içinde olduğumuzu fark ettim. "Pardon." dedim sessizce.

"Yok, problem değil." Joe dikiz aynasından bana baktı. "Dümdüz sürüyorum işte."

"Eyalet değiştirmemiz lazım." Henry'nin sesi dinçti. "Mümkün olduğu kadar araya mesafe koymalıyız."

Sessizlik.

"Yanlış anlamayacaksanız," dedi Joe tereddütle. "Şu anda bir kabusta olup olmadığımı sorabilir miyim acaba?"

Henry ruhsuzca güldü. "En uzun rüya doksan saniye sürer."

Joe düşünürmüş gibi yaptı. "Doksan saniyeden uzundu."

Güldüm. "Joe, biz..." Ne diyeceğimi bilemeyerek Henry'e baktım. "Biz sadece seni korumak istedik, hepsi bu. Seni kaçırmıyoruz ya da psikopat değiliz yani." diye ekledim çabucak.

Psikopat değil bir canavar. Aklıma gelen düşünceyi savuşturmaya çalıştım.

"Yani, evet, teknik olarak kendi isteğimle ölmekle yaşamak arasında bir tercih yaptım ama..."  İnledi. "Babam beni öldürecek."

"Babandan önce öldürebilecek bir ton insan var." dedi Henry sakince.

Joe dehşetle aynadan Henry'e baktı. "Siz kimsiniz tam olarak?" Duraksadı. "Ya da nesiniz mi demeliyim?"

Henry'e baktım. Onaylarcasına başını sallayınca anlatmaya başladım.

*

"Şimdi bunlar o rahmetli dayının elemanları mı?"

"Aynen öyle."

Joe direksiyonu bırakıp başını arkaya çevirdi. "Şimdi ben doğru mu anladım, siz ikiniz-"

"Önüne bak!" diye çığlık attım. Joe hemen geri yakalarken "Sıkıntı yok," diye bağırdı. Şimdi dikiz aynasından bize bakıyordu. "Şimdi siz aklınızla eşyaları falan uçuruyorsunuz di mi?"

Henry iç geçirdi. Tüm hikayede Joe'nun ilgisini çeken detay buydu.

"Yani mesela," Eliyle dışarıyı gösterdi. "Buradan bir tane tabelayı falan uçurabilir misiniz?"

"Evet."

"Uçursana bi' tane?" Bakışlarımızı görünce güldü. "Şaka yapıyorum, surat asmayın."

"Joe, durumun ciddiyetinin farkında olduğunu düşünmüyorum," diye başladı Henry. "Bu adamlar artık hepimizin peşinde çünkü partide olanları onlarca kişi gördü. Eminim seni de tanıyorlardır."

Partiden bahsederken göz ucuyla bana baktı. İfademi sabit tutmaya çalıştım.

"Biliyorum, anladım onu, özellikle bir santim ötemde bir kurşun parçalanınca inanmak oldukça kolaylaşıyor." Esnedi. "Sizinle geliyorum."

Henry ile bakıştık. "Nereye gittiğimizi bilmiyoruz." dedim tereddütle.

"Fark etmez. Zaten dünyayı gezmek istiyordum." Çarpık bir gülümseme yolladı.

"En iyisi güvenli bir yerde saklanman olur," dedi Henry, Joe'nun umursamazlığı onu bile şaşırtmıştı.

"Dostum, benim öyle saklanabileceğim bir yer falan yok. Ayrıca sizin gibi iki savaşçı yanımda olduğu sürece korkmama ne gerek var?" dedi neşeyle.

Henry'e baktım. Bunun doğru olup olmadığına emin değildim ama Joe'yu bu işe bulaştırdıysak sorumluluğu almak zorundaydık. Omuz silktim. "Nasıl istersen." Duraksadım. "Bu arada bizim beş kuruşumuz yok." diye ekledim.

"O partiye parasız gideceğimi düşünmüyordunuz herhalde, değil mi?" Göz kırptı. "Angelica'nın durumu iyiydi bu arada, sadece dili dışarıda, köpekler gibi soluyordu." Aynada göz göze geldik. "Merak etmişsindir diye söyleyeyim dedim."

İçimi bir rahatlık kaplarken göz ucuyla Henry'e baktım. Delici bakışları yine oradaydı işte. Camdan dışarıya baktım.

Selamm!!! Stokta olanlar bittiği için artık daha yavaş bölüm gelecek, yine de her gün bir ya da iki tane yazmaya çalışacağım. Henry'i yaşama ve yaşatmaya dair bu kutsal görevde yanımda olan dört kişiden olduğunuz için çok teşekkürlerrrrrr

001x004Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin