(36)

135 13 0
                                    

( Medya oyunda Çalan şarkı )

Emirle olan konuşmamın üzerine sabah olmuştu. Yine her zamanki gibi uyanıp kahvaltıyı hazırlamıştım. Teker teker herkesi uyandırmaya başladım.
Ege: Cem hadi uyan.
Cem: Ne kadar da güzel uyandırıyorsun sen öyle! Keşke hep seninle bu şekilde uyansam.
Ege: Sabah sabah sen yine rüyandan uyanamamışsın belli. Ben üstüne su atmadan önce rüyandan uyansan iyi olur.
Cem: Hemende ortamı boz zaten.
Ege: Ulan bir iki gün sonra ölücen hâlâ daha benim peşimdesin. Gerizekalı çocuk adam bana geldi oyun puanın azsa seni öldüreceğim dedi sen hâlâ yaşıyacağını düşünüp benimle zaman harcıyorsun ya pes doğrusu!
Cem: Ben ölmem aşkım sen rahat ol.
Ege: Yok valla sen sabahları hiç çekilmiyorsun gidiyorum ben.
Tam gidecekken beni durdurdu ve öpmeye başladı. Eh Ege'nin de sabrı buraya kadar. Madem sözden anlamıyor o zaman onun anladığı dilden konuşacaktım. Ona ayak uydurup bende onu öpmeye başladım. Karşılık verdiğimi fark edince bir iki saniye afallamış ama hemen devam etmişti. Bütün herşey onun istediği gibi gitmiş , onunla öpüşmüştüm. Birbirimizden ayrıldığımızda heyecanla bana bakmaya başlamıştı.
Cem: Sonunda bana karşı gelemedin bakıyorum.
Ege: Bilmem. Biraz öyle oldu galiba.
Yine beni öpecekken onu durdurdum.
Ege: Tekrar olmaz kahvaltı yapmamız gerekiyor. Ve şimdiye kadar Emiri bile uyandırmış olmam gerekiyordu.
Üzülmüş gibi yapıp dudağını büzmüştü. Eğilip dudağını öptüm.
Ege: Hadi ama yemek yememiz gerekiyor.
Cem: Haftalar sonra ilk kez bana karşılık verdin ve onda da hemen bitirecek misin yani?
Ege: Eğer biraz daha burada oyalanırsam Emir şüphelenecek.
Benden ayrıldı ve yatağa oturdu. Ne yani birde bana trip mi atıyordu. Tamam Ege sakin ol. Yanına gittim ve yere çöktüm.
Ege: Ne yaparsam beni affedersiniz efendim?
Cem: Uzun bir öpücük verirsen affedebilirim.
Ege: Ama diğerlerini uyandırmam gerekiyor.
Kollarını önünde birleştirip oturmaya devam etti. Eğilip kısa bir öpücük kondurdum dudaklarına.
Ege: Sen okuldan gelinceye sözüm olsa olmaz mı?
Parıldayan gözlerle bana baktı.
Cem: Olurr.
Ege: Tamam o zaman anlaştık. Şimdi kalk ta kahvaltı yapalım. Ben diğerlerini uyandıracağım.
Saçlarını karıştırdım ve odadan çıktım. Odadan çıkar çıkmaz hırkamın koluyla dudaklarımı sildim.
Ege: Orospu çocuğu. Sence ben bu şekilde davranıp seni cidden öper miyim?
Merdivenleri çıkarak Elif'in odasına girdim.
Ege: Prensesim uyanmak ister mi acaba?
Elif: Uyumak istiyorum.
Ege: Ama ben prensesimin saçlarını yapacaktım. Hemde en sevdiği tokasıyla.
Hemen ayaklanmıştı.
Elif: Cidden mi?
Ege: Cidden!
Elif: Yaşasın! Ege abi iyiki varsın.
Hızla yanıma gelip bana sarılmıştı. Bende ona sarıldım ve alnına öpücük kondurarak odadan çıktım. Şimdi Ekremi uyandıracaktım ve aşırı heyecanlıydım. Odaya girdim ve kapıyı kapattım.
Ege: Öhöm! Ekrem bey uyanacak mısınız acaba?
Ekrem: Uyanmak istemiyorum.
Ege: Hadi uyan.
Ekrem: Sen bu sabah niye bu kadar beni uyandırmaya meraklısın? Hem bu yüzünün hâli ne?
Ege: Ne varmış ki yüzümde?
Ekrem: Ağız bölgen savaştan çıkmış gibi.
Ege: Cem adında bir savaşsa evet öyle olmuş olabilir.
Ekrem: Cem mi? Hani sen Emire aşıktın?
Ege: Öpüşmeyle aşkın ne alakası var?
Ekrem: Aman boşver sormadım say. Benden uzak Allah'a yakın olun yeter.
Ege: Bence öyle dememelisin.
Cebimden çıkarttığım anahtarı Ekreme fırlattım.
Ekrem: Lan! Yoksa-
Ege: Evet. Çıkış biletimiz şu an tam olarak elinde.
Ekrem: Hasiktir çok mutluyum!
Ege: Hey küfür etme ve sessiz ol. Saygısız çocuk.
Ekrem: Özür dilerim.
Ege: Anahtar sende ama hemen buradan gidemiyoruz. Son oyunu oynayıp gideceğiz.
Ekrem: İyi de son oyundan sonra hepimiz öleceğiz ki.
Ege: Sen orasını bana bırak.
Ekreme gülümseyip göz kırptım ve Emirin yanına gittim. Yatağa oturdum ve Emirin saçlarıyla oynayamaya başladım.
Ege: Emirr hadi uyan.
Emir: Hayır uyuyayım lütfen. Hatta gel sende uyu.
Beni yatağa çekti ve bana sarıldı.
Ege: Ne uyuması Emir kahvaltı yapacağız.
Emir: Uyanmak istemiyorum çünkü bu gün seninle olan son günüm.
Bu cümle üzerine sertçe yutkunmuştum. O beni cidden öldürecekti. Benim ne yapıp ne edip son oyunu kazanmam gerekiyordu. Şu an resmen aşık olduğum adam bana , beni öldüreceğini itiraf ediyordu. Bundan daha garip ne olabilirdi ki? Ona sıkıca sarıldım ve kulağına fısıldadım.
Ege: Bu zamana kadar beni sevdiğin için teşekkür ederim.
Ve yataktan kalkıp mutfağa indim. Herkes sofraya oturunca çayları koydum ve kahvaltı yapmaya başladık. Kahvaltımızı ettikten sonra hızlıca bulaşıkları topladım ve Elif'in saçlarını örmeye başladım.
Ege: Eğer tararken canını acıtırsam söyle olur mu prensesim?
Elif: Olur Ege abi.
Cem yanıma oturup bana sarılmış ve başını omzuma koymuştu. Şu an dejavu yaşıyordum. Bu sahneyi buraya ilk geldiğim an yaşamıştım. Şimdi Ali'nin gelip " Ege abi benim de saçlarımı tarar mısın? " Diye sorması gerekiyordu ama maalesef ki o burada yoktu.
Cem: Benimde saçlarımı tarar mısın Ege abi?
Cem gülümseyerek sahnenin devamını yaşatmıştı. Bu ana gülümsemeden edemedim.
Ege: Tabiki tararım.
Bende gülümsedim ve sahnenin sonunu söyledim. İlk geldiğimde bu sahne benim hayatıma aniden girmişti ve şimdi de aniden çıkıyordu. Bugün burada geçirdiğim son günümdü. Ve ben istemeden duygulanıyordum. Çocuklara özellikle Elife çok alışmıştım. Şimdi onları bırakmak çok zor olacaktı. Yaşayacak mıyım yoksa ölecek miyim bilmiyorum ama umarım burada mutlu olduğum günleri her nereye gidersem gideyim asla unutmam! Çocukların saçlarını yapma işim bitmiş ve onları okula götürüp Yunusların yanına gitmiştim.
Yunus: Ooo Ege bey bakıyorum da kendinizi epey bir toparlanmışsınız.
Ege: Evet toparladım ve size haberlerle geldim.
Rüzgar: Bir dakika ben kahvaltımı yapmadan haber izlemem.
Gülerek elimdeki yemekleri onlara uzattım.
Ege: Size günün ilk haberini vereyim. Anahtarı buldum.
Ikiside heyecanla bana bakmıştı.
Rüzgar: Yemin et!
Yunus: Harbi buldun mu lan!
Ege: Evet buldum ama şu an bende değil bir çocuğa verdim.
Yunus: Salak mısın niye ona verdin?
Ege: Yakında anlarsın.
Rüzgar: Diğer haber ne peki?
Ege: Bugün buradaki son günüm. Yani bugün son oyunu oynayacağım.
Yunus: Siktir! Ciddi misin? Umarım oyunu kazanırsın!
Ege: Umarım...
Rüzgar: Merak etme yarın buradan kaçmış olacaksın.
.
.
.
Akşam çocukları almak için okula gittim. Bahçede onları beklerken içim içimi yiyordu. Aklımda tek bir düşünce vardı. Bugünkü oyunu kazanabilecek miyim? Ben bunu düşünceleriyle boğuşurken Cem ve Ekrem yanıma gelmişti.
Ege: Elif nerede?
Ekrem: Bilmiyorum ki. Tuvalete gidip geleceğim demişti.
Ege: Onu yalnız bıraktığınıza inanamıyorum! Siz eve gidin ben onu alıp geleceğim.
Ikisi eve giderken ben okula girmiş Elif'i arıyordum. Bütün sınıfları gezmeme rağmen ortalıklarda yoktu.
Ege: Elifff!
En son çağre olarak ona seslenmeye başladım.
Ege: Eliff nerdesin!?
Emir: Elif'i mi arıyorsun?
Arkamdan gelen sesle yerimden sıçramıştım.
Ege: S-senin ne işin var burada?
Emir: Canım sıkıldı ve geldim.
Ege: Tamam onu bunu boşver de Elif'i bulalım.
Emir: Benim daha iyi bir fikrim var.
Ege: Neymiş o?
Emir: Sana ikimizi ayıran ve son yaşadığımız olay olacak soruyu sormak istiyorum.
Ege: Ne soracaksan sor hadi!
Emir: Oyun oynamak ister misin Ege?
Yine dejavu yaşıyor gibi oluyordum. Emirin bana sorduğu bu soru zihnimde her türlü hatıraya sebep olmuştu. Hepsi tek tek gözümün önünde canlanmaya başladı. Buruk bir gülümsemeyle Emire baktım.
Ege: Evet.
Oda burukça bana gülümsedi. O an fark etmiştim ki biz ne kadar yan yana olsak bile birbirimize o kadar uzaktık... aramızda ufak bir bakışma yaşanmıştı. Onun gözüne baktıkça bütün anılarım canlanmıştı. Beni yurttan almaları , ilk kavgamız , ilk üzüntümüz , ilk mutluluğumuz , ilk oyunumuz ve şimdi oynayacağımız son oyunumuz... Ondan nefret eden ben , benimle neredeyse hiç ilgilenmeyen o ; şu an ikimizde aynı durumda aynı duygularla birbirimize bakıyorduk. Ama farkı olan biz değildik , farklı olan kaderimizdi. Kader bizi bir arada görmek istemiyordu ve bu günde son günümüz olacaktı. Yarın kaderin istediği olacak , birbirimizden ayrılacaktık. Belki böyle olmak zorunda değildi ama bunu kimse düzeltemezdi. İkimizin bile beceremediği bu ilişkiyi ne kader ne de toprak düzeltebilirdi. Bu ilişki hep bozuk , hep sorunlu kalkacaktı. Değişen tek şey bedenimizin içindeki ruh olacaktı. O an ikimizinde gözünden bir damla yaş süzüldü. Aslında Emirin şu an çoktan bana saldırmış olması gerekiyordu ama sırf benimle birazda olsa vakit geçirebilmek için kişiliğine dayanıyordu. Yanına gidip dudağına kısa bir öpücük bıraktım. Bu bizim son temasımız olarak kalacaktı. Onun kendini bu kadar dakika bile tutması bir umuttu ama maalesef o umutlar uçalı çok olmuştu. Oyuna başlamadan önce ona tek diyebildiğim şey " görüşürüz ' olmuştu. Ve oradan uzaklaşarak Elif'i aramaya devam ettim. Oyunun ne olduğunu anlamıştım. Elif'i bulup buradan kaçmam gerekiyordu ve oda beni yakalayacaktı. Ama şu an bana zarar gelmemesi için kişiliğine direniyor , kendini zorluyordu. Bunun için ona minnettardım. Koridorda yükselmeye başlayan şarkı sesiyle onun kendine yenik düştüğünü anlamıştım. Geliyordu. Beni bulmaya geliyordu. O bütün okulu beni bulmak için köşe bucak ararken bende aynı olayı Elif'i bulmak için yapıyordum. Hafiften duyduğum ağlama sesiyle olduğum yerde durdum ve sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştım. Ses tuvaletten geliyordu. Hızla tuvalete girdim. Elif yere çökmüş ağlıyordu. Yanına gittim ve yüzünü ellerimin içine aldım.
Ege: Prensesim neden ağlıyorsun?
Elif: B-ben kayboldum. Sonra Ekrem ve Cemi göremeyince korktum.
Ege: Şhh ağlama güzelim ben yanındayım. Şimdi senden birşey isteyeceğim ama bana yapacağına dair söz vereceksin. Anlaştık mı?
Elif: A-anlaştık.
Ege: Söz ver.
Elif: Söz veriyorum.
Ege: Beni dikkatle dinle prensesim. Şu an bir oyun oynuyoruz ve bizim buradan kaçmamız lazım. O yüzden buradan çıktığımızda direk çıkışa gideceğiz tamam mı?
Elif: Tamam.
Ege: Emir abin biraz değişik şarkılar dinlediği için koridorda yüksek sesle korkunç müzik çalıyor. Sakın bundan korkup ağlama tamam mı güzelim.
Elif: Tamam.
Ege: Ve en önemlisi buradan kaçarken birşey olursa benim yönlendirdiğim yerlere gideceksin ve beni bırakıp gitmen gerektiğinde arkana bile bakmadan kaçıp eve gideceksin. Anlaştık mı?
Elif: A-anlaştık.

Wanna Play? (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin