Masanın üzerinde duran küçük not defterine üzerinde olan kalemle numarasını yazdı. Annemin tarifleri için duruyordu bunlar. Kağıdı bana ustaca uzattı. Elinden çekip adım hızlıca.
Merak, her şeyi yaptırırdı.
Tam merdivenlere yöneliyordum ki adımlarım durdu. Ardıma dönüp arkası bana dönük olan adama içimden gelen istekle baktım.
Merdiveni hızlıca çıkıp odamın kapısını kilitledim.
Bir süre sonra kapım tıktıklatılınca kilidi açtım.
Sevgili ablam gelmişti.
"Aferin. Beni çok şaşırttın, bir pürüz çıkarmadın."
Yatağımdaki yastığıma sarıldığımda yanıma geldi. "Seni merak etti Erdem senden bahsedince."
Benden mi bahsetmişti?
Bakışlarım onun yüzüne çıktığında yüzünü buruşturdu. "Salondaki çerçeveyi kaldırmayı unutmuşuz, kuzenim demek de aklıma geldi ama bir gün öğrenir, yalancı duruma düşerim diye söyledim. Seni görmek istedi, hasta dedim."
Söylediği yalanın klişeliği kendisi kadardı.
"Konuşmayacak mısın? Peki."
Beni şaşırtacak şekilde odamdan çıktığında ona yazmak istedim.
Asya: Selam, adını bilmediğim adam.
0534**: Adım, Efrah.
0534**: Ve sence de çok erken yazmadın mı?
Asya: Canım sıkıldı yazdım.
Efrah: Peki.
Asya: Bir şey diyeceğim, sen kaç yaşındasın?
Efrah: Otuz iki.
Asya: Çok ani oldu bu, ve biraz fazla.
Asya: Ablam geldi. Benden Erdem'e yani kardeşine bahsetmiş.
Asya: Sana neden bunları anlatıyorum bilmiyorum ama çok boşlukta gibi hissediyorum.
Efrah: Biliyorum, ufaklık. Ben de aşağıdaydım. Ve, Erdem benim kardeşim, ben onun abisiyim. O benim değil.
Asya: Şaka mı? Ben onu kardeş derken aynı anne babadan doğma olma durumu şeklinde demiştim. Sen daha mı büyüksün?
Efrah: Evet dediğimi hatırlıyorum. :)
Telefonu yatağın içine düşmeyecek şekilde fırlattığımda yüreğim ağzımda atıyordu.
Kahretsin, ne oluyordu bana böyle!
Yerde yuvarladım, camı açıp nefes aldım, bir süre saçma hareketler yapıp, düşündüm. Onu mutfakta gördüğümde otuz yaşlarında olduğunu anlamıştım ama sevgili eniştemden büyük olması hiç de iyi bir durum değildi.
Ona belki de emrivaki gibi olacaktı ama her zaman yerinde duramayan bir kişiliğe sahiptim. Dolabımdan dizimde biten siyah, düz bir elbise çıkartıp, ayakkabı olarak da beyaz spor ayakkabılarımı seçtim. Düz saçlarımı her zamanki gibi kıvırcık yapıp, önünden iki tutam alarak örgü ördüm ve renkli tokalarla sabitledim.
Asya: Buluşmamız lazım.
Efrah: Sence de çok hızlı değil misin.
Asya: Gereksiz egonu söndürmek asla istemem ama gerçekten ablamdan intikam almak istiyorum.
Efrah: Başıma bela olacaksın sen galiba.
Asya: Belan, sana konum atıyor, bekle.
Ona konum atalı yarım saat oluyordu ve bana yarım saat içinde geleceğini söylemişti ama yarım saati bir dakika geçiyordu. Terleyen avuç içlerimi elbisem sürttüğümde, kapıdan giriş yapan bedenle nefes alışverişlerim hızlandı.
Dakik bir adamdı.
Bu sefer siyah bir gömlek giymişti, buğday tenine çok yakışıyordu. Adımlarını bile belirli oranda atıyordu, ne hızlı geliyordu ne de yavaş. Gözlerimi direkt gözlerime kitlememişti mesela, ne zaman masaya geldi o zaman yüzüme baktı. Gözlerindeki bol duran gözlüğü çıkartıp masaya koydu, sonra benim oturmamı bekledikten sonra oturdu.
"Evet, dinliyorum."
Ellerimi masanın altında birleştirdim. Çok çekiniyordum ondan ama hareketlerim bir o kadar da aksiydi. "Ablamla annemin bildiği, benim bilmediğim bir şey var. Bana nefretlerinin başka bir sebebini bulamıyorum. Ben, çok düşündüm bunun üzerine."
Yüzünde mimik oynamamıştı.
"İlişkiniz nasıl bilmiyorum ama öyle hissediyorsan öyledir tabii."
Kaşları çattım sinirle. Sinir bozucuydu. "Bu mu yani? Seni onayla diye çağırmadım."
Dudakları kıvrıldığında gülümsemesini beyaz, sıralı üst dişlerini alt dudağına geçirdiğinde rahatsızca yerimde kıpırdandım.
"Ne duymak istiyorsun sen küçük hanfendi, onu söyle önce bir."
Sandalyeyi ittim sinirle. "Yardım edecek misin, etmeyecek misin?"
Gözleri halâ yüzümden ayrılmadığında sinirden hıçkırmama az kalmıştı. "Edecek misin!"
Sesimin desibeli attığında milim kıpırdamadan, "Otur şuraya. " Dedi. Bu kadar sakin olması beni çıldırtmaya başlatmıştı, ne vardı 'evet' ya da 'hayır' deseydi.
Oturduğumda her zaman birine sinirlendiğimde yaptığım gibi başımı sola çevirdim, sinirli olduğumda sinirli olduğum insanlara bakmazdım.
Masada bir anda öne eğildi, çenemi baş parmağıyla tuttu. Pamaklarındaki sıcaklık tenimi karıncalandırdı. "Bana bak," dedi sakince.
Yüzümü çevirdim usulca. Elini indirdi yüzümden kendimi hemen toplamak için bir es verdim.
"Önce annenin ve ablanın sana karşı tavırlarını görmem gerek."
Ne yani bana inanmıyor muydu?
Beni duymuş gibi, "Sana inanıyorum, sadece onları gözlemem gerek, sağlam plan, iyi sonuç getirir. Sağlam plan da kusursuz gözlemden gelir," dedi.
"Ne zaman peki?"
Kollarını masanın üzerine koydu. Yüzü yüzüme daha yakındı. Burnu estetik gerektirmeyecek kadar güzeldi, kaşları aynı orandaydı, hafif çıkmış sakalları, alnından dökülen siyah saçları ona güzel bir hava katıyordu. Geniş omuzları vardı, çok kaslı değildi yerindeydi.
"Erdem seni görmek isteyecektir, hem de en kısa süre içerisinde."
Valla ben de böyle bir şey beklemiyordum...
Efrah, tam bir daddy ismi gibi değil mi sizce de? Fazla ateş saçıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIĞLIK VE SAĞANAK| Daddy İssues +18
ChickLitDaddy issues kitabıdır. Kitabın bu başlık altında olması uyarı niteliğindedir! Sağanaktan kaçmanın tek yolu, bir yere ya da birine sığınmaktır.