Birbirimizden ayrıldığımızda ilk odadan ayrılan o olmuştu. Mutfağa girdiğimde, o adam mutfağın balkonundan dışarıya bakıyordu.Efrah'ın arkadaşıysa Efrah'la konuşmaya devam etti sanki hiç gitmemişiz gibi. "Efrah lan, bu daireyi satın aldın sen değil mi? Vay anasını be."
Efrah bana kahve makinesini gösterdiğinde ne istediğini anlamıştım. Resmen onun evinde, ona kahve yapıyordum.
Makine kapsüllü kahve makinasıydı. Bu bizim evde yoktu çünkü annem sadece türk kahvesi içerdi. Kavanozda duran renkli kapsüllerden birini alıp makineye yerleştirdim. Bir aralar barmen olduğumda, mekanın sahibi benden ara ara have istiyordu, içki kadar her çeşit makine vardı. Raftan beyaz bir fincan alıp yerleştirdiğimde kahve bardağa yavaş yavaş dolmaya başladı.
Ona götürdüğümde bana göz kırptı ve bar sandalyesine oturduğu için bir hayli boyu uzun görünüyordu, uzunluğuna uzunluk katmıştı.
"Dediğim gibi, satın almıyorum şehir değiştirmek istiyorum sürekli. Aynı evde sabit kalmak bana göre değil Selim."
Sabit sesli, düz bir adamdı. Düz olduğu kadar aura doluydu.
"Yenge peki, ne zamandır berabersiniz?"
Gözlerim şaşkınlıka büyüdüğünde beni görmesine rağmen susmadı Selim. "Hayır sen hiç kendinden küçükle de takılmazsın ki?"
Efrah fıncanı bırakıp bırakıp masanın üzerindeki bir süsü eline aldı. "Başımı siktin amına koyayım, sus lan bir."
"Abicim gördüğümü söylüyorum ya."
Efrah sabır çekip koluma dokundu. Başımı eğdim soru sorarcasına, sonra işaret parmağını yavaşça koluma sürterek serçe parmağımda durdu. Bana göz kırptığında öksürdüm.
Fena huylanıyor, ve fena etkileniyordum.
"Tanıştırayım, Asya."
Başımı hafifçe öne eğdiğimde Selim elini bana uzattı. "Olum şuna baksana ne kadar nahif," yanaklarım anında kızardı. "Diğer kızlar da elimi sıkmıyordu ama bu kız başını eğiyor, kraliyet ailesinden fırlamış gibi."
"Aslında ben uzatırdım, elini sıkmamakla ilgili bir derdim yok," elini uzandığımda güldü. "Anaa," dedi çillerimi elleyerek. "Oyuncak bebek gibi şuna bak hem kızıl saç hem de çil."
Aslında saçlarım doğal kızıl değildi ama sarışınlığımdan ötürü çillerim vardı. Bir ara kapatmaya çalışsam da sonradan yılgınlık gelmişti.
"Doğal değiller," diyemeden ben Efrah beni bacağına oturttu. Bir anda yan pozisyondaz kucağında bulmuştum kendimi. Eli bileğimdeydi. Beni göğsüne bastırmadığı kalmıştı bir.
"Siktir lan yavşak. Dokunma ona bir daha."
Kahkaha attı Selim. "Kendine gel sen misin bu Efrah?" Efrah çatık kaşlarıyla halâ Selim'e bakıyordu.
"Kızı bir pışpışlamadığın kaldı. Şuna bak."
Evet, belim ağrıyordu düz bir şekilde yatmaktan ve çok yukarda hissediyordum kendimi. Yukarda havalar güzelmiş, boyun kısa olduğu için garip hissediyordum, ayaklarım yere elbette sevmiyordu.
Efrah'ın gözleri kısa bir süre bana değdi ve güldüğünü ilk defa gamzesini gördün.
Gamzesi vardı.
Sonra bir es geçip, "Sana ne lan, git artık." Dedi Selim'e.
Selim ciddi bir hale bürünüp yanımızdan ayrıldığında kafasını çevirdi bize. Ben de ayağa kalktım o sıra Efrah'ın elini çekerek.
"Asya ben seni bir yerde görmüş olabilir miyim ya?" Dedi, gözlerini kısarak. "Sanmıyorum," dedim. "Görüldüğüm kişileri unutmuyorum."
"O Didem'in kardeşi."
"Ne?" "Erdem peki? Didem biliyor mu Erdem'i."
Anında Efrah'a döndüğümde o da "bebeğim," dedi beni susturmaya çalışarak.
"Devam etsene Selim sen," dedim.
"Ben gitsem iyi olacak galiba."
Adamı resmen bir şekilde yollamıştı.
Kapı kapandığında ellerimi yumruk yaparak göğsüne indirdiğimde dudaklarını dudaklarıma hapsetti.
Bir elini kalçama atıp beni ona desteklediğinde dilini ağzıma yolladı. Sinirlenip, tırnaklarımı omzuna geçirdiğimde, "şss, bunu yapma." Dedi.
"Seninle biraz eğlenelim hadi."
Eklediği son cümle, son derece yüksek sesle kalbimin atmasına olanaktı.
Oy vermeyi unutmayın.
Öpüldünüz.🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIĞLIK VE SAĞANAK| Daddy İssues +18
ChickLitDaddy issues kitabıdır. Kitabın bu başlık altında olması uyarı niteliğindedir! Sağanaktan kaçmanın tek yolu, bir yere ya da birine sığınmaktır.