Çok güzel ilerlediğimizin farkındayım, bayağı da artıyor kitabın okunması vs. sonsuz teşekkürler.
Eğer unuttuysanız önceki bölümün sonunu okumanızı isterim, çok da bir olaya girmedik gerçi ama.
Öptüm.
***
Eliyle alnımı ittirdi.
"Çok konuşma küçük kız."
"Madem çok almak istiyorsun," dedim sinsi sinsi sırıtarak. "Bana karışmayacaksın, ne alırsam alayım."
Saçımı çekti gülerek.
Bana cevap bile vermedi. Sonrasında ellerini çırptı üzerimi göstererek. Bu sanırım giyin demekti, utanmasam onun giydirmesini isteyecektim çünkü üzerindeki şefkati beni ağlatacak dereceye getireceğini biliyordum.
Avmye geldiğimizde arabadan indiğimde soğuk havanın keskinliğini hissetmiştim, Efrah o kadar çok açmıştı ki klimayı havanın soğukluğunu bile anlayamamıştım. Bana bir kapşonlusunu verip sana birkaç tane de kazak alalım demişti.
Arabadan indiğimde arkama bakmadan yürümüştüm ama gelmediğini fark ettiğimde sorgu dolu bir şekilde baktım.
Elini uzattı ileriye doğru, ilk defa onun eline avcumu teslim ettim. Eli büyük ve çok sıcaktı. Saatinin soğukluğunu bileğimdeydi ve damarıma baskı yapıyordu. Belki de bu kadar küçük iliklerime kadar hissetmem, o yanımda olduğu içindi.
Beni Zara'ya soktuğunda direkt sweat ve kazak reyonunun olduğu bölmeye yöneldim. Eğilerek kulağımın arkasına saçımı ittirdikten sonra, "Hepsini buradan alma, özel bir mağazaya daha gideceğiz," dedi ve kulağımın altını öptü.
İçim sıcacık olmuştu. Yanımda bodyguard gibi gezmesiyse daha da dikkat çekiyordu.
Üzerime kahve tonunda bir sweati tuttuğumda, bana bakmadığı için dokunmuştum hafif ona ama ilgilendiği telefonundan başını kaldırmadan "Beğendiysen tamamdır," demişti. Sinirlenmiştim, bir kumaş parçasına bakmak bu kadar zor olmamalıydı. Yanından ayrılmaya hazırken beni arkamdan bir kedi gibi tutarak yanına çekti, çok hızla bir şekilde telefonu cebine koyup dudaklarını boynuma yasladı. "Bebeğime çok yakışır," ayaz kokusuyla karışık, üzerinde parfümün tenine işlediği kokusu arkamdaydı, ve tam önümüzdeki aynada bana bizi göstermek ister gibi yavaşça aynaya çevirdi gözlerini.
Çok cılız, çok küçüktüm onun yanında.
"Şşş," dedi elimdekini yanımızdaki reyona koyup, gözlerim hemen sulanmıştı. Onunla neden yan yana olduğumuz, bu raddeye geldiğimiz aklıma geliyordu, bu kaçınılmazdı. Annemin beni o evde istememesi ve bana yaş aldıkça daha da ağır bir yük gibi geliyordu, Efrah'sa benim kurtarıcım olmuştu. Beni kendine yasladıktan sonra hemen bizi büyük ve şaşkın gözlerle izleyen ben yaşlarındaki ayaktaki kıza, "Özge hanıma kendi zevkinde birkaç parça daha eklenmesini isteyin, ne bulursa, ayrıca bunun bütün renkleri de olsun."
Kızın gözleri Özge der demez anlayışla onaylar bir hâle gelmişti.
Özge.
Arabaya bindiğimizde, "Sormadım ama bir yere gitmek ister miydin, inebiliriz?"
Başımı onaysızca salladım. "Hiç hâlim yok. Gidelim."
Arabanın radyosundan sızan şarkı beni mestederken uykuya daldığımı anlamıştım.
Alnındaki busenin varlığıyla kollara sığındım. Sırtım yumuşacık, artık hakim olduğum yatakla buluşunca kuruyan dudaklarımı ıslattım, "Gitme, ne olur."
"Gitmiyorum."
"Beni neden sevmedi," dedim yorganı avuçlarken. İnler gibi bir nefes aldım, alnından süzülen ter damlasını hissediyordum, eli saçlarımı buldu ve beni kendine yasladı. Omzunu sırtımda hissediyordum, ayaklarımıysa ayaklarıyla hapsetti. "Ben onu çok özlüyorum. Aramadı, sormadı bile beni."
Uykum gitgide açılırken sert sesi beni durdurdu. Kendini benden hafifçe çektiğini hissettim. "Eğer sana annenin sevgisizligini hatırlatıyorsam-"
"Hayır," dedim can havliyle, kurutan dudaklarımı ıslattım, "Bana babamdan sonra gerçek sevgiyi hissettiren tek kişisin."
Geliyor bölüm yakın zamanda merak etmeyin, arayı açmak istemiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIĞLIK VE SAĞANAK| Daddy İssues +18
ChickLitDaddy issues kitabıdır. Kitabın bu başlık altında olması uyarı niteliğindedir! Sağanaktan kaçmanın tek yolu, bir yere ya da birine sığınmaktır.