Önceki bölüme olan rağbet beni açıkçası şaşırttı. İnşallah hep daha iyiyi gideriz.✨
Gözlerimi araladığımda beklediğimin aksine salonda değildim.
Siyah çarşaf ve mevresimden oluşan son derece rahat yataktan kalktığımda elimi hatırladım.
Hemen doğruluğumda sırıttım.
O dün bana merhem sürmüştü, sözünü tutmuştu.
Yeni evlilik teklifi alan kızların yaptığı hareketi yaptığımda, yani elimi havaya kaldırdığımda tek gözümle kısık bir şekilde bakıyor ve sırıtıyordum.
O sıra kapıdan giren adamsa başımı o rahat yatağa gömmek için yeterli bir sebepti.
Elimi hemen arkama götürüp ona bakmayarak ayağa kalktım. Sağ avcunda koca bir kupa kahve, sol elinde sigarası vardı. Salağa yatmak mantıklıydı. "Sigara külü yere düşecek. Hep evde mi içersin?"
Gülümsemesini kupayı ağzına götürerek gizledi ama ben gördüm. Gülmek kötü bir şey miydi?
"Hiç değilse sigarayı havaya doğrultmuyorum kutsal bir şeymiş gibi, en fazla kulu yere düşüyor," dedi göz kırparak.
"Ben..." Elini havaya kaldırdığında odadan çıkacağını anladım. "Ya sen ne kadar kötü bir insansın madem ima ediyorsun bari dinle. Gıcık şey."
Aniden durduğunu burnumu geniş bir omza çarptığında anladım. "Acıdı ya of."
"Bakayım," dedi kupasını bırakarak. Sigarayıysa dudaklarının arasına sıkıştırdığında ben de ona burnumu gösteriyordum, olduğumuz pozisyon çok saçmaydı ama ben onun yüzünü turlamaya başlamıştım bile. Bu turlama dudaklarında durduğunda kırmızımsı dudaklarını öpmek bir gayem olmuştu.
Boğazımı temizleyerek geri çekildiğinde bir ağlamadığım kalmıştı. Nerdeyse "yine öyle yaklaş," diyecektim.
Ben de merdivenlerden inip onun gibi mutfağa girdim. "Krep yapacağız."
Açık olan camdan sigarayı fırlatıp pencereyi kapattı. "Yani?"
"Bana hiç krep yapmadım deme."
"Yapmadım."
Yüzüme bakmayı kesip başını iki yana sallayarak dolabı açtı.
"E sen evlenince kim hazırlayacak kahvaltıyı?"
"Onu da kocam düşünsün," dedim omuz silkerek.
"Hm," dedi mırıldanarak. "Krep yapamıyorum ama yine de evlenirim diyorsun." Tavayı beyaz dolaplardan birinde çıkardığında bir şey fark ettim, evin nerdeyse her noktası beyazdı ama tek renkli, daha doğrusu beyazdan başka bir renk olan siyah renk, onun odasında hakimdi.
"Senin için krep yapması mühimse kriterimde başı çeker."
"Tek kriterin bu mu?"
"Hayır," dedim kırdığı yumurtalara bakarak. Oysa ellerini yıkamakla meşguldü. "En fazla üç yaş fark olacak. Bunu hep böyle hayal ettim, sonra sıkın-"
Ne dediğimin farkına vardığımda kıpkırmızı kesildiğime emindim. Bir de beni dinliyordu, aptal kafam.
"Ben..."
Serzenişimin içten gelen derin bir duygudan olduğunu biliyordum. Bunları söylemek bana kötü hissettirmişti, oysa ben bunları herkese söylerdim, şimdi neden böyle olmuştu?
"Benim için krep önemli dediğim gibi." Bir araya getirdiği malzemeleri karıştırırken, kol kasları daha fazla şişiyordu. Yine çatık kaşları yerini almıştı, onu sadece böyle görseydim gülmesine imkan bike vermeyebilirdim. İstediğinden inanılmaz farklı bakıyor, mimiklerini kullanıyordu. "Krep yapamayanla olmaz yani, demek ki bende de başı çekiyormuş."
O an anladım ki, Efrah çok zeki bir adamdı. Onun avı benim sözlerimdi ve o da benim sözlerimden benim için av yapmıştı. Alaycı maskesinin altında, yine de bir şeyleri ciddiye alan bir adam vardı.
Gergince mutfak masasının önüne belimi yasladım. Onun tam arkasındayım, çünkü mutfağı Amerikan tarzındaydı.
Krepleri bir tabağa koyduğunda zil çaldı. Atlıyormuş gibi görünmemek için hazırladığı kreplere ve koyduğu birkaç kahvaltılığa bakıyordum.
"Kaynanam da beni seviyormuş," başımı çevirdiğimde Efrah yaşlarında bir adamı gördüm. "Ops! Yanlış zamanda mı geldim dostum?"
Efrah adama iğrenti dolu bakışlar atıyordu. "Yok dölünü siktiğim. Yanlış zamanda değil, ahir zamanda geldin neden biliyor musun?" Artık neye şaşıracağımı kestiremiyordum. "Bilmiyorum kanka."
"Birazdan seni öldüreceğim de o yüzden."
"Ne yaptım sanki oğlum. Aradım, mesaj attım o kadar bakmadın..." Gözleri ufak ufak bana değerken salondan sızan telefonumun sesi beni kurtardı.
Didem arıyor.
Ablamdı.
"Erdem'le söz alışverişine çıkacağız. Her nerdeysen gel."
"Gelmiyorum. Ne yapıyorsanız yapın."
Arkamdaki adam yanıma kadar gelip telefonu duymak için kulağıma eğilmişti.
"Bana bak, gelmek zorundasın. Erdem'e sürekli bir şeyler zırvalamaktan bıktım çocuk soruyor haliyle nerede kardeşin diye?" Derin bir şekilde yutkundum, Efrah'la her ne kadar anlaşma yapıyor olsak da ablamın benimle böyle konuşmasından utanıyordum.
"Hem sahi, orospuluk mu yapıyorsun yoksa, iyi para var tabii baktın."
Telefonu anında kapattığmda sinirden tüm bedenim uyuşmuştu. O kadar igrençti ki ikisi de seslerini bile durmak istemiyordum.
"Sakin ol," fısıltılı sesi gözlerimi kapatmama olanak verdiği an öyle kalmak istedim çünkü tüm nefesi yüzüme vuruyordu. İki büyük elini yanaklarıma hapsettiğinde, bendenini ona döndürerek alnını alnıma yasladı.
"Sen kazanacaksın." Başımı salladım. "Kazandığında gözlerindeki bu hüzün bulutları yerine, gün ışığı olacak, her daim parlayacak."
Titrek bir nefes aldım. Ne alışıktım biriyle böyle olmaya, ne de olmuştum.
"İntikamını alacağız onlardan. Erdem'den ve ablandan intikam alacağız."
Başımı bir kere daha salladığımda dudaklarımı istemeden onun dudaklarına değdirdim. Bana baktığında bir cevap beklediğini anladım.
Bu sefer bile isteye sürttüm dudaklarımı ona. Gelen adamın sesi beni telaşa getirse de Efrah beni kolumdan tutarak bir odaya soktu.
"Dostum...aynı anda kaybolmanız aklımda hiç de iyi şeyleri çağrıştırmıyor."
Önce dudaklarını bastırdı, bense geniş omuzlarına bastırdım ellerimi, dans ediyormuş gibiydik. Nefes alışverişleri fazla hızlıydı.
Üst dudağımı çekiştirip alt dudağıma geçtiğinde nefes almak istediğini anlayıp beni bıraktı ama iki üç saniye hemen sonra boyuma bir öpücük kondurdu.
Oylar verildiyse hop diğer bölüme kaydırın sonradan okuyanlar, şimdi okuyanlarsa beklesin. 💞💞💞 Geleceğe de seslendim. AHAJABSVDÖ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIĞLIK VE SAĞANAK| Daddy İssues +18
ChickLitDaddy issues kitabıdır. Kitabın bu başlık altında olması uyarı niteliğindedir! Sağanaktan kaçmanın tek yolu, bir yere ya da birine sığınmaktır.