Çok kez sildim yazdım. Yaşadıklarım bölümleri etkilesin istemiyorum ama duygularım ister istemez yansıyordu. Duyguları temizledim de geldim...
Bu arada çok fazla konuşmayı sevmiyorum ama şunu belirtmek istiyorum oy ve yorum düşüklüğü beni yazmamaya itiyor. Konusu klişe ama benim yazdığım noktalar, aslında benim için çok da duygu yüklediğim noktalar, bilin isterim.
Yineledim tekrar. Hemen kalkmalıydık.
"Kalkalım," dedim elinin üzerine elimi koyarak. Gözleri elime düştükten hemen sonra gözlerime baktı.
"Gözlerin bile kızarmış. Gel bakalım." Beni kolunun altına alıp başımı göğsüne yasladığında o pisliğin yüzü aklımdan çıkmıyordu.
Annemin eski sevgilisi.
Merdivenlerden indiğimizde tıpkı kapıdaki gibi burda da mekana bakışlar atan, oldukça sabit yüzlü adamın kulağında bir cihaz vardı.
Efrah beni göğsünden hafifçe çekip elimi avcuna aldı ve adama, "Cam kenarına aynı siparişten getirsinler."
"Efendim yukardakileri getirseler masanıza?"
"Yok," dedi Efrah adama son kez bakarak. "Onları ısıtana kadar yenilerini getirsinler, daha az zamanım gider."
Sanırım ısıtmaktan kastettiği sucuklu yumurta falandı çünkü hep yeşillikle dolu bir tabak gelmişti önüme en son. Ayrıca ben yumurtayı soğuk da yerdim, ne gereği vardı.
Efrah ve takıntıları.
Masaya gittiğimizde kahvaltılar masaya konduğunda salatalık, maydonoz, pankeke benzeyen ama içinde yine beni şaşırtmayan yeşillikler vardı. Biraz peynir ve birkaç zeytin içeren bu tabak hiç de iştahımı açmamıştı.
"iyi de bunlar çok sağlıklı," dedim büyük bir serezenişle.
Gülümsedikten sonra masaya biraz daha yaklaştı. "Amacımız o zaten," dedi kaşlarını kaldırarak. Böyle çok ciddi oluyordu. Masada bulunan çatal ve bıçağını özenle sildi.
insanları tanımak istiyorsanız seyahete çıkın derler ama çıkmaya gerek olmadığını şimdi anlıyordum. Efrah çok titiz bir adamdı ve bunu kahvaltıya geldiğimizde anlamıştım.
Sandalyesini geri iterek kalktığında tabağımla bakışmayı kestim. "Nereye?"
"Geleceğim hemen güzelim, sen başla, bitecek o tabak."
Oflayıp arkadan yaslandım.
Yemeyecektim.
O adam midemi bulandırmaya yetmişti.
Efrah'tan.
"Tahsin," dedim telefondan kesik kesik de olursa ses gelir gelmez.
Sesim hayli gergindi. Yüzüm karıncalarıyordu, belirsizlik sinir yapıyordu.
"Buyrun efendim."
"Labenya restorant," dedim sadece. Kızımın o adama bakışını elbette görmüştüm. Öylece bakarken anladığını belli etmemek için arkamı dönmesem de sabitlediği noktaya masadan kalkar kalkmaz bakmak pek de zor olmamıştı çünkü Asya dehşet bir şekilde bakmıştı. Üşüdüğünü biliyordum ama dert etiği şeyin o olmadığını ve Asya'nın soğuktan donsa bile bunu söylemeyeceğini biliyordum.
"Evet abi," dedi Tahsin devam etmemi istercesine.
"Teras katındaki kameralara bakın." Hatırlayacağını çok iyi biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIĞLIK VE SAĞANAK| Daddy İssues +18
ChickLitDaddy issues kitabıdır. Kitabın bu başlık altında olması uyarı niteliğindedir! Sağanaktan kaçmanın tek yolu, bir yere ya da birine sığınmaktır.