daha bi hafta olmus bunu paylasali mukemmel bi yazarim
<<<>>>
dudaklarıma kapanan heeseung sinirini çıkarırcasına dudaklarımı çekiştiriyordu.
ona yetişeye çalışırken ellerini kollarımdan ayırmış ve belime atmıştı. beni iyice kendine çektiğinde ellerimi boynuna dolamıştım.
bir süre sonra nefesim kesildiğinde ayrılmıştım. onun da benim gibi olduğunu fark ettiğimde baygın bakışlarının altında eziliyor gibi hissetmiştim.
bu çocuk beni bu kadar etkilememeliydi.
düşüncelerimi dinlediğini fark ettiğimde yanaklarım kızarmıştı. kafamı boynuna gömüp orada nefeslenmeye çalışmıştım.
uyuşan dudaklarım, kokusu ile mayışmaya başlamam... hepsi gerçek değilmiş gibi geliyordu.
.
düşüncelere daldığım sıra kolumu dürtükleyen heeseung ile kendimi silkelemiştim.
"iyisin değil mi bir şey olmadı?"
az önce öpüşmeden önceki gibi duruyorduk.
hayal olarak öpüştüğümüzü mü görmüştüm? şaka?
dudaklarını öpmek o kadar güzeldi ki gerçek değilmiş gibi hissetmiştim.
ve ilk defa hissim doğru çıkmıştı. buna her an ağlayabilirdim.
"iyiyim..." aklımdaki görüntü gitmezken heeseung içten rahatlamıştı. 'çok korktum' diye duyduğum düşünceleri bunu kanıtlar nitelikteydi.
duyduğum düşüncesi ile gülümsemiştim. ama hala beynimde dolanan görüntüler tekrar tekrar oynuyordu.
buna neden üzüldüğümü bilmiyordum ama daha fazla düşünmek istemiyordum. yoksa etkisinden çıkamayacaktım.
zil çalınca daha fazla dayanamadığım için hızla okula gitmiştim.
"ben tuvalete gireceğim"
"sınıfın yerini bilmiyorsun. kaybolursun!"
"bulurum ben" bağırıp hızla gittiğimde tuvalete girdiğim gibi yüzüme su çarpmıştım.
aslında bunu su elementinle de yapabilirsin değil mi diyen iç sesime göz devirip aynaya bakmıştım.
"düşünme artık... zihnini dinlerse öğrenir. öyle bir şey olmadı ben de düşünmedim"
çok etkilenmişsin sen ya
iç sesim iyice sinirimi bozmaya başladığında derse beş dakika geç kaldığımı fark etmiştim.
kolidorda sınıfı ararken biriyle çarpışmıştım.
"oh yine mi sen?"
tatlı çocuk gülümseyip "çok karşılaşıyoruz gerçekten. düzgün tanışalım bari ben kim sunoo. su sınıfı birinci sınıfım" "ben de park sunghoon. her elementi büküyormuşum"
şaşırarak baktığında "sen o yüzden mi heeseung hyungun yanındaydın?"
kafamı salladığım sıra aklıma gelen ders ile "sunoo benim acilen derse gitmem lazım acaba ikinci sınıf toprak sınıfını biliyor musun?"
"şu kolidorun en sonunda. iyi dersleeer" gülümseyip el salladığında elde olmadan ben de el sallamıştım.
çok tatlı biriydi ve gülümsemesi insanın gülümsemesini sağlıyordu. bunları düşünerek sınıfa hızla gittiğimde kapıyı çalıp içeriye girmiştim.
"hoş geldin sunghoon." hoca gülümseyerek bakarken ben de eğilmiştim.
"heeseung başı ağrıyor dedi ama iyi misin?"
böyle tatlı adama yalan söylemek koyuyordu şu an
"iyiyim hocam teşekkür ederim"
heeseung yana kayınca onun yanına oturmuştum.
'neden geç kaldın? son anda bir şeyler uydurdum'
'sınıfı arıyordum'
'ben demiştim bulamazsın diye. on dakika geç geldin resmen'
birbirimize bakıp düşüncelerimizle kavga ederken göz devirip kafamı diğer tarafa çevirmiştim.
dirseğimi sıraya yaslayıp çenemi avcuma koymuş etrafı inceliyordum.
yan sırada oturan jake ile göz göze gelince gülümsemiştim.
çok tatlı biriydi ama heeseung ile fazla yakındı. bu beni neden ilgilendiriyor amina koyim diyerek duvar kenarında oturmamıza rağmen camdan dışarıyı izliyordum.
üstümdeki bakışlarla camdan odağımı kesmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴀᴄᴀᴅᴇᴍʏ ᴏꜰ ᴇʟᴇᴍᴇɴᴛꜱ-ʜᴇᴇʜᴏᴏɴ ✓
Fanfiction18 yaşına giren ailesinde element bükücüye sahip herkes element okuluna getirilir.