heeseung sayesinde kafam gerçekten dağılmıştı. yaklaşık 10 dakika önce annemin birden söylediği isim aklımda dolanırken şu an heeseung'un nasıl bu kadar düşünceli biri olduğunu düşünüyordum.
"element kontrolcüleri hakkında araştırma yaptım"
"buldun mu bir şeyler?"
"birbirine aşık olanların arasında bir bağ daha oluşuyormuş."
dediği ile kafa sallayıp "sence bizde de oluşur mu?" demişti.
"bu soru için biraz erken değil mi?"
"şu an birbirimiz hakkında bildiklerimiz de birkaç gün önce tanışmış iki kişi için fazla değil mi?"
'haklıydı. kendimi bu kadar açtığım düşüncelerimi en rahat söylediğim kişiydi.'
bunları düşünürken aklıma gelenle kafamı kaldırıp heeseung'a bakmıştım.
"duydun değil mi düşüncelerimi?"
"hmhm" diyip ellerini belimde dolamış ve bana sarılmıştı.
"bana bu kadar güvendiğin için teşekkür ederim. boşuma bir yıl boyunca beklememişim diyorum. bu güvenini boşa çıkarmayacağım"
'ben de'
••••
ateş dersinin ikincisine geldiğimizde bay jeon bizi görmesiyle dediği şey "su topu yapmayı öğrendiniz değil mi?" olmuştu.
biz neye uğradığımızı şaşırmışken bu ders ateş topu yapmayı öğrendiklerini söylemişlerdi.
onların yaptığı ateş toplarını sınıfa zarar gelmemesi için söndürecektik.
gülerek sıramıza oturmuştuk. arkamda oturan çocuğu görmemle şaşırmıştım.
"oh? sunoo'nun sevgilisiydin değil mi? riki?"
çocuk gülümseyip onayladığında onunla konuşmaya başlamıştım.
"bensiz bir sürü arkadaş edinilmiş" heeseung konuya daldığında "riki-heeseung, sunoo diye bir arkadaşım vardı onun sevgilisi"
anladığını belirtirken aklıma gelenler donakalmıştım.
'heeseung dersin çıkışında gitmeliyiz'
'ne? neden'
telaşla baktığımda onun da benim için endişelenmeye başladığını anlamıştım. dolan gözlerimi silerken 'şu an sakin ol. bir şey sormayacağım. dersimiz var tamam mı? çaktırma bir şey'
kafamı salladığımda gözlerimi silip bay jeon'un yanına gitmiştik.
ders boyunca eğlendiğimiz için her şeyi unutmuşken sonunda tekrardan durgunlaşmıştım.
heeseun kafasını biraz eğerek bana bakmış "aramızda benim daha soğuk senin daha neşeli olman gerekmiyor muydu?" gülümseyerek konuştuğunda moralimi düzeltmek için yanaklarımı filan sıkıyordu.
"heeseung"
"bu kadar ciddi olmana hala alışamadım"
"heeseung, sunoo park seohoon'un oğlu"
"NE! ne demeye çalışıyorsun?"
"heeseung... sunoo ile konuşurken söyledi"
"tamam ağlama emin misin?" kafamı hızla salladığımda iç çekip ellerimizi kenetlemişti.
"sakin ol... ellerin bile titriyor"
"gidelim mi?"
"onu görmek istemiyorum"
zaten dünden beri bu konudan nasıl kaçabilirim onu düşünüyordum birde gidip pat diye 'sen benim babammışsın' diyemezdim.
"bak anlıyorum seni ama hep böyle devam etmeyecek biliyorsun değil mi? ne kadar erken o kadar iyi"
"ama heeseung... oğlu var. ben bunu sunoo'ya yapamam"
"onun yaptığı şeyler yüzünden suçlu sunoo ya da sen misin?"
kafamı olumsuz anlamda sallayınca "aynen öyle. bu yüzden çıkışta konuşmak için yanına gidelim tamam mı? şimdi psikoloji dersine girmemiz lazım"
yanaklarımdan akan yaşları silmiş ve gözlerime birer tane öpücük kondurmuştu.
ona sarıldığımda zilin çalması ile ayrılmış ellerimizi birleştirerek sınıfa gitmiştik.
"oo heeseung naber"
uçlarına doğru dalgası artan sarı uzun saçları ile tatlı bir kız el sallamıştı yanında da lia vardı.
"geçen ders benim sınıfımdaydınız şimdi sevgilimin sizden kurtuluş yok mu ya" diyip gülen lia ile ben de "maalesef" diyip arka sıralarına geçmiştim. yanıma oturan heeseung ile sarışın kız bize dönmüştü.
lia ise dersi için gidecekti bu yüzden bize el sallamış sarışın kızın dudağına minik bir öpücük kondurup geri çekilmişti.
"heeseung geçen ders niye yoktun? namjoon hoca favori öğrencimi kaybettim diye ağlaya ağlaya geziyordu ortalıkta" dediğini komik bulduğum için kıkırdamıştım.
heeseung ise beni işaret edip "o gün güçlerimi kullanamıyordum. başım ağrımaya başlamıştı meğerse seohoon hoca eşimi bulmuş." demişti.
"park sunghoon" "shin yuna, tanıştığımıza memnun olduum"
biz el sıkıştıktan sonra uzun pembe saçlı biri gelip yuna'nın yanına oturmuştu.
"heeseung! sonunda namjoon hoca mızıldamayacak gerçekten..."
"o kadar mı iyisin gerçekten?"
"bilmem... biraz?"
"yeme beni kesin iyisin o zaman ve merhaba ben park sunghoon."
heeseung "eşim" diye ekleyince kızın gözleri büyümüştü.
"ben de shin ryujin ama bunun dedikodusu bize neden gelmedi yuna"
"bilmem heeseung zaten kapalı kutu şaşırtmıyor" dedikten sonra ben onları haklı oldukları için onaylarken hocanın gelmesi ile önümüze dönmek zorunda kalmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴀᴄᴀᴅᴇᴍʏ ᴏꜰ ᴇʟᴇᴍᴇɴᴛꜱ-ʜᴇᴇʜᴏᴏɴ ✓
Fiksi Penggemar18 yaşına giren ailesinde element bükücüye sahip herkes element okuluna getirilir.