ᴀᴄᴀᴅᴇᴍʏ ᴏꜰ ᴇʟᴇᴍᴇɴᴛꜱ-ʜᴇᴇʜᴏᴏɴ ✓

yedek anahtar

birde dizi izlemeye basladim oh mis
bolumu izlerken bolumleri aticam kaybolmayin bir yereqldkhlkfhlsghfld

<<<>>>

boş boş otururken dersler olmadığı için istediğimizi yapabilirdik ama yorgunluktan ölüyorduk. yarışlarda yaralanma nedeni tek eksik yanı güç almaktı ve bir daha bir şey olmaması için kyubok hocadan bunun özel dersini almaya başlamıştık.

arkadaşlarımız dışında herkes bizim dinlendiğimizi sanıyordu ve bu gidişle gerçekten dinlenmemiz gerekecekti.

"heeseung"

"hm"

"uyu artık"

"deniyorum"

"of olmayacak bu şekilde" diyip dikeldiğimde her yerimin ağrıdığını fark etmiştim.

"erken miydi acaba bunu öğrenmek için?" heeseung'a döndüğümde o da kalkmış su kaynatıyordu.

"bilmiyorum ama ben bu kadar güçlüyken tek eksik yanım bu olsun istemiyorum. sen bırak istersen özel dersleri"

bu fikir asla hoşuma gitmemişti. özellikle ayrı olmamız.

fiziken de aynı şeyleri hissetmeye başladığımızdan beri ayrılasımız gelmiyordu ama bunu beni düşündüğü için söylediğine emindim. kendi de istemiyordu.

"olmaz. sensiz birde tüm gün derslere mi gireceğim? böylesi çok daha iyi" gülümseyip yatağa doğru gelmiş elimi iki yanıma koyduğunda ben de onu kendime çekmiştim.

dudaklarımızı ayrıdığımızda "seni seviyorum" dememle bu sefer o tekrardan öpüşmeyi başlatmıştı.

"OHA" gelen sesle ayrıldığımızda jungwon, jay, riki ve sunoo'yu görmüştüm.

heeseung üstümden kalkmış ben de dikelmiştim.

"size yedek anahtarı kim ver-" tabii cümlesini bitiremeden elinde birkaç torbayla wooyoung wooseung san ve jake gelmişti.

"ne oldu neden böylesiniz" wooseung merakla baktığında riki "emin ol hyung hiç bilmek istemezsin" demişti.

heeseung göz devirip mutfağa geçtiğinde ben ise hepsine ne olduğunu sorarcasına bakmıştım.

sunoo üzgünce "tüm gün okulda yoktunuz" demişti.

"hatta iki ders hava vardı çok sıkıldık sizsiz. jimin hoca da sordu sizi" demişti jungwon atlayarak.

"baktık siz bize gelmiyorsunuz biz gelelim dedik" diye eklemişti riki.

"umarım bu kadar içki yeter?" diyerek wooseung hyung birkaç torba şişeyi masaya koyduğunda jake ise resmen aşkla kolsuz tişörtünden belli olan kaslara bakıyordu.

haklıydı şimdi.

san da birkaç paket kutu biraları masaya koyduğunda wooyoung gülümseyerek tavukları göstermişti.

"şu an o kadar yorgunum ki... gerçekten mükemmelsiniz" diyip kollarımı açtığımda önce sunoo gelmişti.

"bunu bensiz yapmanız hoş değil" diyerek elinde kahvelerle gelen sevgilime gülümsemiştim.