öğle arasında tikinirken atiyom ins yanlis bisi yoktur
<<<>>>
"ne demiştin?" merakla jay'e baktığımda o jungwon'a sırıtarak bakmıştı.
"jay bana hep kediye benzediğimi söylüyor" "ve o reddediyor" ikisi tartışırken ben de onlara gülmüş heeseung'a dönmüştüm.
minik nefes alıp verişleri, omzunun yukarı inip kalkması ile uyuduğunu anlamıştım.
rahat nefes verip saçlarını okşamıştım. kıpırdandığını fark ettiğimde elimi çektiğim sıra "devam eder misin?" diye heeseung ile şaşırsam da ellerimi tekrardan saçına yerleştirmiştim.
jungwon sırıtarak bana baktı. "siz sadece eş değilsiniz herhalde?"
"yo sadece eşiz" iyi ki bizim gibi zihin okuyamıyorlardı.
"asıl siz değilsiniz herhalde?" jungwon şirince sırıtmış ve kafa sallamıştı. "yaa gamzelerin çok tatlı"
"teşekkür ederim" utanmış bir şekilde baktığında jay jungwon'un gamzesine öpücük kondurmuştu. ikisi o kadar tatlıydı ki şimdiden ısınmıştım.
tam jungwon bana dönüp bir şey diyecekti ki sınıfa bana çarpan tatlı çocuk gelmişti.
"oh sen çarptığım kişisin!" beni göstererek konuştuğunda ben de gülümseyerek onu onaylamıştım.
"arkadaşlar bay min gönderdi beni bay park hastaymış. bugün dersleriniz boş isterseniz gidebilirsiniz"
ben de sevinecektim ki bizim sadece iki dersimizin hava olduğu gelmişti.
"büzme dudağını iki ders uyuruz beraber" heeseung sırıtarak söylediği şey ile "of hep yatış hep yatış sıkıldım ben" demiştim.
"iki derste ne yapabiliriz hoon söyler misin?" normalde dediğine genel olarak takılmam lazımdı ama ben hoon demesine takılmıştım. bana sadece o hoon desin istemiştim.
"kaç dersiniz hava ki sizin?" jungwon bana döndüğünde parmağımla iki diyerek omzumu düşürmüştüm.
"aslında biz odamıza gidecektik ama isterseniz beraber bir yere gidip bir şeyler içelim. sonra biz odamıza siz derse gidersiniz"
yeni bir yer görmek istediğim için jay'in dediğini hızla onaylamıştım.
"resmen 32 diş sırıtıyorsun" heeseung'un bana bakarak söylediği şey ile gülümsemeyi kesmiştim.
bununla beraber kaşları çatılmış "öyle çok güzeldin" demesi ile eşyalarımı alıp "kitaplar fazla ağır odaya koyup geliyorum" demiş oradan kaçmıştım.
<<<>>>
jay ve jungwon ile geldiğimiz yer çok güzeldi. ben tatlı ve kahve almışken heeseung benim tam tersim olarak bir americano sipariş ettiğinde göz devirmiştim.
içimden 'zevksiz' demişken karşılığını saniyesinde vermişti. 'şeker krizine girdiğinde de söylersin bunları'
bakışlarımız birleştiğinde omuz silkip önüme dönmüştüm.
tabii yaklaşık bir saat konuşup eğlendiğimizde heeseung ile kalkmamız gerekiyordu.
ben heeseung'un onlarla çok konuşmama nedenini yorgunluğuna bağlıyordum ve buraya onu zorla getirsem de şu an karşımızda oturan ikili ile iyi anlaşması hoşuma gitmişti.
hatta jay ile o kadar iyi anlaşmışlardı ki biraz daha konuşmaya vakitleri olsaydı her an beni jay ile satabilirdi.
tabii minnoşum jungwonum ise hep benim tarafımdaydı.
"of derse gitmek istemiyorum ben"
"dersiniz ne peki?" ben daha ezberleyemediğim için heeseung'a döndüğümde biraz düşünmüş "toprak" demişti.
"bay jung giriyor değil mi?" evet... tanımadığım bir hoca daha. heeseung onayladığında "dans kursu açmıştı. ben de katılmıştım. aşırı tatlı biridir dersiniz eğlenceli geçer"
mutlu olduğum sıra biri yanımızdan "heeseung?" diye seslenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴀᴄᴀᴅᴇᴍʏ ᴏꜰ ᴇʟᴇᴍᴇɴᴛꜱ-ʜᴇᴇʜᴏᴏɴ ✓
Fiksi Penggemar18 yaşına giren ailesinde element bükücüye sahip herkes element okuluna getirilir.