Herkese merhaba ! Keyifli okumalar...
Mutluluğun ilk adımı, keşke demeyi bırakmakmış. Ne kadar zor değil mi ? Kim durabilirdi ki keşke demeden ? Kim şu üç günlük dünyada keşke demeden yaşayabilirdi ?
Her insanın dilinde dolaşan keşkeler farklı oluyordu. Kimisi önceden beğendiği elbiseyi daha pahalı bir fiyatta gördüğünde içli içli keşke derken kimisi de sebep olduğunu düşündüğü felaketler için kocaman bir keşke derdi. Sezen'in kendi içinde çok büyük bir keşkesi vardı. Sezen eğer o akşam ailesine şımarıklık yapmayıp evde oturmayı kabul etseydi, şimdi ailesi yanında olacaktı. Kardeşi ile bu sıkıntıları çekmeyeceklerdi. Annesinin birebir kopyası olan kardeşi, annesi ve babasını tanıyarak büyüyecekti...
Selami Baba ise, Rabbim geçmişe yönelik keşke dedirtmesin size yavrularım derdi hep. Hak vermez değilim tabii ki, pişmanlığın acısı kolay değildir. Lakin geçmişe yönelik de geleceğe yönelik de keşkeler insana her yönde zarar verir diye düşünürüm. Hırs insana zarar veren en büyük zehirmiş ve bu bataklığa düşmenin ilk adımı da keşke demekmiş...
Ben her ne kadar bu kelimeyi lügatımdan çıkarmak istesem de bu kadar içime işlenmiş kelimeyi söküp atmak kolay değildi. Hele de şimdi, şu anda keşke dememek imkansızdı benim için...
O an, belki de hayatımda en çok içten bir şekilde 'keşke' dediğim çok nadir anlardan biriydi. Sokaktan süzülen mavi renkli belediye otobüsü, tutunduğum tek dal kırılmış gibi bir hissiyat doğurmuştu. Başımdan aşağı dökülen yağmur damlaları adeta kaynar suya dönüşmüştü. Hassas bedenimin maruz kaldığı yağmur, bana kat be kat hastalık olarak döneceğini bilmesem Tanrı şahidimdi ki arkamdaki adamın teklifini kabul etmezdim.
Yönümü tekrardan benimle yağmurun altında bekleyen adama döndüm. Siyah arabasının açık kapısına bakar bakmaz tekrardan gözlerine çevirdim. Suratındaki kazanmış ifade, bu adamın düşündüğüm kadar hissiz olmadığını gösteriyordu. Halbuki ne garip... Gözleri ile insanın kanını bile dondururken onun içinde kazanmanın verdiği coşkun alevi görebiliyordum.
Adımlarımı hızla açık bıraktığı ve benim için beklettiği kapıya yönelttim. Siyah transporter aracın karşılıklı 4 kişilik koltuklarından birinde oturan Kuzey ile göz göze geldim. Şaşırdığı gözlerinden açıkça okunan çocuğa içten birazcık da mahcup şekilde gülümseyerek karşısına oturdum. Tam karşımda Kuzey, Kuzey'in yanına yerleşen Devran Bey ile kapılar kapandı.
"Evimi tari-" diye tarif edecekken gözlerime değen buz mavisi irisler ile kelimelerim kesildi.
"Gülendam sokak " dediğinde gözlerimin irileşmesine engel olamadım. Tam da düşündüğüm gibi karşımdaki adam ismimden daha çok şey biliyordu benim hakkımda.
"Bir daha hakkımda bir şey unutursam size soracağım Devran Bey." dedim bariz bir kinaye içeren sesimle. O an ağzımdan çıkan kelimeler; bizi izleyen meraklı küçük adamın merakını harlıyor, gözlerini daha çok üzerimize dikmesine sebep oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şefkat Öğretmeni
General FictionKollarından kurtulmuş kendimi ondan en uzak yere atacakken belime sarılan kollar ile olduğum yere tekrardan çivilendim. "Bırak beni !" diye nafile bir çabayla birkaç kere daha kurtulmaya çalıştım. Sadece kendimi yormaktan başka bir sonuç alamadım. B...