Herkese merhaba !
Öncelikle herkesten özür dilemek istiyorum. Bölüm arası tahminimden de çok uzadı belki görmemiş arkadaşlar için açıklayayım. Bölüm aslında çoktan yayınlanmış olacaktı ama yazmak için yazdığım bir bölüm olmuştu ve elim paylaşmaya gitmedi. Açıkçası pişman değilim çünkü ben bu bölümü çok sevdim ❤️
Bu arada siz güzel insanlar sayesinde 100 bin okunmaya ulaşmışız... Destekleyen, başından beli bu yolda benimle yürüyen, eleştirileriyle ve de övgüleriyle destekleyen her okuyucuya teker teker teşekkür ederim. Bu yola çıkarken içimdekileri dökmek istediğim bu alanda böyle bir sonuca ulaşmak, hayalim bile değildi... Ama beğenmeniz, desteklemeniz, eleştirmeniz o kadar değerli ki kelimelerle ifade edemem 💞
Uzun lafın kısası umarım bölümü benim sevdiğim gibi siz de seversiniz ve desteklerinizi esirgemezsiniz... Oylarınızı ve yorumlarınızı her zamanki gibi korkak alıştırmayın efendim, yazar tavsiyesi 😉
Keyifli okumalar...❤️
Sarılmanın anatomisini bilir miydiniz ?İki beden, kavuşmak için kollarını birbirine doladığında ne olduğunu ?
Kollar karşıdaki kişiye dolanırken vücut ısıları birbirine karışmaya başlar. Göğüsler birleşir, kalpler aynı hizaya gelir. Kalpler birbirlerine temas ederek atmaya başlar.
İşin içine kalp girdiği için belki duygusal bir eylem olarak görülmekte... İnsan sevdiğine sarılmak ister, sevdiğine dolar kollarını, görür görmez koşarak...
Bana göre, sarılmanın anatomisi varsa sevgiyle harmanlanmıştı. Temelinde sevgi vardı. Sarılmaların şiddeti, diğer duygularla harmanlanırdı. Aşk, tutku, özlem... Bunlar sarılmanın yönünü değiştirirdi.
İşte ondandır Issız Adam'ın son sahnesinde delicesine ağlamamız... O özlemi, pişmanlığı, tutkuyu, aşkı... Hala bir eylemde hissetirebilmesindendi.
Önce sağ gözümden düştü bir damla. Sol elimi, akan yaşı silmek için götürdüğümde sol gözümden de bir damla koptu benden bağımsız... Yanaklarım, birbiri arkasına damlayan iri tanelerin istilasına uğramıştı. Sözün bittiği yer dedikleri benim için buydu. Sözümün bittiği yerdi... Ondandı bu ağlamam. İçimdeki duyguları kelimelerle değil gözyaşlarıyla boşaltıyordum.
Gözlerim, başından beri hayranı olduğum ikilideydi. İlayda'nın korkusuzca kollarını sımsıkı doladığı, bir süre sonra bir elin de İlayda'nın sarı saçlarına karıştığı manzaraydı. Saniyeler süren bu eşsiz manzara benim için bir ömürlüktü.
Anı, tarihin tozlu sayfalarında yerini alacakken küçüklerin sadece zihninde kaşmayacaktı. Modern Dünya'nın en büyük nimetini kullanmışlardı. O eşsiz saniyeler, birden fazla kişinin kamerasının odağı olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şefkat Öğretmeni
General FictionKollarından kurtulmuş kendimi ondan en uzak yere atacakken belime sarılan kollar ile olduğum yere tekrardan çivilendim. "Bırak beni !" diye nafile bir çabayla birkaç kere daha kurtulmaya çalıştım. Sadece kendimi yormaktan başka bir sonuç alamadım. B...