XVII.

60.8K 3.6K 229
                                    

Herkese tekrardan merhaba ! Yepyeni bölümle karşınızdayım... Bölümümüz için küçük yıldıza dokunmanız, yazar tavsiyesidir... Keyifli okumalar efendim ❤️

 Keyifli okumalar efendim ❤️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yağmur... Şehri silip süpüren, temizlerken de beraberinde tüm kötülükleri ardında götürüyormuş gibi hissettiren bir doğa mucizesiydi benim için.

Kendisini ayrı, kokusunu ayrı severdim. Neden sevdiğimi ben de bilmiyordum. Yağmurlu havanın, hayatıma kattığı tek bir olumlu özellik yoktu.

Ne zaman yağmur yağsa trafik kitlenir, trafikte kalırdık. Ne zaman yağmur yağsa şehrin bir yerini mutlaka sel basardı. Ne zaman yağmur yağsa mütemadiyen üşüyen bedenim daha da üşür, mutlaka ertesi gün şifayı kapardım. Ve en önemlisi ne zaman yağmur yağsa karanlıkta kalırdım.

Benim gibi karanlıktan korkan insanlar için zorlu dakikalardı. Yağmurun cama vuruş seslerini dinleyerek sakinleşmeye çalışmak, derin derin nefes aldığında ıslanmış toprağın kokusuyla geçerdi zaman. Bencilce, sadist duygularla severdim yağmuru.

Yağmurda yürümeyi, yağmur damlalarının yüzüme çarpışını, her defasında gökkuşağı çıktı mı diye göğe bakmayı... Anlamsızca seviyordum. Sevmek de zaten bu değil miydi ? İnsan bir sebebe bağlı mı severdi sevdiği şeyleri ?

Ne sinir kalırdı ne stres üzerimde yağmurun altındayken. Hepsini alır götürürdü sanki üzerimden akan damlalar. Sanki zihnime sızar, orayı da temizlerlerdi. Tüm hücrelerime yeni bir soluk getirirdi adeta. İlk kez nefes almışım gibi bir rahatlama ile dolardı bedenim.

Yağmurun iyileştirici gücüne, en iyi terapi aracı olduğuna hep inanırdım. Lakin bir inanç, aksi ortaya çıkana kadar doğruydu.

Saatlerdir yağmurun altında yürümeme rağmen zihnimden gitmemişti. Adeta adını kazımıştı zihnimin duvarlarına. Tüm mantığımı ele geçirmişti bir çift buz mavisi göz. Yanımda olmasa da, aramızda kilometreler olsa da sanki bana hükmediyor gibiydi. Gözlerinin baskısını hissediyordum. Her adımımda sanki onun tarafından izleniyordum. Gayri ihtiyari arkamı dönüyor, onu bulmayı beklesem de yabancı yüzlerle karşılaşıyordum.

Adımlarım beni nereye götürdü diye baktığımda tanıdık emareler gözüme ilişti. Tanıdık merkez camii, tanıdık ilkokul, tanıdık sağlık ocağı derken ben kendimi evimde buldum. Hava kararmaya başlamış, sokaktaki bilindik yüzler haliyle görünüyordu. Selam vere vere ilerlerken caddeye oldukça tezat bir araba çekti dikkatim. Arafın rengi griye sahip, janti bir araçtı. Aracın çevresindeki meraklı bakışlar aynı benim gibi düşünüyor olmalıydı. Arabalar hakkında bir fikrim yoktu ama böylesini görmediğime emindim.

Hızlı adımlarla birkaç apartman ötedeki apartmanıma hızlı adımlarla ilerledim. Bir an önce sıcak bir duş alıp, güzel bir tatlı ile günü bitirme hayali kurarken evin önündeki Sezen'in arabasıyla kaçmaya çalıştığım gerçekler bir tokat gibi çarptı yüzüme. Kendime söz vermiştim, ne olursa olsun kurtulacaktım içimdeki yükten. Ağlasa da omzunda ağlatıcam. Gerekirse göğsümde uyutucam ama yine de söyleyecektim bu ihaneti.

Şefkat ÖğretmeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin