Bölümü beğenmeyi unutmaaaaa...
Babam ile birlikte eve geldiğimizde üzerindeki şoku atlatıp, kendine gelebilmesi uzun bir süre devam etmişti. Kendine geldiğinde babamı ne kadar mutlu etmiş olduğumu bütün gün onunla birlikte evde bitmeyen kahkaha seslerimizden fark etmiştim.
Doğduğum andan beri genelde duygu olarak baba varlığının nasıl hissettirdiğini bilmiyordum. Ta ki Çınar adamın hayatıma girip kendini bana güzelce sevdirip babam olarak kabul edene kadar.
Babama baba diye seslenmem üzerine bir gün geçmişti. Şuan ise sabah olmuş babam tarafından uyandırılmaya çalışıyordum. En ufak seste veya hareketlenmede uyanmama rağmen babamın kahvaltı için beni kendi çabalarıyla uyandırasının keyfini sürüyordum.
"İyi o zaman madem kalkmak istemiyorsun, şuandan itibaren yapacağım şeylerden ben sorumlu değilim."
Gözlerim kapalı ne yapacağını beklerken havalanmamla birlikte nereye doğru gideceğimizi anlamaya çalıştım. Anlamadığım için tek gözümü açarak etrafa bakmaya çalışırken babamla göz göze gelmeyi bende beklemiyordum.
Korktuğum için olduğum yerde sıçrarken baş parmağımla üst dişlerimi hafifçe havaya doğru kaldırdım. Bu saçma hareketi kim buldu Allah aşkına hiçbir işe yaramıyor.
Benim korkmamı beklemeyen babam da o halime kısa bir şaşkınlık yaşadı. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aşağı inip bütün aile ile birlikte kahvaltı yapmıştık. Evde bulunan erkekler işe giderken annemle birlikte karşılıklı içeriz diye çay demlemiştim.
Annemle birlikte karşılıklı çay içerken bu zamana kadar bana bakan annemle telefonda görüntülü konuşurken anneannemin hastalığının daha ilerlediğini ve artık sürekli olarak onun yanında kalması gerektiğini öğrenmiştim. Onun ile artık çok sık görüşemeyeceğimiz için üzüldüğünü fark edince olayı daha fazla uzatmamaya karar verdim.
"Annem sen üzülme ya ben seni özledikçe yanına gelirim. Olmadı siz çıkıp yanımıza gelirsiniz bu kadar harap etmeyelim kendimizi demi ama ?"
Benim onunla rahat bir şekilde konuşmam onu bir nebze de olsa rahatlatmış olmalı ki üzgün halde durmaktansa hafif tebessümle konuşmaya devam etmişti.
"O zaman hep sen geleceksin şimdiden kendini hazırla. Bizim uzun süre boyunca yolculuk yapmamız yasak."
"Ooo sen hiç kafana takma. Bir hafta sonra olacak sınavdan sonra tatile yanına gelirim. Zaten özledim seni bir sürü."
Bunu dedikten sonra yanımda ,benimle birlikte oturan anneme baktığımda olumsuz bir yüz ifadesi görmediğim için içim daha da çok rahatlamıştı.
Annemle görüntülü konuşmayı kapattıktan sonra annemle biraz daha sohbet etmiştik. Konuşacak konumuz kalmadığında Can'ı aramış ve onunla da özlem gidermiştim. Çok erken saatte kalktığımız için daha fazla evde sıkılmaya dayanamayıp hazırlandım. En azından Giray abimin kafesinde çalıştığımda eğleniyordum.
Hızlıca odama doğru yönelip hazırlanmaya başladım. Otobüsle olan bir saat yolculuğum bittiğinde kalabalıktan dolayı bende bitmiştim. Kafeye girdiğimde ilk zamanlar oturup vakit geçirdikten sonra bende çalışmaya başladım.
..................
"Yok anne beni almanıza gerek yok ben kendim gelirim."
"Anne senin çocuklarının arkadaşları beni niye merak etsinler."
"Tamam anne en çok sen haklısın. Onlar meraktan ölmeden gelirim."
Akşam saat 7 civarıyken annem aramış ve 'abilerinin arkadaşları gelecek sen de işten çıkıp gel' konuşmasını yapıyordu. Tabi ki bu konuşmasının benim 'abilerimin' haberi olduğunu düşünmüyordum.
Kafeye ilk geldiğim zaman Giray abimi görmüş olsam da işi çıktığı için erkenden gitmiş , hala gelememişti. Ne işi olduğunu sorduğumda çok büyük işler karıştırıyormuş gibi davranmıştı ve cevap vermemek için koşarak kafeden çıkmıştı.
Neyse ki abili kardeşli benden çok fazla bir şey saklayamıyorlardı. Abim söylese bile Can'ın en kısa zamanda gelip bana söyleyeceğini biliyordum.
İş çıkış saatine yakın zaman olduğu için otobüste oturmayı geçip binebildiğim için şükür ederken yolculuğum başlamıştı.
Eve oldukça yaklaşmışken ineceğim durakta inip canım çikolata çektiği için eve 10 dakika uzaklıkta olan markete doğru yürümeye başladım. Kaldırımları söküp yol çalışması yapıldığı görünce düşmemek için büyük taşların üstünden dikkatli bir şekilde yürümeye devam ettim.
"Biraz daha bana yaklaşmaya devam edersen seni öldürürüm bak. Uzaklaş benden."
"Ay bak şuan çok korktum yaklaştım bak, öldürsene beni ne bekliyorsun."
Yolda giderken duyduğum konuşma ve ağlama sesiyle , seslerin nerden geldiğini anlamaya çalışarak dikkatli ve sessiz bir şekilde yürümeye devam ettim.
Elinde bıçakla birlikte kendini insan sanan insanımsı varlıkla, önünde kapana kısılmış benden bir kaç yaş büyük kızı ağlarken gördüm.
Yol çalışmasına sinirlenirken şuanda işime yaramasına sevinmiştim. Yerden bulduğum en büyük ama benim de tek elimle taşıyabileceğim taşı alıp sessizce adamın arkasından yürümeye başladım.
Ağlayan kız beni gördüğünde belli etmemek için hemen gözlerini yine adama dikmiş hiçbir şey belli etmemeye devam etmişti. İyi ki de öyle yapmıştı. Sessizce buradan gitmem imkansız olduğu kadar, adamın beni görürse onu dövmem de imkansızdı. Can ile yaptığımız güreş oyunları harici dövüşmek ile ilgili bilgim sıfırdı çünkü.
Adama benzeyen insanımsı varlığın arkasına geldiğimde içimden besmele çekip tüm gücümle kafasına vurduğumda sersemlese bile yere düşmemişti. Bana doğru döndüğünde can havliyle, bir de ön taraftan kafasına vurduğumda bıçağı bana doğru yönlendirmeye kalmadan yere yığılmıştı.
Sonunda. Allah'ım bismillah. Şükürler olsun.
İnsanımsı varlığın üstüne basarak ağlayan kızın yanına gittiğimde kızın vücudu titremeye başlamıştı.
"Ölmüş mü?"
"Bilmem ona elimi süremem valla. Hem ölsün oksijeni israf ediyor sonuçta. Varlığı bile sorun yani. Sen iyi misin?"
"Teşekkür ederim gelmeseydin ne olacaktı kim bilir."
Böyle bir durumda ay canım ne teşekkürü lafı bile olmaz denilmeyeceği için sadece kızın yanına oturup sırtını sıvazlamak daha mantıklı gelmişti.
Yerde yatan insanımsı varlığın eli hareket etmeye başlamışken ona vurduğum taşın çok daha küçüğünü yerden kalkmadan kafasına doğru fırlattım. Hareket etmesi kesilirken rahat nefes alabilmiştim.
Yaa insanımsı varlık görüyor musun gün gelir devran döner, çektiğin bıçak dönüp sana girer.
Ben özlü sözlerimi düşünürken çalan telefonumla biraz düşünmeye ara verdim. Toprak arıyor yazısını gördüğümde bekletmeden cevapladım.
"Abim sen neredesin ya. Kaç saat oldu almaya geleyim mi seni?"
"Yok almana gerek yok ben marketin olduğu sokaktayım da sana bir şey sormam gerekiyor galiba."
"Sor tabi abim."
Yerde yatan insana benzeyen varlığa bakarken yanımdaki kızın omzuma doğru bayılmasıyla kendime geldim.
"Şimdi abi-"
"Abi mi dedin? Bana dedin de mi? Çok güzel dedin hadi bir daha de."
"Abi Allah aşkın dur bir sorayım sorumu sonra istediğin kadar derim abi diye."
"Tamam tamam, sustum sor sorunu."
"Ben galiba insan öldürdüm. İlk olarak polisi mi aramam gerekiyor yoksa ambulansı mı?"
********************
Bölümü beğendiyseniz yıldıza basmayı ve fikirlerinizi yorum yapmayı unutmayınnn. Kendinize iyi bakınnn.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz'e Bir Haller Oluyor
Teen FictionAilemin karışık olduğunu düşünürken, karışmalarının sebebi benmişim.