9

1K 75 9
                                    

Çalan alarm sesiyle yattığım yerde hafifçe gerilerek gözlerimi araladım. Yatakta fazla rahat hareket edebildiğimi fark ettiğimdeyse dün gece yanımda uyuyan Kızıl'ın şu an yatakta olmadığını fark ettim.

Yerimde doğrulup uykulu gözlerle etrafa baktım. Dün gece giymesi için verdiğim kıyafetleri
sandalyenin üzerindeydi demek ki ben uyurken giyinip çıkmıştı. Çok da umurumda değildi zaten.

Dün gece olanları düşünmeden çok sevdiğim yataktan kalkıp banyoya ilerledim. Aynada dağılmış halime bakarken boynumdaki hafif kızarıkları görmemle pişmanlık duygusu kanımda hızlı bir yolculuğa çıkmaya başladı. İç çekerek elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi de fırçaladıktan sonra cuma gününün sevinciyle formamı giyip okula doğru yola çıktım.

Otobüsün kalabalık olmasından dolayı şikayetçi olduğum dakikalarda ise arkamdan gelen gülme ve kahkaha sesleriyle görmeyi özlediğim üçlünün bana doğru insanlardan özür dileye dileye yaklaştığını gördüm.

''Ay ne bu kalabalık. Çıldıracam şimdi.''

''İnsan sevmem kalabalıkta barınmak istediğim anlamına gelmiyor.''

''Keşke bizim de gecenin karanlığında yollarda kalmamamız için arabasıyla evimize bırakan bir arkadaşımız olsa de mi çocuklar.''

Jisung'un yaptığı iğnelemeyle dönüp sert şekilde ona baktım.

''Seni döverim çocuk.''

''Of bakma öyle seri katil gibi bir şey yapmayacağını öğreneli yıllar oldu.''

''Bak son kez uyarıyorum.'' deyip bir adımla dibine girdim. Benden biraz kısa olduğu için kafasını göğsüme eğip oraya yasladı ve yine kendini kurtarmak için yaptığı tatlılıkları yapmaya başladı. Ah bu çocuk gerçekten... tatlıydı.

''Jisung miyavlama artık insanlar bize bakıyor.''

''Oooo bunu diyene bakın. Rezillerin kralı Changbin.''

''Bu bugün neden bu kadar kaşınıyor acaba.''

''Seungmin yolda bir şey mi içirdin buna?''

''Hayır o doğuştan öyle.''

''Haklı.''

Konuşarak ve gülüşerek geçirdiğimiz ayakta geçen 15 dakikalık yolculuğun sonunda okula varmıştık. Hava bugün serindi ve kalın olan montumu giymeyi akıl ettiğim için bir kez daha kendimi ve zekamı tebrik ettim.

''Of bu akşam bir şeyler mi yapsak ben sizi özledim.''

''Her gün görmüyor musun zaten bizi Seungmin.''

''Hmm Peki Minho.''

Alındığını anladığım ve kıyamadığım tek insan olan Seungmin'in kolundan tutup kendime çektim ve kolumla onu sıkıştırırken aramıza katılıp bize bütün gücüyle sarılan Changbin ve Jisung'la beraber bütün koridoru o şekilde yürüdük.

Seungmin'in teklifini kabul ettikten sonra  planı okul çıkışı ayarlayacağımızı konuşup sınıflara dağıldık. İçeri girdiğimde yanımın boş olduğunu gördüm. Gerçeği söylemek gerekirse bu beni rahatlatmıştı. O etrafımdayken gergin ve sinirli hissediyordum çünkü.

İlk ders hızla geçmişti ama Kızıl ortalarda yoktu. Belki de bugün gelmeyecekti. Aman ne güzel.

Teneffüse çıktığımız sırada kahvemi yudumlarken başımda hissettiğim sesle kafamı kaldırdım.

''Minho, bugün ki dersi kaçta başlatacaksın.''

''Bilmiyorum. Herkesin uygun olduğu bir saat ayarlayabilirsek iyi olur.''

Kızıl PanterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin