14

923 64 12
                                    

Hyunjin'le o gece olanlardan sonra birlikte duş alıp biraz sohbet etmiştik. Sonraysa o beni eve bırakmış kendisi de mekana geri dönmüştü.
Şimdiyse okula gidiyordum ve içimde anlatamadığım bir heyecan vardı. Ona olan duygularımı yüzüne söylemiştim dahası bu defa ortalığı aleve veren kişi bendim. Ama aklım halen karışıktı. Ne hissettiğimi anlamıyordum. Daha önce tatmadığım bir duygu olduğu için adını koyamıyordum. Ama...güzeldi.

Otobüsten inip uykulu ve yorgun şekilde sınıfa doğru ilerledim. Bizimkiler benden önce gelmiş olmalıydı çünkü sabah mesaj attıklarında yoldan bir şey isteyip istemediğimi sormuşlardı. Ben de filtre kahve almalarını söylemiştim.

Hava bugün yine soğuktu ve her ne kadar sevsem de üşüyordum. Montuma iyice sarılarak sınıfa girdim. İçeride şenlikli bir hava vardı. Gözlerim direk en arka sıraya kaydı.

Kızıl bugün fazlasıyla tatlı görünüyordu. Her zamanki sert halinden eser yoktu adeta yeni doğmuş bebek gibiydi. Okul gömleğinin üzerine krem rengi bir kazak onun üstüne ise büyük bir şişme mont giymişti. Saçları dağılmış ve yumuşacık görünüyordu. Boynundaki atkı ise yanaklarının öne çıkmasına sebep olmuştu. Ellerindeki kahveyi kendine yakın tutarken bizimkilerle sohbet ediyordu.

Bizim ikili, sırada ters oturmuş Hyunjin'e bir şeyler anlatmakla meşguldü. Ona bakarsak da merakla dinlediği belli oluyordu. Ara sıra attığı minik gülüşleri ise şimdiden içimin ısınmasını sağlamıştı.

Daha fazla kapıda durmamaya karar verip sırama doğru ilerledim. Yaklaştığım sırada o çok sevdiğim gözler beni buldu. Ve yemin ederim o gülüşünü daha önce görmemiştim.

"Günaydın."

"Ooo gelmiş paşamız. Gelmeseydin keşke zahmet oldu."

"Kes Jisung."
İlerleyip çantamı sıraya koyduktan sonra yerime oturdum ve kaçamak bir bakışla yanımda pür dikkat beni inceleyen kızıla baktım.

"Al bakalım kahven. Sen de Hyunjin gibi uyuyamadın herhalde, hayırdır."
Changbin'in cümlesiyle yanımdakine dönmüş o kendinden emin sırıtışının yerine utangaç sırıtışına şahit olmuştum. Kendime gelip soruyu cevapladım.

"Aynen uyuyamadım pek. Neyse kahveyle geçer."

"Peki madem."

Merakla sorumu yönelttim önümdeki tatlı ikiliye
"Siz ne konuşuyordunuz?"

"Ah Changbin Hyunjin'e bütün gerçekleri anlattı."

Aklımdan bin türlü şey geçti o an. Benim onun hakkında düşündüklerim miydi anlattıkları veya tanımadan etmeden yaptığım saçma yorumlar mıydı? Neydi?

"Evet bana reşit olmadığını ve doğum gününü kutlayacak bir mekan aradıklarını söylediler. Ben de kabul ettim. İyi yapmışım de mi? Hmm?"

Hyunjin'e dönüp yarı şaşkınlık yarı özlemle baktım. Onu hemen özlemiştim. Başımı onları onaylar anlamında salladıktan sonra Jisung'un teşekkürlerini ve kimleri çağıracağını dinlemeye başladık.

Benim aklım yanmdakindeydi. Ne hissettiğini bilmek istiyordum. Benim gibi heyecanlı mıydı? Gergin miydi? Bu bilmediğim şeyi o da yaşıyor ve hissediyor muydu?

Ben düşüncelere daldığım sırada kolumun hafif dokunuşlarla dürtüklenmesi sonucu başımı sola çevirdim.

Bana uykulu gözlerle ve kızarık bir burnun ucuyla bakıyordu. O kadar tatlıydı ki herkesin içinde onu ısırmamak için zor duruyordum.

Bana bişe demesine fırsat vermeden eğilip kapüşonuyla başını kapattım.

"Dikkat et, üşüteceksin."

Benim dediklerimle alttan bana şaşkın şaşkın bakmış ağzını açıp bir şey söyleyememişti. Kaplan yavaş yavaş bir kediye dönüşüyordu. Hatta olmuştu bile.

Başını sallayıp kulağıma doğru yaklaştı ve fısıldadı.

"Çok uykum var. Bana yardım et."

Dediklerini pek anlamasam da birden masaya başını koyması ve sıranın altından elimi tutmasıyla bütün kanım vücudumda dakikada 60. Turunu atmaya başladı.

"Elimi bırakma. Sarılacak veya tutunacak bir şey olmayınca uyuyamıyorum. O yüzden en güzel uykularım seninle olanlar."

Gülerek cümlesini bitirip gözlerini yumdu. Parmaklarını parmaklarıma geçirip bir bütün haline getirdi ve ders boyu bırakmadı.
Yine de uyamamıştı çünkü hoca gıcıktı ve sürekli karışık sorular soruyordu. Ona sıra gelmese de o hep tetikte bekliyordu biliyordum. Geri kalan bütün dersleri aynı şekilde yavaş ama onunla birlikte bitirdim.

Eve gitmeyi planlıyordum gerçekten artık eve gitmeliydim. Hem annem yemek yapmıştı hem babamla futbol maçı izlerdik de mi? Yani stüdyoda ne yapabilirsin de mi Minho. Ama içim rahat değildi. Oflayarak son dersin de bitmesi üzerine dağılan öğrenci topluluğundan kızıl saçlıyı aramaya başladım.

Gördüğümde uzaktan bile uzun zamandır uykusuz olduğu ve yorgunluğu belli oluyordu.
Ona seslenmeme rağmen duymadı muhtemelen arada bayağı mesafe olduğu içindi. Ani gelen isteğimle koşup kalabalığı sıyırarak ona ulaşmaya çalıştım.

Tam arabasına binip çalıştırdığı zamansa cama yapıştım. İrkilip bana doğru döndü Ve camı indirip bana baktı. Acelesi var gibiydi.

Ama şu an umurumda değildi. Beynimi ve kalbimi birleştirip şu an ortak bir kararla ağzımdan çıkacak kelimeleri bekliyordum.

"Efendim."

"Gitme."

Anlamayarak ama daha çok şaşkınlıkla bana baktı.

"Nasıl anlamadım."

Derin bir nefes alıp tekrar konuştum.
"Gitme diyorum işte sana bu gece benimle kal. Birlikte uyuyalım."

Ağzımdan tek tek dökülen kelimelerin yeni farkına varıyordum ama masumdum sonuçta iki organım bir olup benim yerime hareket etmişti. Olacaklar benim problemim olmamalıydı.

Sırıtarak kol saatine baktı ve hemen konuşmaya başladı.

"Yarım saate aile toplantısına katılmak zorundayım. Oradan da mekana gidip bir kontrol yapmam gerekiyor. Sonraysa evet boşum ve evet seninle yatmayı ben de çok isterim."

Dediklerini dinleyip tek tek sindirdim. Kafamı sallayarak devam ettim

"Pekala o zaman ben de seninle geliyorum. Oradan da birlikte stüdyoya geçeriz oldu mu?"

Şaşkınlıkla bana bakıp ağzını zor da olsa araladı.
"İyi de çok sıkılırsın hem beklemesi var hem ne kadar süreceği belli değil hem benim yüzümden yo-"

Daha fazla onu dinlememek için yolcu kapısını açıp hızlıca bindim ve kemerimi bağladım. Ona doğru dönüp yolu göstererek.

"Hadi bakalım biran önce uyumamız lazım bizi en kısa zamanda stüdyoya ulaştır Kızıl Panter."

Dediklerime sırıtıp elini alnına bir asker misali koyarak beni onayladı.

"Emredersiniz. O zaman yolculuk başlasın. En önce uyuyan kazanır."

Sesli şekilde gülerek yolumuza çıktık bu şekilde. Bir nevi Hyunjin'in çizdiği hayat yolunda birlikte ilerlemeye başladık.

____________________________________

Ben geldim. Bu bölüm kısa ve geçiş bölümü ama diğer bölümlerde artık Hyunjin'in hayatına değineceğim bu yüzden bu bölümü yazmak zorundaydım. Diğer bölümleri her gün atmaya çalışacağım. İyi okumalar, sizleri çok seviyorum.❤️

Kızıl PanterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin