Geceyi kafam dolu olsa da etrafımdakilerin dikkatini çekmeden gerginliğimi gizleyerek geçirmiştim.
Hep beraber saatlerce oynamışlar sonra da sohbet etmişlerdi bense bunun çok az bir kısmındaydım.
Çünkü aklımda saçma sapan sorular dönüyordu. Aslında çok basit şekilde çözebilirdim bütün bunları.
Tek yapmam gereken Hyunjin'le konuşmaktı.
Ama buna cesaretim yoktu.
Aralarında ne geçmişti. Olanlar sadece bir aile kavgası mıydı yoksa daha derinlerde yatan başka sebepler olabilir miydi.Düşünmek işime yaramıyordu. Sadece kendimi daha çok yoruyor göz altlarımın morarmasına ve yüzünü boynuma gömmüş huzurla uyuyan Kızıl'a muhtemelen gerginlikten kasılan bir beden sunmama sebep oluyordu.
Hyunjinle her şey normaldi. En azından benim için şu anlık öyleydi. Ailevi işlerine karışmıyordum çünkü benden böyle istemişti. Doğru olanın olaylardan uzak durmam olduğunu söylemişti.
Evet onu her gördüğümde bana sarhoşken söylediği sözler geliyordu aklıma. Karşımdaki insan hafife alınamayacak bir insandı. Birbirimize yaptıklarımız birbirimin ruhlarına verdiğimiz zarar hafife alınacak türden değildi.
Ama sanırım çok korkmama sebebim artık onun beni tek bir hamleyle incitebileceğini bilmemdi.Beni bırakmak.
Ona aşık olmuştum. Hem de sırılsıklam. Sadece onu görmemle burnuma dolan daha havadan bana ulaşmamış kokusuyla mest oluyor o gözleriyle ruhumun en derinlerinde bir yerlerde aitlik hissediyordum.
Ondan kesinlikle üstün değildim çünkü artık tamamen bana sahipti. Ona söz vermiştim. O bunu hatırlasa da hatırlamasa da ben bu sözü hem kendime hem de karşımda duran kalbi kırık insanın ruhuna vermiştim.
Canımı artık kolayca yakamazdı. Evet kırılırdım belki paramparça olurdum ama tek bir güzelliğiyle hepsini toparlayabilirdi.
Ama beni bırakırsa geriye toparlayacağım hiçbir desteğim kalmayacaktı. Ve bu benim sonum demekti.Ben düşüncelere dalarken boynumdaki beden hafifçe kıpırdadı. Islak dudaklarını tenimde şapırdattıktan sonra kedi sesleri eşliğinde gözlerini araladı ve dirsekleri üzerinde dikleşti.
Henüz saçlarından başka bir şey görmüyordum."Günaydın sevgilim."
Sesimi duymasıyla saçlarını geriye doğru taradı ve masum bir gülüşle gözlerime baktı.
"Bana mı öyle geliyor yoksa sen gün geçtikçe güzelleşiyor musun?"
Kıkırdayıp tek elimle yüzüne düşen saç tutamlarını geriye doğru attım. Yaklaşıp dudaklarına dolu bir öpücük kondurdum.
"Günlerin nasıl geçiyor bakalım. Daha iyi misin?"
"İyiyim. Şirketi toparlıyorum yavaşça. Hazır konusu açılmışken yardımına ihtiyacım var."
"Nasıl yani?"
"Bu akşam bir davet yemeği var. Şirketlerin bir araya geleceği ve gelecek planlarıyla ilgili konuşacağı. Ben de orada ev sahibi olarak bulunacağım. Senden isteğim benimle gelmen."
"Ne,nasıl yani?"
"Basbayağı benimle gelmeni istiyorum. Ortaklarımı arttırmam gerek yeterli derecede dayanağımız yok bu yüzden benimle gelmeni istiyorum. Yanımda olmanı istiyorum."
Şaşkınlıkla karşımdakine baktım.
"İyi de konularla ilgili hiçbir şey bilmiyorum kimseyi tanımıyorum kimse de beni tanımıyor. Ya bir probleme sebep olursam. Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum."
"İlk olarak herkes seni tanıyor ikinci olarak kimseyi tanımak zorunda değilsin. Benim sadece sana ihtiyacım var. Çok zor bir süreçten geçiyorum ama bunları halledersem biliyorum ki rahatlayacağım. Orada aile terimine uygun tek bir kişiye bile sahip değilim. Ama sen bana güç veriyorsun ve sana gerçekten ihtiyacım var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Panter
Fiksi Penggemar"O kadar güzelsin ki seni baştan aşağı kirletmek istiyorum." #HyunHo