19

776 63 26
                                        

Hyunjin'den

Vücudumdaki izlere bir yenisi eklenirken bana verdiği sweati giyip okuldan çıktım. Canım yanmıştı. Ama kendimi zorlamıştım.

Arabayı çalıştırıp sürmeye başladım. Yarım saatin sonunda o büyük malikaneye gelmiştim. Görevliler beni karşıladıktan sonra eve doğru ilerledim. İçeriden çıt çıkmıyordu. Demek ki evde değildi. Onun verdiği rahatlıkla odama çıktım ve kapıyı kapatıp hızlı bir duş aldım. Suyun değdiği yerlerde kızarıklıklarımın acısı artarken dayanıp hızla üzerine kremi sürdüm ve yatağa doğru ilerledim.

Tam uzanacağım sıradaysa kapım açıldı. Korkuyla arkamı döndüğümde evde olmadığını düşündüğüm beden tam olarak önümdeydi.

"Bu saatte okulda olman gerekmiyor mu senin."

Ona doğru dönüp eğilerek selam verdikten sonra hiç kıpırdamadan durup yavaşça konuştum.
"Biraz rahatsız olduğum için geri geldim."

Gözleriyle etrafı taradı. Daha yeni sürdüğüm yanık kremi yatağın üzerinde duruyordu. Yaklaşıp kremi eline aldı ve gözleri tekrar yüzümü buldu. Kafamı eğdim ve göz temasından kaçındım.

"Bir yerini mi yaktın Hyunjin."
Olduğum yerde kafamı aşağı yukarı sallayıp kısık sesle konuştum.

"Önemli bir şey değil merak etmeyin."

Kremi yatağa doğru fırlatıp konuştu.
"Etmedim zaten."

Haklıydı. Neden etsin ki zaten. Her zamanki tavrı değil miydi zaten bu, beni hiçbir zaman umursamayan tavrı. Yokmuşum gibi davranan bana bir gram sevgi göstermeyen tavrı. Nefretle çevrelemişti benimle olan Dünya'sını. Başka bir duyguya yer yoktu.

"Biraz dinlen ve akşam mekana geri dön. Orayı kendi isteğinle açtın ve ilgilenmek zorundasın. Yemeğe kalmadan çık baban bugün işten erken dönecek. Seninle uğraşmak istemiyorum."

Her seferinde duyduğum cümleye alıştığım için başımı sallayıp odadan çıkmasını bekledim. Çıktığı ansa her yer yine sessizliğe bürünmüş, oda normalden kat be kat soğuk olmuştu. Hızla yatağın içine girip zorla da olsa gözlerimi kapattım.

Yine erkenden evden çıkmam gerekiyordu. O yüzden uyanmaya odaklanarak kendimi uykunun ellerine bıraktım.

Aradan ne kadar geçti ve ben ne kadar uyudum bilmiyorum ama duyduğum seslerle birlikte olduğum yerde doğruldum. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdıktan sonra zorla da olsa araladım. Saate bakmadan ayaklarımı yataktan sarkıttım ve gerilerek tuvalete doğru sürüne sürüne ilerledim.

Kendime geldikten sonra odaya geçip üzerimi giyinmeye başladım. Ceketimi de giydiğim sırada kapı tıklandı.

"Girin."

''Oğlum.''

Demek ki fazlasıyla uyumuştum ve çoktan eve gelmişti. Yine bir şeyleri becerememiştim.

''Efendim baba"

''Kaç gündür göremiyorum seni iyi misin?''

Ona bakmadan komodine bıraktığım eşyaları cebime yerleştirdim ve kapıya doğru ilerledim.

''İyiyim merak etme.''

Tam kapıdan çıkacağım sırada beni durdurdu ve kapıyı kapatıp kendini çıkmamam için siper etti.

''Bo-bo-boynuna ne oldu?''

Sıkkınlıkla oflayıp elimi saçlarımın arasına daldırıp yüzüne baktım. Korkmuştu, üzgündü. Her zaman böyleydi zaten. Ama bununla kalırdı. Beni korumaya veya savunmaya çalışmazdı. Herkesin yanında bana farklı davranırdı. Sert olurdu, beni sevmediğini, umursamadığını hissettirmek için her şeyi yapardı. Ama baş başa kaldığımız zaman bana gözü gibi bakmaya çalışırdı. Gerçi onu da beceremezdi.

Kızıl PanterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin