Sonunda o gün gelmişti. Yarın sabah kampa gidiyorduk ve planımda şu anlık bir sıkıntı görünmüyordu. Hyunjin o gün ne kadar benimle uğraşmış olsa da kampa geleceğini biliyordum çünkü benim gideceğimi biliyordu. Son kez eşyalarımı kontrol ettikten sonra yatağıma uzanıp telefonu elime aldım. Numaranın üzerine tıklayıp telefonu açmasını bekledim. Uzun süren bir beklemenin sonunda cevap verdi.
Alo Minho?
Şaşırdın herhalde ne bu ses tonu.
(Gülme sesi.) Sadece sıradaki hamleni bekliyordum biraz erken oldu.
Uzatmayacağım. Yarın tam saatinde okulda ol.
Kampa geleceğimden çok mu eminsin.
Benimle vakit geçirebileceğin bir yere hayır diyemezsin sen.
Emin misin?
Eminim güzelim.
(Derin bir nefes aldı ve sustu.)
Her neyse bunu söylemek için aramıştım. Yarın görüşürüz.
Ve bir şey söylemesine fırsat vermeden telefonu kapattım. Bakalım çok özel kampımız nasıl ilerleyecekti.
....
Jisung ve Changbin'le birlikte Seungmin'i beklediğimiz sırada gözlerim bir yandan artık gelmesi gereken Kızılı arıyordu. Geleceğine emindim, gelmeliydi. Seungmin okulun kapısında göründüğü sırada müdür herkesi ortak bir alana çağırdı ve dikkat etmemiz gereken kuralları söylemeye başladı. Asla dinlemiyordum. Tek de değildim kimse dinlemiyordu. Görevli öğretmenler odaların dağıtımıyla ilgili yaptığı listeyi vardıkları zaman paylaşacağını söyledikten sonra herkes sırayla otobüse girmeye başladı.''Minho hadisene bak yerler dolacak sonra.''
''Geçin siz geliyorum ben.''
Kalabalık otobüse doluştuğu sırada telefonumu cebimden çıkarıp tekrar aynı numarayı tuşladım. Kısa sürede açılan telefona sesimi yükselterek konuştum.
Neredesin sen.
Mekandayım nerede olacağım.
Sinirle soğuk olan havaya nefesimi verip telefonu kapattıktan sonra görevli öğretmenle konuşup hızla okuldan ayrıldım. Bizimkilere yetişeceğimi söylediğim bir mesaj bıraktıktan sonra ilk taksiye binip artık gitmeye alıştığım mekanın adresini verdim.
Eşyalarım çoktan otobüsle gitmişti ve umarım bizimkilerden birinin aklına çantamı açıp bakmak gelmezdi. Yoksa...
Düşüncelerle yarışırken taksicinin seslenmesiyle ücreti ödeyip indim ve doğruca mekana ilerledim. Korumalar artık beni tanıdığı için boş olan mekanın kapısı anında açılmış ve bende hızla artık yolunu öğrendiğim odaya varmıştım. Kapıyı gürültüyle açtım ve koltukta uzanmış uyumaya çalışan Kızıla sinirle baktım. Ani sesle gözlerini açmış beni görmesiyle de gözleri büyümüştü.
''Şaşırdın herhalde.''
Koltukta doğrulup üstünü düzelttikten sonra ayağı kalktı ve bana yaklaştı.
''Bensiz bir şey yapamıyorsun herhalde hımm.''
Benimle gelmesi için onu hoşnut etmeliydim. Zıt gidersem ters tepebilirdi. Biraz yalandan iyi davranmayla şaşırıp dediklerimi yapması daha kolay olurdu. Bir adım atıp belinden tuttum ve onu kendime çektim.
''Evet. Yapamıyorum. O yüzden şimdi beni de al ve çok sevdiğin ailenin bizler için düzenlediği kampa birlikte gidelim .''
Ellerimin altındaki beden kasıldı. Kalp atışlarının hızlandığını duyabiliyordum ve bu fazlasıyla hoşuma gitmişti. Ağzını açıp konuşacağı sırada onu engelleyip tekrar konuştum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Panter
Fanfic"O kadar güzelsin ki seni baştan aşağı kirletmek istiyorum." #HyunHo