15

977 63 10
                                    

Bana yolda bugün yapılacakları hızlıca anlattı. Sonraysa benden neler yapmamı istediğini söyleyip ilk durağımız olan aile toplantısının gerçekleştirileceği şirkete vardık.

Şirket gerçekten kocamandı. Hwang ailesini ara sıra duyuyordum ama bu konularla pek ilgilendiğim söylenemezdi. Haberlerde babam izlerken bir kaç kez sesli şekilde annemle sohbetini etmişlerdi ama sektörlerinin ne olduğunu bilmiyordum.

Hyunjin önderliğinde şirketten içeri girdik. Anında etraftaki korumlar yanımıza toplanmış Hyunjin'i selamlayarak eline muhtemelen takım elbise tarzı bir kıyafetin olduğu siyahi bir kılıf vermişlerdi.

"Hoşgeldiniz efendim. Takım elbiseniz şimdi elimize ulaştı ayakkabılarınız ve geri kalan aksesuarlarınız odanızda. Lütfen giyindikten sonra 12. Kattaki toplantı odasına geçiniz."

Hyunjin söylenenlerin hepsini başıyla onaylayıp önden bana bir bakış atıp arkasında olduğumdan emin olup ilerlemeye devam etti. Tam 5 adım atmışken aniden dönüp az önce konuştuğu görevliye tekrar seslendi.

"Bir adet daha takım elbise bulun. Acil."
Beni göstererek devam etti.
"Minho'nun bedenine uygun. Lacivert olsun ve siyah ayakkabıları da unutmayın."

"Ama efendim bu aile top-"

"Sadece dediklerimi yap Minhyuk. Benim yerime düşünmesi gereken kişi sen değilsin."
Sertçe söylediği cümleyle birlikte görevli başını eğip bana sinirle baktıktan sonra, ki nedenini bilmiyordum, hızlıca dışarıya çıktı.
"Gel benimle."

Hyunjin'i takip edip asansöre bindik. 9.Kata basıp asansörün ilerlemesini beklerken ona doğru konuştum.

"Neden benim için takım elbise istedin."

"Sen de benimle geliyorsun."

"İyi de bu aile top-"
Geriye dönüp beni aynayla kendi arasında sıkıştırdı ve dudaklarını dudaklarıma hafifçe bastırıp konuştu.
"Tam olman gereken yerdesin o zaman." Ve göz kırpıp açılan asansörle birlikte elimden tutup bizi dışarıya çıkardı.
Söylediği cümleyi anlamaya çalışırken aniden bir kapıya şifresini girdi ve ikimizi de odası olduğunu düşündüğüm kocaman ofise çekti.

Direkt gözüm odaya kaydı. Etraf tablolarla doluydu. Hepsi farklı renk ve tarzda yaklaşık 10 adet tablo vardı. Köşelerindeki imzalarsa sahibini çok net şekilde belli ediyordu. Devasa bir penceresi vardı. Dışarıyı tamamen görüyordu ve yüksekliği sayesinde sanki bütün şehir ayaklarının altındaydı. Masasında hemen hemen hiçbir şey yoktu. Bazı dosya tarzı kağıtlar, kalemler ve bir masaüstü bilgisayar bulunuyordu.

İlerleyip önümdeki koyu kahve kadife koltuğa oturdum. O da aceleyle masasına ilerleyip üzerine kıyafetin olduğu kılıfı bırakıp dolap gibi yerden ayakkabılarını çıkardı.

"Birlikte toplantıya katılacağız.''

''Ama-''

''Şşşt ne neden diye sor ne de itiraz et. Biran önce stüdyoya gitmek istiyorsan dediklerimi onaylaman ve şu aşağılık ofisten biran önce kurtulmamız lazım.''

''Aşağılık mı? Sevmiyorsun herhalde.''

''Ah. Sevmek mi nefret ediyorum. ''

O an düşününce Jisung'un söylediği cümle geldi aklıma. Hyunjin aile etkinliklerine pek katılan bir tip değildi. Genelde yalnız olduğu ama ailenin de en sorunlu üyesi olduğunu söylemişti. Gerçi ben sorunlu olduğunu pek düşünmüyordum. Artık.

''Neden sevmiyorsun, eğer özel değ-''

''Onları sevmiyorum. Hepsi bu. Yoksa yaptıkları işlere saygım var ama onları ne kadar az görürsem benim için o kadar iyi ve hayır özel değil.''

Kızıl PanterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin