18

802 62 60
                                        

O gece stüdyoya yürüyerek gittim. Yağan yağmura ve içime işleyen soğuğa aldırmadan yavaş adımlarla ilerledim. Düşündüm. Bu sefer yorulsam da bıksam da düşündüm. Yaşananları ve yaşanacakları.

İçimdeki hissi anlatamıyordum kendime. İçimde büyük bir sıkıntı vardı. Sinirliydim. Bağırıp çağırmak istiyordum. Nedenini ona sormak istiyordum. Onunla konuşmak istiyordum. Ben, onu istiyordum. Ama bu olanlar birlikte canlandırdığımız çiçeği ezip geçmişti gerideyse hiçbir şey bırakmamıştı.

Şimdi sıra bendeydi. Hızla oluşan kısa sürelik güzel çiçeğin yerine yavaşça zehirli sarmaşıklar ekecektim. Belki bunlar dışarıdan bakıldığına önemli şeyler değildi sonuçta bir ilişkimiz yoktu ama ben onun özel alanlarıma girmesine izin vermiştim. Kimseye göstermediğim davranışları ona göstermiştim. Ona katlanmıştım.

O ise kendi bildiğini yapmış ve hakkında söylenen her şeyi doğru çıkarmıştı. Bu saatten sonra istediğini yapabilirdi, istediği kişiyle olabilir, istediğiyle yatabilir ve istediğine dokunabilirdi. Ama bundan sonra onun gölgesi gibi olacaktım ve ona acı çektirecektim. Göğsümde hissettiğim anlamsız sızının beterini ona yaşatacaktım.

O gece hiç uyumadım. Sabah olduğunda da bizimkileri arayıp okula erken gelmelerini söyledim. Aramızdakileri net şekilde anlatmayacaktım ama bazı şeyleri bilmeleri gerekiyordu. Ve en önemlisi de benim bu saatten sonra yapacaklarımı.

Okula girdiğimde kimse yoktu sadece çoktan haber verdiğim üçlü beni kamelyada bekliyordu. Oraya doğru ilerledim ve hiçbir şey demeden oturdum. Hepsi benim ağzımdan çıkacak tek kelimeyi bekliyordu. Gergin değildim ama onlara başından beri anlatmadığım için suçlu hissediyordum kendimi. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.

''Konu Hyunjin'le ilgili. Ben olayları genel olarak anlatacağım o yüzden beni kesmeden dinleyin. Yorum yapmanızı istemiyorum sadece konula ilgili fikriniz olması için bunları anlatacağım ki bu saatten sonra ona göstereceğim tavırlar size anlamsız gelmesin."

Hepsi korkuyla ve merakla başını salladı. Aldığım onayla resim odasında başlayan yakınlaşmadan en son yaşadığımız yakınlaşmaya ve olaylara kadar hepsini anlattım. Tepki vermeden ve sözümü kesmeden beni dinlediler. Anlatacaklarım bittiğinde ise ortalığı bir sessizlik kapladı. Herkes gerilmişti ama ortamı neşelendiren ve gergin havayı bozan yine Jisung olmuştu.

''Eh olmuşsa olmuş fena mı olmuş. Peki bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun?''

''Senden korkulur Minho. Onun yaptığı ne kadar kötü olsa da her ihtimale karşı kendine hakim ol. Bak sonunda seni tanımam haberin olsun.''

Changbin'in kurduğu cümleyle herkes gülmüştü. Ben hariç. Uzunca bir sohbetin sonunda sınıflara çıktık. Bugün gelip gelmeyeceğini bilmiyordum ama gelirse çok mutlu olurdum. İlk ders hızla geçti. Arada pencereden bakıp arabasının olup olmadığını kontrol ediyordum.
Teneffüs zili çalınca bizimkilere haber verip kantinden sıcak bir kahve almaya gittim. Bir kaç yudumdan sonra sınıfa vardığımda tanıdık yüzün gelmiş olduğunu ve her zamanki yerine oturduğunu gördüm.

Çok güzel.

Kahvemi yudumlayarak bizimkilerin sakin olmam için attıkları bakışları altında yavaşça sırama ilerledim. Sandalyeyi çekip oturduktan sonra kahvemi masaya bıraktım ve yanımdaki Kızıl'a döndüm.

''Günaydın.''

Söylediğim cümleyle şaşırmış olacak ki hareketleri biran yavaşladı ama sonra alaycı bir gülüşle bana dönerek baştan aşağı beni süzdü.

''Günaydın.''

Gözüm boynundaki morluklara takıldı. Dün ona sert davranmıştım ama bu kadar ileri gitmemiştim yani yüzde sekseni bana ait değildi. Aklımda canlanan görüntülerle sinir hızla kanıma yayıldı ve gözlerimi kapatıp sırada yayvan bir şekilde otururken konuştum.

Kızıl PanterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin