Hyunjin okulda yaşadığımız olaydan sonraki 2 gün okula gelmemiş benim de dinlenip ondan daha fazla uzaklaşmama neden olmuştu. Ya da ben öyle sanıyordum.Erkenden uyanıp okula gittiğim için çok az kişinin olduğu koridordan ilerleyip sınıfa girdim. Ama görmeyi beklemediğim beden buradaydı ve masada sakince uyuyordu. Derin bir nefes alıp yavaşça yerime doğru adımladım. Çantamı masanın üzerine bırakıp onu rahatsız etmeyecek şekilde oturdum.
Gün ışığı yüzüne vuruyordu ve bu sayede kırmızı tutamları daha parlak ve canlı görünüyordu tıpkı pürüzsüz teni gibi. Havada uçuşan minik tozlar ışıkta belirdiği sırada onu izlerken yerinde huzursuzca kıpırdandı. Başını koluna koyduğu için dudakları öne doğru büzülmüştü ve huysuz bir çocuk gibi görünüyordu. Onları yalayıp tekrar aynı pozisyonu aldı. Kollarını daha sıkı sardı bu sefer, muhtemelen üşümüştü. Başımı kaldırıp etrafa baktım kimse yoktu.
Masanın üzerinde duran telefonunu düşürmemeye dikkat ederek çantamın fermuarını açıp içindeki ceketi sırtına örttüm. Anında gevşemiş ve parmaklarıyla ceketi sıkıca tutmuştu.
Onu izlemeye karar verip çantamın üzerine çenemi yaslayıp yüz hatlarını zihnime kazıdım. Gerçekten fazla güzeldi. İmkansızdı bir erkeğin bu kadar güzel olması. Uyuduğu için daha masum görünen gözleri ve kalın dudakları sadece kalbimi hızlandırıyordu. Kendini biraz daha masaya itmesiyle kırmızı tutamlardan bir tanesi özgürlüğünü ilan edip gözünün önüne düştü.
Dikkatle onu önünden alıp kulağın arkasına sıkıştırdım. Yumuşacıktı. Ellerim karıncalandı. Ve kendimi tutamadım. Parmaklarımla yavaşça yanağına dokundum. Tenini sakince okşayarak aşağı doğru indim ve dudaklarında durdum. Gözlerimi kapatıp odaklanmaya çalıştım ama bu sefer de başından beri burnuma dolan kendine has kokusu dikkatimi dağıtıyordu. Derin ama sessiz bir şekilde nefes alıp yavaşça masadan kalktım ve koridora çıktım.
Çoktan öğrenciler gelmeye başlamıştı. İlerleyip kahve içmek için kafeteryaya indim. Sırada beklerken göz gezdirdiğim alanda gördüğüm tek kişi Hyeri ve arkadaşlarıydı. Kahvemi ve kahvaltı yapmadığım içinde yavaşça acıkmaya başlayan midemi susturması için de kek aldıktan sonra boş masalardan birine oturdum.
Etraftan sesler yükselmeye ve herkesin çenesi açılmaya başlamıştı bile. Telefonumu çıkarıp bizimkilere kantinde olduğuma dair mesaj attıktan sonra oyun açıp oynamaya başladım. Tam yeneceğim sıradaysa yanıma aniden oturup beni dürten bedenle sesli bir küfür savurup telefonu masaya bıraktım.
''Siktir yenildim işte.'' Başımı çevirip yanımda beni yargılayan bakışlar atan bedene baktım. Ne işi vardı bunun benim yanımda.
''Sabah sabah bile mi kabasın sen ya.''
''Ne istiyorsun Hyeri.''
Yanıma oturup saçını düzelttikten sonra bana dönerek konuştu.
''Okul 2 gün sonra bir gezi düzenleyecek biliyorsun değil mi.''
Jisungların bana haber vermesiyle öğrenmiştim bu geziyi. Kışın nereye götürebilirler diye düşündüğüm sıradaysa Seungmin çoktan her şeyden haberdar olarak bize anlatmıştı. 3 günlüğüne bir tatil yerine götüreceklerdi. Kışın gidilen kaplıca otelleri tarzı bir yerdi. Öyle çok ahım şahım bir yer değildi sanırım ama okul uzun zaman sonra böyle bir etkinlik düzenliyordu o yüzden gerçekten gitmek isteyen çoktu. Yanımda bana merakla bakan beden dönüp konuştum.
''Evet biliyorum. Neden sordun.''
''Geliyorsun değil mi?''
''Hyeri tek tek soracağına ne istediğini söyle de kurtulalım bu işkenceden.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Panter
Fanfic"O kadar güzelsin ki seni baştan aşağı kirletmek istiyorum." #HyunHo