28

498 54 33
                                    

Uykusuzlukla hiç kapatmadığım gözlerimi aralayıp yatakta hafifçe hareket etmeye başlayan Kızıl'a baktım. Dün gece bana söylediklerinden sonra uyuya kalmıştı ve şimdi de stüdyoda yatağımdaydı.

Gece boyu uyumadan düşünmüştüm. Dediklerini ve yaşadıklarımızı. Ona evet deme sebebim verdiğim söz değildi. Ona olan duygularımdı.

Ona aşık olmuştum. Hatta aşktan da fazlasıydı. Bana kötü davranmasını hak ettiğimi düşünüyordum. O gece benimle olmasaydı belki de babasına olanları görebilecek ve onun yanında olacaktı. Ama sadece bu değildi bunun nedeni. En büyük neden onun yanında kalmayı istememdi.

Dayanacaktım çünkü dayanabilirdim. Beni sevdiğini, bana değer verdiğini biliyordum. Ama tek umduğum bana olan nefretinin sevgisinin önüne geçmemesiydi.

Uyanmaya başladığını anlayınca kalkıp banyoya gittim ve elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfakta hızlıca bir şeyler hazırladım. Masaya bardakları yerleştirdiğim sıradaysa bana doğru yaklaşan adım sesleriyle kalbim hızlanmaya başlamıştı.

Arkam dönük şekilde tezgahta bir şeylerle uğraşmaya başladım. Bekledim ve umdum. Ve o bir kez daha beni yanıltmadı.

Enseme konan sıcak öpücüğüyle birlikte boğuk sesi kulağımı doldurdu.

"Günaydın güzelim."

Tebessümle karışık mutluluğumla cümlesine karşı bedenimi ona çevirip dudaklarından öperek devam ettim.

"Günaydın yakışıklı."

"Kelimelerimiz yer değiştiriyor sanki Hmm?"

"Bilmem öyle miymiş?"

"Hıhımmm."

Vücudunu bana yaslarken dudaklarını dudaklarıma sürtüp yavaşça boynuma eğildi. Derin bir nefes alıp kokumu içine çekti. Geri çekilip masaya oturdu.

''Dün çok yordum mu seni? Hiçbir şey hatırlamıyorum desem.''

Yüzüme yalandan bir gülücük kondurup devam ettim.

''Yormadın merak etme. İçtin ve sızdın ben de buraya gelmenin iyi bir fikir olacağını düşündüm ve evet işte buradayız.''

''Öyle diyorsan öyledir. Telefonum nerede?''

Dün gece şarjı bittiği için kapanan telefonu şarja takmıştım. Odaya gidip aldıktan sonra ona verdim.

''Ahh başım gerçekten felaket ağrıyor. Bu kadar içip sana sorun çıkartmamış olmam garip.''

Telefonunu açmak için uğraşan suratına baktım. Saçları dağılmış şekilde yüzüne düşmüştü. İfadesiz suratı telefonunu açtıktan sonra yavaşça soldu. Gözlerinin hafifçe dolduğunu gördüm. Telefonu tutan eli yavaşça kasıldı ve yeşil damarlarını gözler önüne serdi.

Aniden telefonu bırakıp masadan kalktı. Endişeyle arkasından ilerledim.

''Hey napıyorsun.''

Kıyafetlerini giyinmeye başlamıştı ve çok aceleci davranıyordu.

''Gitmem gerek burada oturup basit bir kahvaltı yaparak vaktimi harcayamam. Onlar harekete geçmişken ben hiçbir şey yapmadan duramam.''

''Tamam anlıyorum ama önce bir şeyler yeseydin. Dün gece çok içtin Hyunjin iyi değilsin.''

Önüme geçip gözlerime sertçe baktı.

Kızıl PanterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin