Çok da dolu olmayan boya bittikten sonraysa teneke kutuyu masanın köşesine koyup yukarıdan baştan yarattığım esere baktım.
''Sanki daha güzel oldu böyle değil mi? Ne dersin. Ben de öyle düşünmüştüm. Şimdi çık şu okuldan.''
Tam ilerleyip odanın kapısını açıp çıkacağım sırada bileğimden sertçe çekilmem ve yanağımda hissettiğim ıslaklıkla olduğum yere çivilenmem saniyeler içinde gelişti.
Beni kolumdan çekip belimden büktükten sonra yüzümü ıslak olan tuvalin üzerine yatırmıştı. Ve sol elimi arkadan birleştirip sıkıca tutmuştu.
''Bırak beni lanet olası.''
İyice bana doğru yaklaştı ve ağırlığını üzerime verip yan duran yüzüme doğru eğildi. Bütün vücudunu hissedebiliyordum.
Kulağımda hissettiğim nefesle hareket etmeyi bıraktım. Çok yakınımdaydı.
''Benim da sabrım bir yere kadar Minho. Madem yaptığım sanata kendinden bir şeyler ekleyeceksin tam olsun değil mi?''
Boştaki eliyle yüzümü tuvale bastırdı ve arkamda tekrar dikleşti.
''Bırak beni.''
''Bu kadar güzel görünürken mi? Ah hayır.''
Yerimde kıpırdansam da bir işe yaramadı.
''Eh o zaman biraz sanat yapalım ne dersin.''
Kurduğu cümleyle eş zamanlı kalçama dayalı olan kasıklarını biraz geriye çekip sertçe kendini bana ittirdi. Yaptığı hareketle ıslak olan boyaya yaslı yüzüm hareket edip tuvalin farklı yerine doğru boyayı dağıttı.
''Siktir git şuradan. Bırak dedim sana.''
''O kadar kolay değil.''
Ve aynı hareketi bir kez daha, daha sert olacak şekilde gerçekleştirdi. Bacaklarım titremişti. Dudaklarımı ısırıp kendimi kastım. Vücudum yanıyordu. Değdiği her nokta alev alıyordu. Kendime gelmem gerekiyordu. Karnıma bir şeyler oluyordu.
''Bakıyorum sesin kesildi. Hoşuna gitti herhalde hmm.''
Ani bir hamleyle tüm gücümü toplayıp ellerinden kurtulup arkama döndüm ve aynı şekilde ona hiç fırsat vermeden masaya yatırdım üst bedenini.
''Sensiz olmaz değil mi? Sonuçta mahvolan senin eserin. Benim değil.''
Ve bana yaptığından çok daha sert şekilde kasıklarımı ona doğru ittim. Masa hareket etmiş ve kulak cırmalayan bir ses çıkmıştı. Ama bu sesten daha çok kulaklarımı dolduran ses önümden gelen inleme sesiydi.
''Ahhh...''
Lanet olsun.
Sinirle kolundan çekip onu yanımızdaki duvara sertçe yasladım. Gözleri buğulanmıştı ve uykulu bakıyordu. Yüzünün sağ tarafı kırmızıya boyanmıştı tıpkı bana da olduğu gibi.
''Sen ne tür bir belasın?''
Yüzüne tıslayarak konuştum.
Dudaklarını yalayıp konuştu. Hareketiyle kırmızı boya yer yer dudaklarına bulaştı. Dolgun dudaklarına.
''Seni isteyen bir bela.''
Ağzımı açmadan gözlerine baktım. Sinirlenmiştim ve nefes alışverişim hızlanmıştı. O da aynı durumdaydı. Gözlerimiz orta yerde buluştu ve bir sessizlik oldu. Sadece nefes alışverişlerimiz duyuluyordu. Ellerini tutan ellerim otomatik olarak gevşemişti. Yüzlerimiz çok yakındı.
Ellerinden birini olduğu yerden kurtarıp yavaşça yüzüme çıkardı. Hareket etmedim. Gözlerindeki yoğunluk beni de ele geçirmişti.
Yanağımdaki kırmızı boyayı işaret ve orta parmağına bulaştırıp yavaşça aşağıya indi. Önce dudaklarımdan geçti sonraysa yavaşça boynumdan göğsüme doğru ilerledi. Ama devam etmeden durdu ve konuştu.
![](https://img.wattpad.com/cover/318809845-288-k39021.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Panter
Fanfiction"O kadar güzelsin ki seni baştan aşağı kirletmek istiyorum." #HyunHo