10

970 78 32
                                    

Kurduğum cümleyle Jisung hızla ayağa kalmış bana dolu gözler ve kırmızı burnuyla şaşkın şaşkın bakmıştı.

"Gerçekten mi, şimdi mi?"

"Evet şimdi. Eğer kabul etmezse mekan bulana kadar her yere soracağız. Her şey senin istediğin gibi olacak."

Aniden üstümde hissettiğim bedenle ve kulağımın yüksek sesten çınlamasıyla neşem yerine gelmişti.

"Seni çok seviyorum çok çok."

"Hıhım. Hadi bakalım gidelim işimiz uzun."

"Oley be. Gitmişken içsek ya."

"Abartma her şeyi Changbin." Seungmin kurduğu tehlikeli cümleyle aniden koşmaya başlamış ve Changbin'se vakit kaybetmeden peşine koyulmuştu.

Biz de birlikte ikilinin arkasından yürüyerek ilerlemeye başladık. Bir yandan Jisung onlara durmaları için sesleniyordu ama o da bir süre sonra vazgeçmiş beni de geri de bırakıp ikiliyle birlikte koşmaya başlamıştı.

Uzunca bir aramanın ve yolun sonunda o çok merak edilen mekana sonunda ulaşmıştık.

Dışarıdan bile konseptin yoğunluğu anlaşılıyordu. Büyük bir mekandı. Etrafı siyah camlarla kaplıydı ve ışıklar kırmızı ve Mora yakın renklerdeydi. Her yerde korumalar vardı ve dışarıya asla ses gelmiyordu.

Bu içeriyi daha çok merak etmeme neden olmuştu.

"RED. Tam da ondan beklendiği gibi."

Mekanın adı RED'di. Kendisi gibi. Ona yakıştığı gibi adıyla birebir uyuştuğu hissini yaratan ortama da yakışmıştı.

"Nasıl içeri gireceğiz. Listesiz almıyorlar diye biliyorum."

"Saçmalık."

"Sanırım bu yüzden asla kavga olmuyor. Korumalara baksanıza bizi tek lokmada yerler."

"Hyunjin'i arasak mı acaba?"

"Minho arayabilir misin? Bu şekilde içeri girmeyi bırak kapıya bile yaklaşamayız."

Evet çok güzel. Numarası bende yoktu ki. Gerçekten neden numarası yoktu ki. İyi de neden olsun ki de mi yani.

"Numarası yok ki bende."

"Nasıl yok."

"Gerçekten yok Bin. Hiç aklıma almak gelmedi."

"Şimdi sıçtık."

"Korumalara aynı okuldan olduğumuzu mu söylesek belki Hyunjin'e iletirler."

"Pek sanmıyorum ama denemekten zarar gelmez."

Tam Changbin'in cümlesini onaylayıp kapıya doğru ilerleyeceğimiz anda kapı büyük bir gürültüyle açıldı ve içeriden 3 tane adam zorla çıkarıldıkları belli olacak şekilde atıldı.

Ardından da onun bedeni çıktı kapıdan. Siyah deri pantolonu bacaklarına yapışmış ve adeta derisi haline gelmişti. Siyah çizmeleri parlıyordu. Aynı yüzü gibi. Üzerinde transparan beyaz bir gömlek vardı. Ve boynu.

Siktir.

Boynu morluklarla doluydu. Sadece boynu da değil sağ göğsünün üstü de gömleğin bile kapatamadığı kızarıklıklar içeriyordu.

"Bir daha bu 3'ünün kapının yakınından dahi geçtiğini görmeyeceğim."

"Bana bak çocuk sen bizim kim olduğumuzu biliyor musun?"

"Hayır, bilmek zorunda da değilim. Ayrıca bilsem de gerçekler şu an benim mekanımda eğlenmeye geldiğiniz ve bir daha girmemek üzere burdan atıldığınızı anlatıyor. O yüzden tatlı tatlı konuşuyorken defolun."

Kızıl PanterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin