Bölüm 2

409 29 19
                                    

Satranca dair gram bir şey bilmeyen aklımla hareket etmek çok yanlış bir hareketti...

Kurs öncesinde, daha önce hiç derslere katılmadığım için olsa gerek, kurs öğrencileri sınıftan içeri girmeme izin vermemişti. Mecburen kapının önünde Yunho hocayı bekliyordum. Müşkül duruma düşmüştüm! Hem de Yongsun, yine yüzüme bakmamıştı. Yine de bende pes edecek o yürek var mı? Tabii ki yok! Tıpkı bunlar olmadığı gibi, biraz da akıl yoktu. Ne halt edecektim ben burada? 

En sonunda Yunho hoca geldiği zaman sevinmiştim. Beni görür görmez gülümsemiş, kolunu omzuma atmıştı. 

Yunho: Ne yapıyorsun bakalım burada bücür?

Byulyi: Hocam, okulda öğrenci-öğretmen gibi davranmamız gerektiğini söyleyen siz değil miydiniz? 

Yunho: Tamam tamam, söyle niçin buradasın? 

Byulyi: Satranç kursuna katılmak için buradayım! 

Yunho: Sen satrançtan anlamazsın ki? 

Byulyi: O zaman beni en iyi öğrencinin yanına koyasınız ki anlayabileyim değil mi hocam?

Yunho: Okul sınırları içerisinde olmasak bir şey derdim de... Neyse. Tamam Yongsun'un yanına geçersin, anlatır o. 

Zafere ulaşmanın verdiği o haz ile gülümsemiş ve yumruk tokuşturmuştum Yunho hoca ile. Sınıfa girip direkt tek başına oturan Yongsun'un yanına gittim. Beni görünce bayağı şaşırmıştı. 

Byulyi: Merhaba! Ben Byulyi, umarım iyi anlaşırız! 

Elimi uzatmıştım sıkması için. Sadece iki-üç saniyelik temasın hayaliyle bile heyecanlanmıştım.

Yongsun: Kim Yongsun. El sıkışmıyorum. 

Hadi be... 

Byulyi: Tamam... Şey, ben fazla bilmiyorum satranç. Öğrenmek için buraya geldim. Bana anlatabilir misin? 

Yongsun: Peki. Taşların nasıl dizileceğini biliyorsundur hiç değilse değil mi? 

Byulyi: Sadece şu top gibi olanlar en öne diziliyor. Onu biliyorum. 

Yongsun: Onların adı piyon... Sanırım bayağı başlangıçtan başlayacağız. Bak şimdi, piyonlar önlerinde taş yoksa düz bir şekilde ileriye doğru ya da çapraz hareket edebilir. Atlar sadece L şeklinde hareket edebilir ve önünde bir taş varsa atlayabilir...

O böyle tek tek anlatırken kalbim adeta eriyen bir dondurma gibiydi. Anlattıklarından hiçbir şey anlamıyordum ama onu izlemesi çok güzeldi. 

Yongsun: Ve son olarak şahlar her yönde ilerleyebilir ve tek bir kare ilerleme hakları vardır. Şahı kaybedersen oyun biter. Anladın mı? 

Byulyi: Evet... 

Yongsun: Tamam o zaman. Kısa bir oyun oynayalım şimdi. 

Gerçekten kısa bir oyun olmuştu. Yalnızca 5 dakika içerisinde beni yenmişti. 

Yongsun: Sanırım çok da anlamamışsın. 

Byulyi: Anladım! Ama sen çok iyisin, yapabilecek bir şeyim yok. 

Yongsun: Sağ ol. Yunho hocayla çok yakınsınız görüyorum da. 

Byulyi: Ah evet! Şey, bundan kimseye bahsetmedim ama sanırım sana söyleyebilirim. Yunho hoca uzaktan bir akrabamız. Bunu kimseye söyleme, tamam mı? 

Yongsun: Tamam. Açıklamak zorunda değildin aslında. 

Byulyi: Olsun! Hadi bir maç daha, kaybeden kazanana dondurma ısmarlamak zorunda. 

Bilerek yapmıştım aslında. Kursun bitiminde de zaman geçirebilmek için söyledim. Ve tabii ki beklenildiği gibi, o kazandı. Aslında çok da uğraşmıştım kazanabilmek için. 

Yongsun: Dondurmaya gerek yok. Eve gitmem gerek. 

Byulyi: Yaa! Başka zaman o zaman tamam mı? 

Yongsun: Hmm, aynen başka zaman. 

Ağla kalbim ağla, sen ağla kalbim ağla.

Seep Out From That Girl (G!P)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin