Bu. Gece. Harika. Olacak.
Dünden beri bu parti için uğraşıyorum. Wheein ile birlikte kıyafet alışverişine gittik, devamında poşetleri taşırken yardım etmesi için yanımıza Hyejin'i de katıp market alışverişine çıktık. O kısım tam bir felaketti, hâlâ poşetler yüzünden omuzlarım ağrıyor. Babamın içki koleksiyonundan en iyi içkileri aldım. Eğer Joohyun Yongsun'u ikna edememişse mal gibi ortada kalırım.
İlk gelenlerin Joohyun ve Yongsun olması için dua ederken kapı çaldı. Koşa koşa kapıyı açtığım zaman Wheein'in endişeli suratı ve arkasına sıra olmuş insanlarla karşılaşmıştım.
Wheein: Byulyi iyi misin? Yarım saattir kapıyı çalıyoruz başına bir şey geldi diye çok korktuk!
Byulyi: İyiyim sorun yok. Duymamışım sadece. Buyrun içeri gelin.
Tek tek gelen kişileri karşılarken, maalesef aralarında Joohyun ve Yongsun'u görememiştim. Tam kapıyı kapattığım zaman tekrar kapı çalmıştı. Bu sefer gelenler onlardı! Yongsun'u görür görmez yüzüme bir gülümseme yerleşmişti.
Byulyi: Buyrun içeri gelin lütfen!
Yongsun: Bana küçük çaplı bir parti olacağı söylenmişti. Değil mi Joohyun? Bunun neresi küçük çap?
Joohyun: Yongsun, lütfen.
Yongsun: Hayır senin bu tarz işlerle alakan yoktu diye hatırlıyorum yanlış mıyım?
Joohyun: Yongsun!
Aralarındaki küçük çatışmayı masa tenisi müsabakası izler gibi izlemiştim. Güç bela da olsa Joohyun içeri sokmuştu Yongsun'u.
Seulgi: Eee bu partide bir shot oyunu falan yok mu? Sırf o oyun için geldim buraya!
Byulyi: Olmaz olur mu? Hemen içkileri getiriyorum!
Yongsun: Shot oyunu mu? Çok severim!
Wheein: Cidden mi? Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
Yongsun: Evet! Bazen kuzenlerimle oynarız hatta!
Seungwan: Kuzenlerinle mi?
Yongsun: Evet? Sorun ne ki? İskambil kağıtları nerede?
Hyejin: Yongsun, sanırım aynı oyundan bahsetmiyoruz...
Yongsun: Sizin bahsettiğiniz nasıl bir şey ki?
Seulgi: Ben anlatırım! Ehe, şimdi söyle düşün, doğruluk ve cesaret gibi. Ama görevler daha çok cinsel yönde.
Yongsun: Ne?! Hayatta oynamam!
Joohyun: Hadi ama Yongsun! Mızıkçılık yapma. Görevleri yapmak istemediğin zaman 3 kez pas hakkın oluyor, o zaman da shot atmak zorundasın.
Yongsun: Tamam, peki. Ama çok ileri gidildiği anda bu evden gideriz, anladın mı Joohyun?
Joohyun: Tamamdır! Byul-ah, yardıma ihtiyacın var mı?
Byulyi: Geldim bile! Hadi başlayalım. Kim başlamak ister?
Seulgi: Ben! Ben başlamak istiyorum! Sojung, Eun Ha'yı 30 kere farklı yerlerden öpmelisin!
Sojung: Ah! İsmimi duyunca çok korkmuştum! Basitmiş.
Seulgi, lütfen aynısını Yongsun'a yapmamı söyle. Tanrı beni ve Yongsun'u Seulgi'nin sevdiği çiftlerden eylesin.
Sojung: Halledildi! Tamam sıra bende. Byulyi, oyun boyunca Yongsun'un kucağında oturmalısın!
BUNDAN SONRA EN SEVDİĞİM ARKADAŞIM SOJUNG.
Yongsun: Hayır! Kabul etmiyorum!
Seulgi: Bu oyunda senin kabul edememe şansın yok Yongsun!
Byulyi: Sorun yok Yongsun, fazla sürmeyecek. En fazla ne kadar sürebilir ki?
Anan baban mı ölecek lütfen kabul et şunu Yongsun'um hadi.
Bir süre ortalığa bakındı, yutkundu, bayağı gerilmişti. Boncuk boncuk terlemişti. O cevabını verene değin ben de dilimi ısırarak bekliyordum. Rahatsız bir şekilde başını sallayıp oturduğu yerde kendine doğru çekmiş olduğu bacaklarını uzatınca içten içe sevinmiştim. Kucağına yerleşip bacaklarımı beline doladım, bu hareketle herkes "wow" gibi sesler çıkarmaya başlamıştı. Yongsun'un yüzü kıpkırmızı olmuştu ve bu onu öpme isteğimi arttırıyordu.
Byulyi: O zaman sıra bende. Joohyun, Seulgi'nin boynuna iki adet küçük aşk izi bırakmalısın! O morarmış yerleri görünebilecek bir yere yap!
Joohyun: (gerilmişti) Ben pas geçeceğim.
Bardağını kafasına dikti. Böyle giderse ilk o çakır keyif olacaktı. Joohyun kime ne görev vereceğini düşünürken, aşağıda sert bir şeyin yükseldiğini hissettim. Kafam karışmış bir halde Yongsun'a baktım, benimle hiç göz teması kurmuyordu ve dudaklarını ısırıyordu. Bu durumdan rahatsız olduğu çok belliydi. Benden o kadar mı tiksiniyordu?
Byulyi: Yong-ah, iyi misin? Çok terlemişsin, bir elini yüzünü yıka istersen.
Yongsun: Evet! Çok mantıklı! Benim lavaboya gitmem gerek!
Diğerleri Wheein ve Hyejin'in birbiriyle yiyişmesini izlerken önce ben, sonra Yongsun ayağa kalktı. Bacakları uyumuştu sanırım, doğru dürüst yürüyemiyordu bile.
Hyejin: Yongsun nerede? Sıra bende, ona görev vereceğim.
Yüzündeki sinsi sırıtışa bakılırsa vereceği görev -en azından Yongsun açısından- hiç de hayra alamet değildi.
Yongsun: Geldim geldim. Ne oldu?
Hyejin: Yongsun, seni Byulyi ile üst kata alalım. Ne yapacağınız malum.
Yongsun: Yuh ama ya!
Göz devirip bir shot attı. Sanırım benden gerçekten nefret ediyor.
Byulyi: Ben biraz halsizim. Bensiz devam edin.
Yukarı çıkıp odama girdim. O kadar kötü müydüm? Göz yaşlarım yine durmamıştı, böylesine sulu göz olmaktan nefret ediyorum. Fazla değil, birkaç dakika öylece otururken kapım çalmıştı. Cevap bile almadan içeri dalmıştı, Yongsun. Beni görünce endişeli bir hale bürünmüştü.
Yongsun: Byulyi? İyi misin? Bir yerin mi ağrıyor, neden ağlıyorsun?
Byulyi: Benden tiksiniyor musun? Birlikte olma ihtimalimiz seni bu kadar mı rahatsız ediyor?
Yongsun: Ne? Hayır tabii ki! Senin gibi birinden kim, nasıl tiksinebilir ki?
İçki kafa yapmıştı herhalde.
Byulyi: O zaman bunu kanıtlayabilir misin?
Biraz etrafına bakınıp, sessizce kapıyı kilitlemişti. Üzerime doğru yürüyüp, ani bir hareketle beni kalçalarımdan kavrayarak kaldırmıştı, düşmemek için bacaklarımı ona dolamıştım. Beklemediğim bir şeydi. Gözlerini kapatıp, yüzlerimizi yakınlaştırdığı zaman ne istediğini biliyordum. O beni yakına çekerken, dudaklarımız buluşmuştu. Bu hazzı, bu mutluluğu başka yerde bulamayacağımı biliyordum. Dilini araya kattığı zaman iyice mest olmuş, ona yarım yamalak karşılık vermeye çalışıyordum. Nefes almak için ayrılmak zorunda kalmıştık, nefes nefeseydi, soluklarımız birbirine karışıyordu.
Yongsun: Sadece sana söyleyemeyeceğim şeyler var... Henüz, şimdi değil.. Ama sakın senden hoşlanmadığımı düşünme.
Başımı sallayabilmiştim sadece. Birdenbire yaşananların etkisindeydim. Henüz o şok geçmemişken boynuma doğru bir hareket yapmıştı. En hassas yerlerimden biriydi, bu yüzden dudakları tenime değdiği anda küçük bir inleme çıkmıştı ağzımdan. Gözlerim kapalıydı, ama onun bir süre sırıttığına yemin edebilirim. Öpücükleri ve küçük ısırıkları, yavaş yavaş yukarı çıkıyordu, her hareketi iç organlarım yer değiştiriyormuş gibi hissetmeme neden oluyordu. En son, kısa bir süreliğine kulak mememi emmişti. Daha sonrasında beni yatağa indirdi. Alnıma bir öpücük kondurup, odadan ayrıldı. Devam etmek istediğini biliyordum, ama dediği gibi, henüz zamanı değil.
Beni sevdiğini biliyorum Kim Yongsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seep Out From That Girl (G!P)
Hayran KurguOkul zamanı boyunca ondan kaçmaya çalıştım ancak hayatımın hatasını yapmıştım. Ona son anıma kadar ihtiyacım vardı ve bundan sonra kaçmak gibi bir niyetim de yoktu. Moon Byulyi X Kim Yongsun İlk Türkçe G!P MoonSun hikayesi sizlerle efendim!