Minho'nun arayıp polislere haber vermesinin, Hyunjin'in Jeongini bırakıp hızla üniversiteye geçmesinin üzerinden sadece dakikalar geçmişti. Jeongin elinde telefonla gelecek aramayı beklerken yurt odasına girdiği gibi arkadaşı ona bakıyordu.
Felix gözlerini kıstı. "Seni arabayla bırakan o polis bozuntusu muydu?"
"Ya, Felix!" dedi uyararak. Çantasını dolabına bırakıp yatağına geçtiğinde Jisung ve Seungmin hala onu süzmekle meşguldü. "Dökül," lafını duyduğu gibi iç çekti ve Hyunjin'in bugün yanlarına gelmesiyle beraber yaşadıkları konuşmayı onlara bahanelerle anlatmaya başladı.
Savcının odasına ise ilk giren kişi Chan'dı. Hemen arkasından inceleme ekibi ve birkaç polis girerken Minho geri çekilerek olay yerinin ilk hali ile çekilmesi için hiç ellemediği bıçağı açığa çıkarmış, kenara geçmişti.
Chan kaşlarını kaldırdı. "Sayın Savcı?"
Minho ona baktı. "Başkomiser?" Hızla ekledi. "Katil olsam ilk seni aramazdım, o yüzden bana edebiyat yapmaya başlama."
"Edebiyat sevmem." dedi Chan yanıtını geciktirmeden, Minho ile ikisi odadan çıkmış koridora geçmişlerdi. "Coğrafya tercihimdir."
"Ne tesadüf, benim de öyle."
İkisinin birbirini iğnelemesi koridora giren Hyunjin ve Changbin ile kesilirken Minho göz devirmişti kollarını göğsünde birleştirerek. Geri çekilip gelen iki polise yer vermiş, odasından içeri kısa bir bakış atmıştı.
Fotoğraflar çekiliyor oda, daha başka delil var mı diye aranıyordu. Bıçak incelenmesi için Minho polisler ile emniyete gidip ifade vermesi gerektiğini biliyordu bu yüzden burada duruyordu.
Odanın aranması tamamen bittiğinde ekipler "Temiz," diyerek çıkmıştı. Hepsi Minho'ya kanıt için teşekkür edip yanlarından uzaklaşmış, Minho ise hızla, onu doğru ilerleyen adama bakmıştı.
"Beni kelepçelemeyi düşünüyorsan aklından bile geçirme."
"Öyle bir şey yapmayacaktım, zaten yapmanız gerekeni biliyorsunuz, çıkalım mı?"
Kafa salladı. "Çıkalım."
Chan arkadaşlarına baktı. "Hyunjin, Changbin kamera kayıtları sizde."
"Tamamdır."
Onlar Minho ile emniyete geçerken saat gece yarısını çoktan geçmişti, Minho ve Chan ifade alıp vermek için sorgu odasına ilerlemişler, Chan, yanında bir polis ve Minho, üçü beraber oturmuştu hafif karanlık odada.
Minho gergin değildi fakat bu tantanadan sıkılmış hissediyordu, belirsiz şeylere hiç gelemezdi ve ortada kayıp bir katil, kayıp deliller vardı.
Chan boğazını temizleyerek ona baktı. "Haftasonu okulda ne yapıyordunuz Bay Lee?"
"Görevim gereği bilgisayarımdaki dava dosya kayıtlarını düzenliyordum," dedi Minho, elleri kalkıp ağrıyan başı yüzünden şakaklarını ovalamaya başladı. "Ama flash belleklerimden birini okuldaki odamda unuttuğumu fark ettim bu sebeple okula geldim. Dava dosyalarında gizlilik esastır, sorumsuzluk yapmak istemedim."
Fazlasıyla net ve açık bir cevaptı, Chan yanındaki polisi kontrol etmiş ve başını sallayıp diğer sorusuna geçmişti. "Bıçağı nasıl buldunuz?"
Savcı zaten detayları vermesi gerektiğini bildiği için ona uğraşmadan düz sorular soruyor, Minho kendisi geri kalanı gereğinden fazla, kurallarına göre açıklıyordu.
"Odama gireli çok olmadı, ilk önce masama baktım haliyle. Yaklaşık iki, üç dakika masada ve masanın çevresinde oyalandım ardından da düşme ihtimallerine karşı yerlere, koltukların altına baktım. Neredeyse bir dakika sonra da koltuğun altında büyük ve garip bir şey gördüm, bıçak olduğunu anlamam vaktimi aldı."