1.8

4.3K 825 420
                                    

"Jeongin'in yurttan çıkma saati 17:55." dedi Hyunjin ve kameradaki saati gösterdi. "Caddede yürüyor ve tam köşede bekliyor."

Chan küfür etti. "Bu amına koyduğumun kalabalığı nereden çıkıyor peki?"

"Planlı kaçırılma mı?"

Bastıran kalabalıkla beraber Jeongin'in yüzü ve bedeni kapanıyordu, Hyunjin gözlerini kısmış onu kaybetmemeye çalışırken Jeongin'in yanına yürüyen ve yüzü kameraya dönük olan bedenle beraber hızla görüntüyü durdurdu.

"Bu kim?"

"Ne?"

Ekip onun gösterdiği kısma bakmıştı, kameraya arkası dönük bir kişi Jeongin'in dibindeydi ama kalabalık bunu örtüyordu. Konuştukları hiçbir şey gözükmezken "Wook?" dedi Mark sorgularcasına. "Bak, beraber ilerliyorlar."

İkisi kalabalıkta yürüyor sonra da kameranın açısından çıkıyorlardı. "Başka kamera yok mu?" dedi Hyunjin sinirle. "Başka nerede görüntüleri?"

"Caddede yok ama bir arabanın radardaki görüntüsü var, sürücüsünün başında aynı şapka var. Kafasını eğmiş radardan geçerken."

Chan uzanıp kağıdı çıkarıp masaya koyduğunda Hyunjin gördüğü şapka ile kaşlarını çattı, tanıdık geliyordu bir yerden. Hafızasını yoklamaya başladığında Chan bilgi veriyordu.

"Yang Jeongin'i kaçıran kişi bir seksen boylarında, üstünde siyah bir mont ve gri sweatshirt var. Başında siyah Lacoste marka şapka var. Şimdilik elimizde olanlar bunlar."

"Lacoste..." dedi Hyunjin gözlerini kısarak, onun mırıldanışı ile arkadaşları onu izlerlerken "Lacoste..." dedi tekrar. "Gördüm, yakın bir yerde gördüm. Neredeydi?"

Duraksadı sonra hatırladı. "Lee Dongjun!" dedi anında parlayarak. "Lee Dongjun! Aynı şapka onda var, derhal onu emniyete getiriyorsunuz. Yakalama kararı çıkarılmasını istiyorum, seri. Seri Jihyo, seri!"

Evlerinde arama yaptıkları gün şapkaya sinirlendiğini hatırladı Hyunjin, katil o değildi ama bu cinayette onun da parmağı olduğuna emindi. Geç kalmak istemiyordu, özellikle de suçsuz bir çocuğun hayatının kararmasını asla.

Jihyo hızla başını sallayıp oradan çıkarken Hyunjin elinde tuttuğu anahtarlığa baktı. Bunu Jeongin'in bilerek bıraktığını biliyordu, gitmediğini, gitmek zorunda kaldığını söylüyordu.

"Jeongin'in son telefon sinyali yurdun önünden. Dongjun'un ise olaydan önce otoyolda alınmış."

"Piç." diye mırıldandı Hyunjin sinirle. Gözüken arabanın hangi yollardan geçtiği tespit edilirken Jisung, Seungmin, Felix ve Jeongin'in ailesi emniyetteydi. Minho da haberi aldığı gibi gelirken geçen her saatle beraber polisler bir çıkıp bir giriyor, kimi zaman koşuşturmaca yaşanıyordu.

Felix yaşlı gözleri ile onları izlerken Lee Dongjun'un emniyete getirildiğini öğrenen Hyunjin bulunduğu yerden çıktığı gibi koridora geçti ve elinde kelepçe ile getirilen adamı koridorda gördüğü gibi "Jeongin nerede!" diye bağırarak ona doğru ilerledi.

Onun bağırışı Jisungları da yerinden kaldırırken Hyunjin, Dongjun'un yakasını tutmuş dibine girmişti. "Nereye götürdün onu! Bana cevap ver yoksa seni bitiririm Dongjun!"

"Hyunjin." diyen Changbin ve Chan arkadaşlarını tutmaya çalışırken Dongjun sinirden kuduran polise baktı. "Haberim yok. Ayrıca Jeongin mi, o kim?"

Onun her seferinde yalan söylemesine deliriyordu. Hyunjin "Dongjun!" diye bağırırken yakasından tuttuğu adamı savurmuş ve öfkeyle gözlerini üzerine dikmişti. "Sana. Jeongin. Nerede dedim. Bana yalan söyleme, senin onu kaçırdığını biliyorum."

law school, hyunin ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin