Ertesi gün Hyunjin ve Changbin, Chan'ın arabasına binmişler üçü de sahile inmişlerdi. Soğuk hava yüzünden denizin dalgaları fazlasıyla hırçınken Hyunjin elindeki çubuğu çöpe atıp ellerini ceplerine yerleştirdi.
"Bu soğuk havada hazır boşuz da yatmak varken neden sahile indik?"
"Güzel işte," dedi Changbin, başını eğip balık kekinden bir ısırık aldı. Chan onlara cevap vermeye bile tenezzül etmemiş, denize bakarak yiyeceğini yemeye devam etmişti. Halinden fazlasıyla memnun gözüküyordu, Hyunjin de bu durumuna şaşırmamıştı çünkü Chan bulduğu her boş vakti kafa dinlemeye ayırırdı.
Changbin kafasını çevirip oflayan arkadaşına baktı. "Jeongin ile konuşmadın mı sen bugün? Huysuz görünüyorsun."
"Komikmiş."
"Espri yeteneğimin çok iyi olduğunu söylerler."
"Konuşmadık."
"Biliyordum haha."
O keyifle bir kahkaha attığında Hyunjin göz devirmiş ve kenarda ki banka oturmuştu, Changbin biten balık keki yüzünden bir koşu gidip başka bir tane alıp gelmiş ve Hyunjin'in yanına oturmuştu.
"Dava bitince ne olacak?"
"Bilmiyorum," deyip omuz silkti. "Kendimi de anlamıyorum, garip geliyor."
"Liseyi altı sene önce bitirdin sanıyordum."
"Ya!" dedi Hyunjin sinirle. Changbin ile konuşmaya gelmiyordu, elini kaldırıp omuzuna vurduğunda Changbin kıkırdamış "Şaka şaka," demişti. Ekledi. "Ama sen de haklısın tabii başta katil dediğin çocuktan hoşlanıyorsun, kimsenin başına gelmez canım."
"O kadar yardımcı oluyorsun ki." Hyunjin bıkmış bir şekilde konuştuğunda Changbin ona omuz silkti, bu sırada Chan elindeki kekten bir ısırık almış "Dava bitince emin olursun," diyerek konuşmuştu. Onun dinlemediğini sanan ikili anında gözlerini üstüne çevirdiğinde omuz silkti.
"Sen dinliyor muydun bizi ya?"
"Duyuyordum." deyip denizi seyretmeyi bırakarak ikisine döndü ve gözlerini Hyunjin'in üzerine sabitledi. "Olayın çözülmesine çok az kalsa da dava süreci epey uzun sürer, bu sırada da görüşürsünüz ama illa görüşmeyiz dersen çık karşısına 'ben senden hoşlanıyorum' de."
"Hoşlanmıyorum." dedi Hyunjin. Elini ensesine attı. "Yani emin değilim, bir anlam veremiyorum."
"Normal tanışmadınız da ondan." dedi Changbin. Yanakları şiş, ağzı dolu olduğu için dediği ne kadar anlaşılmıştı bilmiyordu ama bir daha söylemedi zaten diğerleri de duymuştu.
Chan kafa salladı. "Changbin haklı, normal tanışmadınız da ondan dolayı anlam veremiyorsun. Çözülmemiş bir dava sürecinde kendini kaptırmaya başladın, zamana bırak."
"Öyle mi dersiniz?"
Changbin kekini ısırdı. "He, öyle deriz. Git ara da kendine gel."
Hyunjin'i Jeongin ile konuşması için yanlarından paketlemiş, boşalan yere de Chan oturmuştu. Hyunjin epeyce bir yürüdükten sonra açılan telefonla "Jeongin?" demişti.
Jeongin nefes nefese kendini bir banka attı. "Selam!"
"Selam," dedi tereddütle. "İyi misin, nefes nefese geliyor sesin. Bir şey mi oldu?"
"Ha, yok." deyip güldü Jeongin. Ağaçlık alana baktı. "Koşuya çıkmıştım, sen arayınca durdum. İyiyim, kriz geçirmiyorum." Ekledi gelen sessizlikle. "Astım hastaları da spor yapabilir Hyunjin..."
Hyunjin öğrendiği şeyle dudaklarını birbirine bastırdı. "Bunu bilmiyordum, değişik geldi. İyiysen güzel."
Kıkırdadı Jeongin bu tepkiye. "Sorun değil, çoğu kişi bilmiyor bunu zaten ama astım hastaları da koşabilir, yüzebilir, spor yapabilir. Hem öğrendin artık, nereden tutarsak kârdır diyelim. Sen ne yapıyorsun?"