Jeongin'in emniyete getirilip sorgu odasına alınmasının üzerinden sadece birkaç dakika geçmişti ama Jeongin o dakikalarda delirecek gibi hissediyordu. Suçlu değilken nasıl suçlu konumuna düşebilmişti ayrıca aklı almıyordu, o telefon onun çantasına nasıl girmişti?
"Lanet olsun," diye söylenip sinirle saçlarını çekti ve tekmesini masaya geçirdi. Bu sırada kapı açılmış önde Hyunjin arkasından da kalabalık içeri girmeye başlamıştı.
Jeongin bu garip duruma kaşlarını çatarken "Ne oluyor?" dediğinde kimse ona cevap vermedi, Chan ilerleyip kameraya uzandı ve düğmesine basarak onu kapattı. Changbin de kenarda sorgu odasını izleyecek olan pencereyi kontrol etmiş, Hyunjin sandalyesini çekip Jeongin'in karşısına oturmuştu.
"Hyunjin ben yapmadım," dedi beklediği yüzü sonunda gördüğünde. Kalabalığı umursamadan ona baktı. "Yemin ederim ki yapmadım, haberim bile yoktu."
"Biliyorum." dedi Hyunjin. Jeongin bu cümleyle duraksarken devam etti. "Çantanı bugün hiç bir yerde bıraktın mı? Unuttun mu? Katil yakınındaydı ve dediğimiz gibi kanıtı sana bıraktı Jeongin."
"Bırakma..." Jeongin'in cümlesi yarım kaldı hatırladığı şeyle, ders arasında sınıfta çantasını bırakıp kahve almak için çıktığı an apaçık bir gerçekti. Dilini ısırıp elini ağzına bastırdığında Chan sinirle ellerini masaya koyup yanındaki çocuğa doğru eğildi.
"Yumuşak olmayacağım, tüm kuralları çiğneyerek seninle bir anlaşma yaptık Jeongin. Katil etrafında olacak ve seni tutuklamamızı istemiyorsan dikkatli olmalısın dedik ama sen ne yaptın, sorumsuz davrandın."
Jeongin sinirle ona baktı. "Pardon da ne yapmamı bekliyorsunuz? Bir anda aptal oyunların içinde buldum kendimi hiçbir suçum olmadığı halde, onlara mı, kendi canıma mı diye korkarken bir de yetiştirmem gereken okulum var, elbette ki dalgın olduğum anlar olacak!"
"Dalgınlığın bir ömür hapis yatmana sebep olacak! O aramaya biz değil başkası gelseydi şu an da burada değil, direkt mahkemede yargılanıyor olurdun!"
Tüm ekip bağırışan ikiliyi izlerken Jeongin sabırla bir nefes vermiş ve saçlarını geriye atmıştı. "Katil değilsin diyorsunuz ama katilmişim gibi davranıyorsunuz! Söylesenize, oradan bakınca aptala mı benziyorum bilmiyorum ama gözünüzde hala bir katil şüphelisi olduğumu ve sırf bu yüzden tüm her şeyi benimle paylaştığınızı biliyorum."
Masanın üstündeki telefonu eline aldı. "Kim, nasıl soktu bunu çantama bilmiyorum ama yemin ederim ki katili sizden önce bulacağım. Bir polis olmayabilirim ama size katili ben getireceğim. Eninde sonunda o mahkemede yargılanan kişi ben olmayacağım."
Tüm günün ifadesini verip emniyetten ayrılırken vücudunu ateş basıyordu, bir durağa oturup ilacından bir nefes çekti içine ve gözlerini yolda gezdirdi.
Jeongin emniyetten çıktığı zaman Hyunjin elindeki ifade kağıdını dosyaya koymuş, Bambam ise oturduğu yerden arkadaşlarına bakmıştı. "Katil gördü mü dersiniz?"
Chan kafa salladı. "Görmediyse bile duydu, bunun için okulda yüksek sesle konuştuk. Çemberin Jeongin için daraldığını sanıyor ama aslında kendisi için daraldığının farkında değil."
"Jeongin yanlış anladı yalnız," diyen Changbin ile Chan kafa salladı. "Bırak böyle kalsın. Böylesi onun için de bizim için de iyi olacak, kuralları yeterince siktir ettik zaten. Her neyse, parmak veya ayak izlerinden bir şey çıktı mı?"
Tzuyu anlayarak olay şemasının yazılı olduğu tahtayı ekip toplantı odasının ortasına çekti. Orada oluşturdukları şemada katil yazısının altında Jeongin ve hemen yanında da siyah bir figür duruyordu. Jeongin'in altında 'sahte (?) katil' yazıyorken figürde 'gerçek katil' yazıyordu.