En hızlı final yaptığım kitabım mı olacak ne
***
Jeongin birkaç gündür okula gitmiyordu, etrafından gelen 'dondur' cümlelerine kulak asmamaya çalışıyordu. Dong'un istediği buydu, onun hayatını mahvetmek ama onun isteğini gerçekleştirmeye asla niyeti yoktu.
Yalnız kalmaya korktuğu için Jisung, Seungmin veya Felix asla onu tek başına bırakmazken Felix'in günlerdir dilediği özürler yormaya başlamıştı. Felix'in bir suçu yoktu, zamanında pek sağlıklı bir ilişkisi olmadığı için saklamış ve çekinmiş olabilirdi. Dongjun'un Amerika'ya sözde düzelmek için gittiğini ve Felix'in umutlu bir bekleyiş içinde uzun bir süredir tek başına savaştığını biliyordu.
Onun için de ne kadar acı verici bir şey olduğunu tahmin ediyordu ve dediği gibi, Felix'in bu durumda hiçbir suçu yoktu ayrıca Hyunjin'de onun yardımı sayesinde bulmuştu yerini.
Başlayan psikolog görüşmeleri ile de okula gitmeye devam ederken mahkeme günü uzun bir zaman sonra Hyunjin'i görmüştü. Titreyen ellerini arkasına aldı, Hyunjin mahkeme binasının kapısında birkaç kişi ile konuşuyordu. Metrelerce öteden kendini belli eden gözleri uykusuzluğunu dile getirirken Jeongin yutkundu.
"Bize doğru geliyor." dedi Jisung. Arkadaşına baktı. "Seninle durayım ister misin bebeğim?"
"Gidin siz." dedi Jeongin, başını salladı. "İyiyim. Hadi, gidin."
Hyunjin'in yanlarına gelmesi ile beraber üçü uzaklaşırken Hyunjin'in ağzından çıkan ilk kelime "Nasılsın?" oldu. "Arkadaşım iyiye gittiğini söyledi."
Jeongin onun bu tavrına güldü, eliyle ilerideki banklardan birini işaret etti. "Önce şuraya otursak?"
"Oturalım."
İkisi yan yana banklara ilerlemişler ardından da oturmuşlardı. Hyunjin onu görmenin heyecanını yaşarken Jeongin'de de vardı aynı duygu ama neredeyse yarım saat sonra gerçekleşecek olan mahkeme onu geriyordu.
"Aslında iyiyim." dedi. Bakışlarını ellerine indirdi Jeongin ve derin bir nefes aldı. "Bana bir şey yapabilecek kimse yok hatta bazen böyle düşününce tek başıma odadan çıkıp bir şeyler yapabiliyorum fakat bazen de sanki ansızın biri gelecek, beni tehdit edecek gibi hissediyorum."
Haklı hissediyordu.
Jeongin bakışlarını ellerinden çekip yanında oturan adama çevirmiş ve yüzüne bakmıştı. "Mahkeme için gerginim ama verilecek karar beni rahatlatacak, neyse. Sen nasılsın? Yorgun duruyorsun."
Hyunjin yüzünü ona çevirdiğinde elini kaldırdı ve parmaklarını Hyunjin'in göz altlarında gezdirdi. Hyunjin buna karşı çıkmamış, "Yorgunum," demişti. "Biz, savcı, diğer ekipler bir süredir bu dava ile uğraşıyoruz ve kenarda duran bir sürü dava birikti. Mahkemeden sonra emniyete geçip ara vermeden onlara bakacağız."
"Bana ayıracak vaktin var mı peki?"
Hyunjin güldü. "Emniyete bir saat sonra geçmemin sıkıntı yaratacağını sanmıyorum."
Gülerken başını eğmiş, boynundaki kartı fark etmişti. İpinden tutarak kimliğini çıkardı boynundan ve cebine attı, Jeongin ise bir şey dememiş ama oturduğu yerden uzanmış ve kollarını boynuna sarmıştı.
Bu sarılmayı beklemeyen Hyunjin birkaç saniye duraksadı, mesleği gereği belki de ani hareketlere karşı hep tetikteydi ama bu kişi Jeongin olunca pek mesleğin etkisi kalmıyordu. Elleri çocuğun beline sarıldığı vakit Jeongin parmaklarını saçlarında gezdirdi.
"Nasıl oluyor bilmiyorum ama beni rahatlatıyorsun," dedi ani bir itirafla. "Sen etrafımda olunca güvende hissediyorum, polis olmanın da etkisi olabilir ama beni asıl rahatlatan sensin. Mesela şu an iyiyim, belki yarım saat sonra mahkeme salonunda korkacağım ama şu an yanımda olmanla iyiyim."