Hyunjin arabasını yurdun karşısına park edip cebinden telefonunu çıkarmış ve bir kez daha Jeongin'i aramıştı. Gelen 'ulaşılamıyor' sesi ile kaşlarını çatarken yurdun bahçesine doğru baktı Jeongin'i görmek adına.
Bir kez daha aramış daha bu sefer içeri giremeden yurda doğru yürüyen çocuğu görmüştü. Felix de şaşkınlıkla ona bakarken "Selam," deyip yanına vardı Hyunjin. "Jeongin ile konuşacaktım, aşağı ineceğim demişti ama göremedim. Odaya çıkarsan onu çağırır mısın?"
"Uyuyordur." dedi Felix. Güldü. "Tüm gün sen gelene kadar yatacaktı, çağırayım hemen."
Kartını okutup içeri girmiş ve odaya doğru çıkmaya başlamıştı Felix. Hyunjin aşağıda kaşlarını çatmış bir şekilde caddeye bakarken Jeongin'in telefonunun ilk defa ulaşılamıyor olması garip ve şüphe uyandırıcıydı.
"Uykucu, seninki geldi!" diyerek odaya girdi Felix ama gördüğü boş yatakla duraksadı. Çantasını yere bırakmış, "Jeongin?" deyip banyoya ilerlemişti. Kulağını dayayıp su sesi var mı diye dinledikten sonra sessizlikle içeri daldı ama bomboştu.
İçinde beliren korku ile odadan çıkarken arkadaşını arayıp hızla üst kata çalışma kısımlarına çıkmıştı ama kalabalığın arasında Jeongin yoktu. "Siktir," dedi ve koşarak odaya indiği gibi kıyafet dolabını açıp Jeongin'in montuna ve ayakkabılarına baktı.
Ne ayakkabıları ne de montu dolaptaydı.
Hyunjin ile görüşmek için dışarı çıkmış olmalıydı ama Hyunjin burada iken Jeongin neredeydi?
Aklına düşen kötü ihtimaller yüzünden korkuyla atan kalbi ile Felix koşarak aşağı inmiş ve hâlâ dışarıda duran polisin yanına vardığı gibi "Jeongin yok!" demişti. Hyunjin ona dönerken kafasını salladı. "Ne montu ne de ayakkabıları dışarıda, yatağı da toplu. Çalışma odasında yok, Hyunjin yurttan çıkmış." Duraksadı. "Ji-Jisungları arasam? Belki onlarladır?"
"Sen onları ara ben geliyorum."
Hyunjin yurdun içine girdiği gibi müdürün odasına çıkarken kamera kayıtlarını istemişti hızla, eline geçen görüntülerle beraber kırmızı montu ve pijamaları ile yurttan çıkan Jeongin net bir şekilde belli oluyordu.
Yurttan çıkmıştı ama yoktu.
Felix'in yanına gittiğinde ağlayan çocuk ile durumu netleştirdi. "Yok," dedi Felix başını iki yana sallayarak. "Jisunglarla da değil. Arkadaşım nerede benim, Hyunjin benim arkadaşım nerede! Ka-kaçırdılar mı onu?"
"Emniyete haber vereceğim." dedi Hyunjin onun sorusuna cevap vermek yerine. Arkadaşını aradığı gibi açılan telefonla Changbin'in konuşmasına izin vermeden "Jeongin kayıp," dedi. "Telefonuna ulaşılamıyor, yurttan yirmi dakika önce çıkmış ama ortada yok."
"Siktir," deyip ayağa kalktı Changbin. "Ne? Daha az önce bu çocukla konuşmadın mı sen?"
"Evet ama bilmiyorum Changbin! Gel, kameraları incele bir şey yap. Ben etrafa bakacağım, yok işte yok."
Telefonu kapatıp caddede yürümeye başlamış, gelip geçen insanlara Jeongin'in bugünkü kıyafetlerini tarif etmişti. Felix de onun gibi insanlara sorarken kimseden olumlu bir yanıt yoktu.
Jeongin'i ve şüpheli birini görmek adına Hyunjin hızlı hızlı etrafta dolaşıyor, gördüğü kişilere soruyordu. Telefonun açılma ihtimaline karşı sürekli Jeongin'i arayıp dururken duvar üzerinde gördüğü şeyle kaşlarını çattı.
Jeongin'e ait tilkili anahtarlık duvarın üstüne duruyordu, kafasını çevirip yola baktı. Her ne olduysa o Jeongin ile son konuşmasından sonra olmuştu, on beş dakikalık bir zaman diliminde kaybolmuştu.