Acaba biraz daha fazla yorum rica edebilir miyim 👉🏻👈🏻
***
Jeongin'in kimi zaman arkadaşları kimi zaman da Hyunjin ile gittiği psikolog randevuları gün geçtikçe daha iyi ve sağlıklı bir hal alırken düşünceleri de değişiyordu. Dong ve Dongjun hapisteydi, onları bir daha görmeyecekti. Ona zarar verecek kimse yoktu ve dahası... Hyunjin yanındaydı.
Ona kaynaklı güveninin bir sebebi polis olması olabilirdi, bunun etkisi çok büyüktü fakat davanın bitmesi ile flörte kayan ilişkileri ve değişen hisleri de o güvene destek sağlıyordu.
İlk dönemin son final sınavından çıkarken "Sonunda!" dedi Felix arkasına yaslanarak. "Tanrım sonunda, bir an o sınav anı hiç geçmeyecek sandım. Minho hocam ya!"
Minho kapıdan ona baktı. "İleride bir davada görüşürüz Felix."
Öğrencisinin söylenişini hiç takmadan sınıftan çıkarken Felix şokla kendini işaret etti. "Dolaylı yoldan başarılısın mı dedi o bana? Haha, komik şaka. Ne!" Ayağa kalkıp koşmaya başladı. "Hocam bir kez daha söyler misiniz, lütfen!"
O sınıftan çıkarken Jeongin arkasından gülmüş, Jisung da "Salak ya," diyerek kahkaha atmıştı. Kalan üçlü aynı anda gözlüklerini çıkarıp gözlerini ovuştururlarken "Cidden zordu," dedi Jeongin. "Acımadan koymuş en zor davaları."
Seungmin umursamadan Jisung'u kolunun altına aldı. "Şaşırmadım. Savcı Lee yine kendini her yerde belli ediyor." Jisung onun beline sarılırken arkadaşına baktı. "Yemeğe çıkalım diyorum, geliyor musun?"
Aslında güzel olabilirdi ama Jeongin'in farklı planları vardı, hem arkadaşları da başbaşa vakit geçirebilirlerdi. Çantasını ve Felix'in çantasını aldı eline. "Siz gidin, afiyet olsun. Ben yurda geçeceğim."
Jisung gözlerini üzerine dikti. "Gelelim mi seninle?"
"Yürüyün gidin, gözüm görmesin sizi." dedi. Bu cümleyi artık böylesine dalga geçer gibi kurmak gerçekten hayal gibi geliyordu ama başarmıştı, kendiyle gurur duyuyordu.
Kendi çantasını omuzuna alırken gözleri kalabalık koridorda Felix'i aradı, tam aramak için telefonunu çıkartacaktı ki Minho'nun odasından çıkarken bulmuştu. Arkadaşının garip yüz ifadesine kaşları çatıldığında Felix hızla ona doğru koşup koluna girdi.
"Gitme oraya!"
"Ne oldu?" diye sordu şaşkınca ama Felix'in önceliği kolundan tuttuğu Jeongin'i sürükleyerek olay yerinden uzaklaştırmaktı. "Jeongin, birazdan kıyamet kopacak."
"Ne?"
"Ya ben Minho hocanın peşinden koşturuyordum tamam mı, odaya girdi Minho hoca tabii bekler miyim ben, hemen daldım arkasından ama bil bakalım kim var? Şu başkomiser, Chan. Minho hocanın koltuğuna oturmuştu ve daha kötüsü Minho hoca hiçbir şey demedi! Bu bir kıyamet alameti!" Ona baktı. "Tanrım, inanabiliyor musun? Minho hoca sadece bezmiş bir ifade ile sınav kağıtlarını masaya bıraktı sonra şey..."
Jeongin merakla kaşlarını kaldırdı. "Ney?"
Felix dudağını ısırdı. "Bana öyle bir bakış attı ki odadan kaçtım, hehe." Çantasını Jeongin'in elinden alıp omuzuna taktı. "Bu hayatta yenildiğim iki şey var, biri kesinlikle Minho hocanın bakışları diğeri de..."
Arkadaşının taksit taksit konuşması kesinlikle Jeongin'i bıktırıyordu. Oflayıp "Diğeri?" dediğinde Felix "Seo Changbin." diye yanıtlamış ve Jeongin'in bir şey demesine izin vermeden "Görüşürüz hayatım." diyerek onlara doğru ilerleyen Changbin'in yanına koşmuştu.