24. BÖLÜM

395 14 13
                                    

Hızır Ali: Amca!!!!
(İlyas omuzundan vurulur.)
Zafer: Reisim iyi misin?
Hızır Ali: Fahri abi kim bunlar?
Fahri: Bunların kim olduğunu mu öğreneceksin yoksa canımızı mı kurtaracağız?
Hızır Ali: İyi misin amca?
Fahri: Geliyorlar. Yiğitlik yapılacak yer değil kalabalık bunlar. Gidiyoruz.
Zafer: Ne yapıyoruz peki Fahri Baba.
Fahri: Mekanın arkasında bir tane araba var onunla gidelim.
İlyas: Neler oluyor?
Hızır Ali: Amcam sarhoş olunca daha bilemedi ne olduğunu.
Fahri: Üç diyince ateş ederek uzaklaşıyoruz. Hadi bir iki üç... Şimdi.
Hızır Ali: Hadi amca.
İlyas: Sürüme lan omzum acıyor. Ne oldu omzuma.
Zafer: Koş reisim koş. Nedir bu başımıza gelenler böyle.

- İlyasın bir koluna Hızır Ali diğerine de Zafer girer arabaya doğru koşarlar -

(Arabada)

Fahri: Bas Hızır Ali bas.  
Zafer: Gelen yok atlattık gibi ne dersin Fahri Baba.
İlyas: Evet şimdi nereye gidiyoruz.
Fahri: Ölüme... Tövbe tövbe bu ne zıkkımdır iç iç bitmedi. Daha da bunlar barışmassa artık kendi kafama sıkacam.
Hızır Ali: Alpaslan arıyor.
Alpaslan: Nerdesiniz Hızır Ali?
Hızır Ali: Yoldayız geliyoruz.
Fahri: Ver şu telefonu... Alo Alpaslan iki araba bize sıktılar.
Alpaslan: Ne diyorsun Fahri abi. İyi misiniz kimsede birşey yok demi.
Fahri: İlyas yaralı ama birşeyi yok omuzundan vuruldu. Şimdi eve getirmeden pansuman yaptırıp öyle getiririz.
Alpaslan: Tamam abi sizi bekliyoruz.

(Evde)

Özlem: Ne olmuş hayatım?
Alpaslan: Amcamlara pusu kurmuşlar.
Hayriye Ana: Uşaklarım iyi mi?
Alpaslan: Amcam yaralı sadece.
Enişte: Durumu nasıl İlyasın?
Alpaslan: Omuzuna gelmiş kurşun. Pansuman yaptırıp geliyorlar.
Hatice: Oh çok şükür.
Özlem: Alpaslan bence sen Ömürleri ara yaralı de birşey de gelsinler bu bahane ile belki barışırlar.
Alpaslan: Doğru diyorsun.
Hayriye Ana: Ben gideyim şükür namazı kılayım dua edeyim uşağıma.

(İlyaslar)

Hemşire: Şunu da saralım.
İlyas: Gerek yok hemşire hanım.
Fahri: Var var. Bırak işini yapsınlar.
Zafer: Buyur reis.
İlyas: O ne Zafer?
Zafer: Acı kahve Reisim. Ayıkman için.
İlyas: Merak etme ben iki üç bardakla sarhoş olmam.
Hızır Ali: Vurulduğunu bile anlamadın amca nasıl sarhoş olmadın.
İlyas: Ben siz panik yapmayın diye.
Fahri: İlyas artık yeter da...
Hemşire: Geçmiş olsun.
Hızır Ali: Sağolun.
İlyas: Ne yeter Fahri abi?
Fahri: Gidip karınla barışacaksın artık. Yeter şu halimize bak sen karınla küs olmasaydın şimdi herkes evindeydi. Bunlarda başıma gelmeyecekti.
İlyas: Özür dilerim Fahri abi keyfini kaçırdıysam...
Fahri: Onun için demedim. Düşmanların her an bizi takip ettiği şu zamanlarda bu yaptığın iş değil onu diyorum.
Hızır Ali: Ha bu arada amca evdekilerin haberi var.
İlyas: Niye ağzını tutmuyorsun?
Hızır Ali: Sonradan görünce ne olacak amca? Alpaslan aradı bizde söyledik.
Zafer: Artık gidelim mi reis?
İlyas: Gidecez tabi Zafer burda mı kalacaz. Ver bakalım benim ceketi.
Hızır Ali: Yavaş amca.
İlyas: Hadi bakalım.

(Cemaller)

...: Cemal abi?
Cemal: Haber geldi. İlyas öldü demi.
...: Ölmedi abi.
Cemal: Ne demek lan ölmedi. Nasıl kaçtı o kadar adamın arasından.
...: Vuruldu ama abi.
Cemal: Neresinden?
...: Omzu galiba.
Cemal: Lan salak herif İlyas omzundan ölür mü? Onu kafasından vurmadıkça ölmez. 
...: Şimdi ne yapalım biz abi?
Cemal: Yerin on metre aşağısına inin. İlyas sizi arayıp bulur...
Şimdilik gözükmeyin. Sonra ne yapacağımıza karar veririz.
...: Tamam abi.
Cemal: Ölmüyor herif ölmüyor.

(Çakırbeyliler Evinde)

Ömür: İlyas iyi demi Alpaslan?
Alpaslan: İyi dedi Hızır Ali. Omzundan yaralı şimdi geliyorlar.
Didem: Hızır Ali iyi mi?
Alpaslan: Hepsi iyiler.
Haşmet: Kimin yaptığı belli mi?
Behzat: Kim yapacak abi Cemal yaptırdı kesin. Duymadın mı toplantı çıkışında ne dedi. 
Enişte: Ne dedi Behzat?
Behzat: Masadan kalkanlar ölür dedi.
Mine: İlyas abimler geldi. Geçmiş olsun abi. Allah bir daha yaşatmasın.
İlyas: Amin
Ömür: İlyas... İyi misin?
Hayriye Ana: Gel uşağım şöyle?
İlyas: Geleyim ana geleyim... Bu kadar kalabalığa gerek yoktu aslında küçük bir sıyrık sonuçta.
Özlem: Şükür abi buna da.
Behzat: Ne sıyrığı kanka o sargı ne?
Hızır Ali: Kurşun omzuna geldi bizde eve gelmeden hastaneden pansuman yaptırdık. 
Didem: Sen iyi misin Hızır Ali?
Hızır Ali: İyiyim bitanem.
Emine: Siz gece vakti nere gittiniz?
Hızır Ali: Amcam hadi kafa dağıtmaya dedi Fahri abiler filan gittik.
İlyas: Oğlum sen niye herşeyi anlatıyorsun. Biraz yalan söylemeyi öğretin şuna ana.
Hayriye Ana: Benim uşağım yalan söylemez.
Behzat: Kanka sen liseli ergen misin? Ne demek içip içip sarhoş olmak. Sen ne yaşadın da.
İlyas: Susacak mısınız? Tamam da birşey oldu sizde üstümüze gelmeyin.
Haşmet: İlyas, sana ayıp ettiysem özür dilerim.
İlyas: Ayıp ettin... Ettin abi ayıp.
Emine: Gardaşım...
İlyas: Ama tabi gördüğünüz gibi ölümlü dünya ne olacağı belli olmaz.  Önemli değil sıkıntı yok.
Alpaslan: Amca sen dinlen sabah olunca sakin kafayla bana herşeyi tek tek anlat olur mu?
İlyas: Olur olur yeğenim bir bize yapılan saldırıyı anlatmadığımız kaldı onu da anlatırız.
Haşmet: İlyas da iyi olduğuna göre artık kalkalım.
Tipi: İyi dedin Haşmet. Hadi geçmiş olsun İlyas.
İlyas: Eyvallah abi. 
Didem: Baba artık ben burda kalayım.
Haşmet: İyi. Eee kim gidiyor kim burda kalıyor.
İlyas: Ömür hanım sizde gidin isterseniz. Sonuçta buraya yabancılaştınız.
Ömür: Yok abi siz gidin. Ben evimdeyim ailemin yanındayım.
Emine: İyi o zaman hadi iyi geceler.
Hatice: Ben sizi yolcu edeyim.
İlyas: Enişte karın da hazır kalkmışken sizde gidin evinize artık.
Enişte: Saat geç oldu şimdi sabah olacak İlyasım git bi daha gel zor oluyor.
Hayriye Ana: İlyasa bakmayın siz geçin kalın burda. Hadi bakalım herkes yatsın geç oldu vakit.
Alpaslan: Amca bize müsade.
Özlem: Sonra yine geliriz abi.
İlyas: İyi hadi iyi geceler size.
Didem: Yürü hayatım bizde gidelim.

SON REİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin