Ellie'den
"1948 Çavuş James Barnes, tam adı James Buchanan Barnes babasını küçük yaşta kaybetmiştir. Orduya katılıp Camp Lehigh'ta eğitim almıştır. Bir süre sonra Kaptan Amerika'nın çalışmaya başlamıştır. Çıktıkları bir görevde Hydra'nın eline düşüp zihni silinerek onun askeri olmuştur. Şu an da verilen ismi ise Kış Askeri'dir."
Gözlerimi karşımdaki dev kafese konulmuş Bucky'den çekip Fury'i dinleyen Steve'e baktım. Hüzünlüydü, kırgındı ve en çokta özlem duyuyordu.
Onu anlayabiliyordum.
Yanına yaklaşıp elimi koluna koydum destek vermek amacıyla. O kadar uzundu ki elimi omzuna koyamıyordum. Üstelik sadece o değil, diğerlerinin de boyuna yetişemiyordum.
Tanrım, hepsi bu kadar uzun olmak zorunda mıydı?
Sen çok kısa olmayasın?
Hayır, sus.
Steve dalmış olmalı ki irkilerek bana döndü. Bana buruk bir tebessüm ettiğinde bende ona aynı şekilde karşılık verdim.
"Her şey iyi olacak, söz veriyorum." Dedim dudaklarımı oynatarak. Sesli söylemesem bile onun beni anlayacağını biliyordum. Dudaklarındaki tebessümü büyürken elini belime koyup beni kendisine çekti ve alnımı öptü.
Bu onun teşekkür etme yöntemiydi.
Bulunduğumuz odanın kapısı açılınca bakışlar o tarafa döndü. İçeriye giren bu adamı tanıyordum.
Phil Coulson.
Ah, demek Bucky'i sorgulayacak olan o'ydu. "Super Mario'muz da geldi." Dedi babam sırıtarak.
O ve onun insanlara taktığı takma isimlerine bayılıyordum.
Phil göz devirdi. "Senin için gelmedim Stark." Babam sırıtarak bakmaya devam edince ona daha fazla dayanamamış olacak ki Bucky'nin tutulduğu odaya girdi.
Biz ise odayı gören camın ardından izliyorduk orayı.
"Merhaba Bucky. Kendini nasıl hissediyorsun?"
Bucky donuk, buz mavisi gözlerini Phil'e çevirmeden sorusunu yanıtladı. "Sorunda bu ya, kendimi hissedemiyorum."
Empati kurmaya çalışıyordum ama sanırım bunun bir empatisi yoktu. Onun ne hissettiğini bir tek kendisi anlayabilirdi.
"Neler yaptığını hatırlıyor musun? Kaç aile, kaç çocuk öldürdüğünü hatırlıyor musun?" Kaşlarım çatıldı.
Ne yapmaya çalışıyordu?
Bu psikolojik baskıydı resmen.
"Pişmanım," dedi Bucky. Gözlerini sımsıkı kapatıp yumruklarını sıktı. "Kendimde değildim, hiç bir şey hatırlamıyordum. Zihnim zifiri karanlığa bürünmüştü ve bende o karanlığın içinde bir ışık, bir yol arıyordum."
Coulson oturduğu masada dikleşip ellerini birbirine kenetledi. "Peki nasıl ışık buldun? Hafızan nasıl oldu da geri geldi?"
Bucky gözlerini açtı. "Bir güç," aniden buz mavisi gözleri camın ardında onu izleyen gözlerimi bulduğunda devam etti. "Bir güç beni uyandırdı."
Onun zihnine girmemiştim bile.
Neyden bahsediyordu?
Odadakilerin bakışları beni bulduğunda omuz silktim. Ne demek istediği hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.
Onlar yeniden sorgusu devam eden Bucky'e odaklanırken yavaş ve sessiz adımlarla odadan çıktım. Telefonumu çıkartıp tekrardan aradım onu. Yine ve yine açmadı.
Her zamanki gibi.
"Nerelerdesin Peter?" Adımlarımı kulenin içindeki medikale yönelttim bu seferde. Bildiğim oda numarasını sormaya gerek kalmadan hastane odasının kapısını tıklattım.
"Kimsiniz?"
"Benim, Ellie." İçeriden bir kaç takırtı gelirken kapının ardında sesi duyuldu. "Gelebilirsin." Kapıyı açıp içeri girdiğimde onu maskesini takmış, bedenini de örtünün altına saklamış bir şekilde gördüm.
Kapıyı ardımdan kapatarak yatağın yanındaki koltuğa oturdum. "Ben...nasıl olduğunu sormak için gelmiştim."
Örümcek Adam elini ensesine attı ve hafif bir şekilde güldü. "Ben, iyiyim. Bu tür yaralanmalara alışığım. A-aslında bu sefer ki düşman biraz güçlüydü yoksa hemen hallederdim tabi-"
İçimde tutamadığım kıkırtım onu sustururken nedense utandığını hissettim.
Bana birini hatırlatıyordu. "İyi olmana sevindim ve eminimki onu hemen halledebilirdin." Dedim ve gülümsedim.
Ondan da ufak bir gülüş çıkarken bir süre odada sessizlik hakim oldu. "Peter Parker," birden yerinde dikleşirken üstündeki örtü aşağı kaymış ve tişörtünü ortaya çıkarmıştı. "N-ne olmuş o-ona?"
Gözlerim kısıldı. "Tanıyor musun? Okuldaki olaydan beri ondan haber alamıyorum da."
"Tanımıyorum." Sesi kendine güvenen bir şekilde değilde tereddütlü çıkmıştı.
İçimden bir ses burada bir şeylerin döndüğünü söylüyordu.
Ve bende bu sesi kulak ardı etmeyecektim.
"Pekala. Ben gitsem iyi olur. Babamlar beni ortalıkta göremezse endişelenir."
"Sen nasıl istersen." Ona tebessüm ettim ve kapıyı kapatmadan önceki son sözüm,
"Kendine iyi bak Örümcek." oldu.
Uzun zamandır bölüm atmadığımı farkettim ve hemen yazdım bu yüzden bölüm kısa oldu.
Okullar başladı ve nalet bir sene için adımımızı attık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kum Tanesi - Stark Daughter
FantasíaDahi, hayırsever, milyoner, zampara olan Tony Stark'ın kızı. Durun, çok klişe oldu değil mi? Peki, şöyle desem; Bir mutant, kendinden, güçlerinden kaçan, hayatı kaoslarla dolu Tony Stark'ın kızı; Ellie Anastasia Stark. Hayat ona acımasız olmayı öğ...