Mehpare'den
Ne kadar vakit geçmişti bu devlete gelin olalı? Kaç ayı geride bırakmıştık, bilmiyordum. Öyle zordu ki her şey. Bırakıp gitmek zorunda kaldığım tahtım bir yanda, Mirzaoğulları diğer taraftaydı. Babamın tahtı artık katiline değil, yeğenine emanetti, bu hususta zinhar aklım kalmamıştı. Lakin Yınal Bey meselesini de söyleyememiştim Zarife'ye. Sefer Bey ile sulh ettiğimi sanıyordu, böylesi onun için daha iyiydi. Tek meselem bu muydu? Kasım Han'ın öldürülmesiyle tahta Bayezid geçmiş mevkisi de en üste çıkmıştı. O bir padişah olmuştu, ben de bir padişah hatunu. Omuzlarında samur kürk, boynunda yakut kolye taşıyan, sultanın nikahlı zevcesiydim artık ben. Hem de gerçekten zevcesiydim, tam manada zevcesiydim.
Hayattaki en büyük emelim babamın tahtına geçmekti lakin onu da Sefer Bey'e teslim edince geriye bir emelim kalmış mıydı? Ne için vardım ben? Ne yapacaktım bundan sonra? Cihan padişahına evlat vermek elbette isterdim lakin emelim bu olmamalıydı. Alelade cariyeler de çocuk doğurabilirdi benim onlardan farkım neydi ki? Ben de vaktiyle nasıl Erguvan topraklarını koruduysam şimdi de Mirzaoğlu topraklarını koruyacaktım. Elimden ne gelirse yapacaktım, gerekirse kılıcımla savaşacaktım. Artık emelim padişahım ve Mirzaoğulları'nı korumaktı. Bu uğurda canımdan bile geçebilirdim çünkü Mirzaoğulları'nı korumak aynı zamanda Erguvan'ı da korumaktı. Erguvan'ın selametinden zinhar vazgeçemezdim.
Has bahçenin yeşilliğinde havanın ışıltısıyla geçen bir günde kendimi daireme kapatamazdım. Bugün güzel atış talimleri yapabilirdim. Bir parmak uzunluğunda çimlerin üzerinde hedefe doğru dimdik dururken bir hamleyle yayın kabzasından tutup oku kirişe geçirdim. Kullanmaktan iyice eskiyen zihgirimi baş parmağıma yerleştirdim ve onu okun hemen altından geçirip kirişi kıstırdım. Kiriş çekerken çıkmasın diye de okçuluğun bir kaidesi olan şeyi yapıp baş parmağımın ucunu diğer iki parmağımın arasına geçirip iyice sıktım. Kirişi çekebildiğim kadar çekip nişan aldım ve serbest bıraktım. Hedefin uzağına isabet ettirmiştim okumu, aklımda birçok şey varken yaptığım işe aklımı veremiyordum.
"Hedefi vuramadın sultanım, ne düşünürsün de bu kadar, okun yönünü bulmaz, hedefi vurmaz?" Bayezid'in geldiğini fark etmemiştim bile. Nasıl etrafımı görmezlikten geldiysem koca has bahçede bir tek ben vardım. "Ne badireler atlattık da buralara kadar geldik, onu düşünürüm."
"Belli ki seni epey düşündürmüş." dedi hedefi göstererek. "Beni küçük görmeyin bilirsiniz onca askerinizden iyi savaşırım, okçulukta da pek mahirimdir." Bayezid elimdeki yayı alıp oku yerleştirdi. Baş parmağındaki zihgiri ters çevirdikten sonra kirişi kavrayıp iyice çekti. Sonra da hedefe doğru serbest bıraktı. Hedef tam ortadan isabet almıştı. Bayezid bu atışına küçük bir gülümseme ekleyip yayı tekrar Mehpare'ye verdi.
Kuşağına sıkıştırdığı keseyi belinden çıkardı ve içindeki anka kuşu, çift kılıçlı arslan ve kartal işlenmiş zihgiri çıkardı. Zevcesinin beyaz ellerini avuçlarına alıp baş parmağındaki eski zihgirin yerine bu zihgiri taktı. "Hünkârım?"
"Dikkat etmiştim epey zarar görmüş zihgirin, parmağını korumaktan çok zarar verir diye düşündüm. Kuyumcuya yaptırdım ben de bu gümüş zihgiri. Üç hanedanın da damgasını işlettim. İnşallah beğenirsin."
Gerçekten de beğenmişti bunu, başka bir şey hediye edilseydi bu kadar mutlu olmazdı belki de. "Teşekkür ederim, çok beğendim." Bayezid gülümseyerek karşılık verince yeni zihgirimle oku geçirdiğim yay kirişini çekip saldım. Bu defa hedefin tam yanından vurmuştum. "Biraz ara ver hem kafanı toparlayınca daha iyi atarsın, gel şöyle oturalım." deyip minderleri işaret etti.
Acaba başka bir şey için mi gelmişti? Ne diyecekti ki? Bu arada yemyeşil çimenler üzerinde koyu kırmızı kaftanıyla ne kadar da asil duruyordu. "Beylerbeyi Fazıl Paşa ve diğer beylerbeylerinden bize yardım edenlere mevki sözü vermiştik, Fazıl Paşa'yı dördüncü vezirliğe getirdik, diğer paşaların da parelerini arttırdık. Fazıl Paşa bize yardım etmiştir lakin emin olmamız lazım bir şeyler çeviriyor mu, bize ihanet eder mi diye. Tedbir alalım yâni, eğer düşündüğümüz gibi çıkmazsa da hiçbir zarara uğramayız. Senden ricam paşanın kızını yanına nedime olarak almandır. Kızın duyduklarını yahut sezdiklerini de bana iletirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHBER (Tamamlandı)
Historical FictionSaltanat mı galip gelecek sevda mı? Taht için tutuşan prensese kim derman olabilirdi ki? Bir başka ülkenin şehzadesi elinden tutsa hangisi galip gelirdi? Entrikanın hatta savaşın içinde kalmış insanlar ne yapabilirdi hayatta kalmaktan başka? Tahta m...