9. Bölüm- İhanet

563 35 38
                                    

Duvarları yeşil ve kırmızı nakışlarla süslü olan divan odasının tam ortasında yere bir harita serilmişti, üzerinde ise birkaç renkte boyanmış kısa boylu çıralar bulunuyordu. Kapının tıklatılmasıyla huzura Ömer Efendi, Salih Giray ve Sansar girdiler. "Lala havadisi işittiniz mi? Askerleri şimale konuşlandıralım derim. İhtimalleri göz ardı edemeyiz."

Ömer Efendi, kırmızı çırayı dersaadetin üzerine koydu, orada olan askerleri de tahmini olarak yerleştirdi, yeşilleri de Saruhan'a koydu. Askerleri şimale doğru sıraladı. En sonunda da Amasya Sancağı'na mavi çıraları koydu.

"Bakın şehzadem biz askerleri buraya konuşlandıracağız lakin bunların ne bize ne de hünkârımıza faydası vardır. Zira bu ihanetin neticesi ya hünkârımızın galibiyeti olacak ya da dilim varmaz lakin Şehzade Orhan'ın. Bizim yapacağımız iki şey vardır. İlki Şehzade Cihangir'i her ihtimale karşı rehin tutmak, ikincisi ise dersaadetteki adamlarımızdan haber gelmesini beklemek. Haber elimize ulaştığı vakit ona göre hareket edeceğiz." dedi.

Bayezid lalasına hak verdi ve mavi çırayı eline aldı. Zinhar başaramamalıydı isyancı ağabeyi, hünkâr tahttan indirilmemeliydi. "Gidip ona biat etmek istemem lala, Kasım ağabeyim devleti bu kadar iyi idare ederken tahttan indirilmesine gönlüm el vermez. Ah elimde olaydı da yetişeydim ondan evvel."

Bayezid şimdi yola çıksa dahi Orhan'dan evvel dersaadete yetişmesi mümkün değildi, geç kalırdı. Geç kalıp oraya varırsa, eğer ki Orhan tahta cülus eylerse hem kendi canından olurdu hem de Kasım Han'ı kurtarma ihtimali kalmazdı.

"Müsterih olunuz şehzadem. Hünkârımızın başına Allah'ın izniyle bir hâl gelmeyecektir. Eğer ki bir başına hâl gelirde tahta cülus eylemek Şehzade Orhan'a düşerse Alkan Hanlığı'nın askerleri emrinizdedir. Size bağlılıklarını bilirsiniz." Bayezid bir nebze rahatladı lakin bir müddet ona nefes almak dahi haramdı. Teyakkuzda olmalıydı.

"Alkan askerleri, esasen bana değil ağabeyine ve sana bağlıdırlar hanzadem. Yanımızda olmasan halimiz nice olurdu bilmem. Allah razı olsun."

Ne kadar, Alkan askerleri bir emriyle her şeyi yapabilecek olsa da durum bu kadar kolay değildi. Orhan'ın serbazlar üzerine etkisi olabilirdi, altın ve gümüş ile satın alınmayacak insan pek azdı. Gözünü güç ve para bürümüş askerler de ona uyabilirdi lakin bunlar için Bayezid'in yapabileceği bir şey yoktu, beklemek zorundaydı.

●●●
Şehzade Cihangir için haremin bahçesinde yer alan misafirhane hazır edilmişti. Zira Bayezid'in ailesi haremdelerdi, onlar Cihangir'e namahremlerdi. Bu yüzden bir arada olmaları zinhar münasip değildi.

Cihangir içindeki sıkıntıyı ruhundan def edebilmek için sarayın bahçesinde gezmeye karar verdi zira ruhu daralmıştı, babasının ihanetini aşikar etmek onun için çok zordu lakin sultan amcasının tahttan indirilmesi herkes için daha zor ve kötü olacaktı. Bu hiçbir suretle olmamalıydı.

Haremin yemyeşil bahçesi olduğu, rengarenk çiçeklerle dolu olduğunu bilmeyen kalmamıştı. Huzurun tarifi burası olmalıydı. Ciğerlerine tertemiz havayı çekerken bir yandan da cıvıldayan kuş seslerinin eşliğinde etrafta dolaşıyordu. Amasya'dan daha mı güzeldi burası, bilemedi. Memleketin her yeri ayrı güzeldi. Dev bir ağacın gölgesine geçip gözlerini kapamayı düşündü, huzuru böylece daha iyi hissedebilirdi. Yaşı yüz yılı devirmiş koca gövdeli dev çınar ağacının arkasına geçip orada vakit geçirmeyi düşledi. Bu geniş ağacın etrafını dönmek için birkaç adım attığında ise genç ve güzel bir kıza rastladı. Rahatsız etmemeliydi onu, başka bir ağacı pek tabii bulabilirdi.

"Gülizar Kalfa, sen misin?" kızın sorusuna cevap vermeden etrafa bakındı. Kız ona bakıyordu lakin karşısındakinin başkası olduğunu görmüyor muydu? "Ben Şehzade Cihangir." dedi gülümseyerek. İsmihan Sultan, bu isimle daha beş yaşlarındayken hünkâr amcasının kucağında karşılaşmıştı lakin yıllar geçmişti birbirlerini görmeyeli. Hoş, İsmihan göremiyordu lakin duyup hissediyordu, tüm meziyeti buydu.

MAHBER (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin