17. Bölüm- Esas Han

371 21 34
                                    

Kasım Han, hapsolduğu şimşirlikte vaktini her zamanki gibi ibadetle geçiriyordu. Orhan'ın izniyle de ona bizzat yolladığı kitapları okuyabiliyordu, biraz vicdanı kaldıysa o da bu husustaydı. Kasım, kitaplar olmadan yaşayamazdı. Şairlerin divanlarını okumayı severdi mesela, ilmi kitaplar okumaktan da zinhar geri kalmazdı. Tıbbi ilimler, ilmi nücûm, tarih, cebir kitapları da okumayı severdi. Sadece bu mahpus haliyle kuyum işleriyle uğraşamadığına üzülürdü. Lakin kitaplar onunla olacaksa kuyum eksik kalabilirdi.

Avuçlarının arasında, sanki elinden alınacakmış gibi sımsıkı tuttuğu kitabı okurken uyuyakalmıştı. İnsan uyanıkken geçmişi hatırlar ve düş kurardı lakin Kasım Han geçmişte yaşadığı bir günü rüyasında görmeye başladı. Adalet timsali olduğu ve saltanatını sürdüğü o huzurlu günlere geri döndü.

~~~
Kasım Han, her yeni güne validesinin hayır duasını alarak başlıyordu. Kahvaltısını yaptıktan hemen sonra erkenden gidip onun ellerini öpmeyi âdet edinmişti. Esma Valide Sultan'ın hayır duaları olmasa günü kötü geçecek gibi hissediyordu.

Sabah erkenden kalkıp evvela ellerini yüzünü yıkadı, peşinden de abdestsiz gezmemek için hızlıca abdestini aldı. İbrik ve büyük bakır tas istemiyordu abdest için. Başkalarını kendi yapması gereken şeyler için meşgul etmeyi sevmezdi. Abdest almak için odasına bir çeşme yaptırmıştı.

Oymalı büyük kapıya doğru gidip has oğlanlara seslendi. Kıyafetlerini giymesi gerekiyordu. Her işi kendi yapmak isterdi lakin kıyafetlerini giydirme işi başkalarına aitti. Bunun da bir sebebi vardı. Saray kaideleri için bu husus pek mühimdi. Padişah'ın her giydiği tetkik edilmeliydi zira esvaplarına zehir sürülmüş olabilirdi. Bu yüzden elbiselerini o denemeden önce bu has oğlanlar dener, eğer ki bir şey olmazsa padişaha giydirirlerdi. Hoş, Kasım Han bu has oğlanlara bir şey olacak diye aklı çıkıyordu. Ona kalsa kıyafetlerini giyen has oğlanlar da çaşnirgirler de bu işlere bakmamalıydı, hiçbir insan her ne suretle olursa olsun canından olmamalıydı.

Sultan giyindikten sonra evvela çaşnirgirin getirdiği kahvaltıya oturdu, karnı tam doymadan da sofradan kalktı. Mütemadiyen böyle yapardı, böylelikle nefsini terbiye etmeye çalışırdı. Mevkiinden dolayı zinhar gaflete ve adaletsizliğe düşmek istemezdi.

Yemeğin ardından aynanın önüne gidip kendine son bir kez baktı. Saçını sakalını düzeltti. Padişah mührü olan yüzüğünü sağ elinin yüzük parmağına, babası Murat Han'dan kalan yüzüğü de diğer elinin baş parmağına geçirdi. En son da diğer baş parmağına zihkir takıp gitmeye hazır vaziyete geldi.

Yan taraftaki dairede olan validesine gitmek için has odadan çıktı ve biraz yürüyüp Valide Sultan Dairesi önüne geldi. "Haber verin." komutu ile kapıdaki cariyelerden biri içeriye haber yolladı, hemen sonra sultanı içeri aldı.

Esma Valide Sultan ayağı kalkıp ona doğru yürüyen oğlunu karşıladı. "Her sabah böyle gelecek misin arslanım? İşlerin vardır elbet."

"Hayır duanızı almadan işlerim yolunda gitmez validem. Verin o mübarek ellerinizi öpeyim." Sözlerinin ardından validesinin ellerini öpüp alnına koydu. Annesi ise oğlunu kucakladı, ona birkaç kısa dua okuyup üfledi.

Her sabah validesine uğramasına rağmen bu ziyareti çok kısa sürerdi zira devlet işleriyle alakadar olması gerekirdi. "Hayır duanızı da aldığıma göre ben müsaadenizi isteyeyim."

"Dur oğlum. Acelen yoksa çok kısa bir vakit sözlerimi işit de öyle git." Kasım Han meraklanmıştı. Bir şey mi olmuştu acaba? Validesinin elinden tutup onu sedire oturttu, kendi de yanına oturdu.

"Hayırdır validem, bir husus mu vuku buldu?" Esma Sultan başını iki yana salladı. "Bâtıl gelir sana bilirim lâkin ben baş hatunun Hoşyar Sultan için muska yazdırdım. Boynundan çıkarmamasını tembihledim. Geceleyin has odana gelecek. İnşallah bu gece gebe kalacak. Sabaha kadar dua edeceğim."

MAHBER (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin