23. Bölüm- Bir Ömür

216 15 13
                                    

Sevda zor bir meziyetti, herkes başa çıkamaz, herkes sevmeyi beceremezdi. Sevda renk demekti, asla solmayan renkler, kuş seslerini yürekte hissetmek demekti. Yüreğin tam ortasında alevlenen ateşti sevda. O alev yakıverirdi insanı, hele ki sevip kavuşamayanlar için daha beter şey olabilir miydi? O renkler, kuş sesleri gidiverirdi. Sadece... Sadece yüreğe acı kalırdı; sevdanın, kavuşamamanın acısı.

Ne kadar vakit olduğunu sayamamıştı genç adam, eline tutuşturulmuş bir oyalı örtüden başka bir şeyi kalmamıştı. Yoktu, gözleri değmiyordu gözlerine. Sevdiğini söyleyemiyor, güzel ellerini tutamıyordu. Bir tek sümbül kokusu kalmıştı avuçlarında, derin derin soluyabileceği sevdiğinin kokusu.

Yanından ayırmıyordu hiç, nasıl ayırırdı ki? Sevdiğini ona hatırlatan hatıraların yanında hakikat olarak sadece o kalmıştı. Önündeki meyden bir yudum alıp oyalı örtüye baktı, 'Ne zaman bitecek?' dedi içinden. 'Çok sürmedi mi bu hasretlik?'

"Neye bakarsiniz oyle hanzadem?" Dolan gözlerini yanına gelen kadına çevirip örtüyü kemerine iliştirdi. "Bilmez misin Ekaterina, hiç görmedin sanki."

"Soze girmek istedim sadeze."
Ekaterina gayrimüslim hür bir hatundu, daha Saruhan'a gitmeden evvel tanımıştı onu. Zor vaziyetteyken yardım eli uzatmış ve bulunduğu meyhaneye yerleştirmişti bu kızı. Aslında istihbarat alması için yaptığı bir hamleydi, meyhanelere gelen paşalar çok fazlaydı ve böyle yerlerde sır asla saklı kalmazdı. Bundan sebep kadının vazifesi ne duyduysa onu Salih Giray'a iletmekti.

"Diğer hatunları ayarladın mı, altınları verdin mi?"

"Verdim hanzadem, guvendigim kizlardan iki tanesine soyledim, onlar da kabul ettiler. Siz merak etmeyin, pasalarin agzindan girer burnundan çikar konustururuz."

"Eyvallah Ekaterina. Bunu da halledersek sana devletimize çalışan iyi bir er bulacağım. Yıllarca devletimize hizmet ettin, şimdiden sonra kendi hayatına bakmalısın." Genç kadın gülümsedi ve gülünce kısılan mavi gözlerini adama çevirdi.

"Benden sevda isleri geçti hazadem, size hizmet disinda baska bir istegim yoktur." Bu sözler sadece minnet sözleriydi, genç kadının vaktiyle hayatına girip altüst eden adamlar (!) olduğundan kimseye güveni kalmamış, sadece olduğu gibi yaşamaya karar vermişti. Sevda ona uzaktı, vazifeye adamıştı kendisini; sonuna kadar da devam edecekti. Salih Giray meyden bir yudum daha alıp saraya döndü.

İlk işi arz odasına varmak oldu. Paşalar elbet gelecek elbet ağzından laf kaçıracaklardı. Böylece divanda olan yahut olmayan kim varsa meydana çıkacaktı. "Bulacağız az kaldı, devletimizin içine kadar giren bu arsızları tek tek meydanda asacağız lakin hareminiz ve ordu... Ben en çok bu ikisinden çekinirim. Nasıl bulacağız onları?"

Bayezid altın işlemeli hançerini kemerinden çıkarıp avuçlarının arasına aldı. "Haremimle validem alakadar olacak lakin ordu işini nasıl çözeceğiz ben de bilmem. Evvela paşaları bulalım, diğer meselelerin de elbet bir çaresini buluruz."

Sözlerinin ardından içeriye diğer paşaları da davet etti. "İrademdir; Darüssaade Ağası Cevher Ağa iki hafta sonrası için düğün hazırlıklarına başlasın, şahsi hazinemden karşılansın. Nikah için yakın ve münasip bir vakit seçilecek, düğün vakti gelmeden de komşu ülke hanlarına reisülküttap tarafından davet gönderilecektir." Kâtipler kalemlerini hızlıca kâğıtta gezdirirken Bayezid ayaklandı ve paşalarına döndü. Yüzünde endişe kırıntıları vardı zira baktığı adamlar içinde de hainler olabilirdi.

"Bu devlet bu zorluğun da üstesinden gelecek paşalarım, biliniz ki kudretimizin ulaşamayacağı yer olmayacak."

***
"Şimdi biz, ikimiz..."

MAHBER (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin