°•°•°
Sabah divanı başlamıştı. Şehzadenin tüm vazifelendirdiği kişiler divandaydı. Şehzade nişancısı, defterdarı, lalası, kâtipler ve birkaç vazifeli daha vardı. Bu defa meseleler eskisinden daha mühimdi."Şehzade Hazretleri, bilirsiniz ki havalar iyice soğudu. Bundan sebep toprak ekilip biçilmez, hem ahali açtır hem de soğuktan sebep has gelirleriniz düşmüştür."
Fakire fukaraya erzak dağıtmak gerekirdi lakin tüm ahalinin iaşesini halledebilecek kadar, hazinede kasımiyye mevcut değildi. Haslardan az gelen vergi meselesi de canını sıkmıştı. Havaların vakitsiz kötüleşmesi suretiyle üretim azalmış, vergi de düşmüştü. Sancak için bu büyük bir meseleydi. Belki de üretim azalmamış başka bir şey olmuştu. Acaba işini aksatanlar mı vardı?
"Bilirim lala, bilirim lakin tüm ahaliyi bu kadar az kasımiyye ile doyuramayız sen de bilirsin. Haslarımın birden bu kadar düşmesi pek iyi değil. Defterdar Selim Efendi'ye hükmümdür. Hasları toplayan voyvoda teftiş edile. Eğer ki bir açığını dahi bulursan hükmümdür küreğe konsun. Ahaliye yedireceğimiz rızkı başkalarına yedirmeyelim."
Bayezid'in buyruklarını birinci kâtip, divanda geçen meseleleri de ikinci kâtip neşrediyordu. Birinci kâtip, buyruğu yazdıktan sonra sonuna tarih atıyor ve daha sonra nişancıya verilmek üzere kenara koyuyordu. Nişancı ise hemen divandan sonra şehzade tuğrası çekiyor, ardından da buyruk alakalı kişiye gönderiliyordu.
Voyvodanın işini hep iyi yaptığını bilirdi lakin bu meselede biraz işkillenmişti. Eğer ki vergileri toplamada usulsüzlük ediyorsa cezası kürek olacaktı.
"Defterdarıma ve vakıf voyvodama hükmümdür. Şahsımın yollayacağı kasımiyye ve altınlar ile vakıfta ahaliye aş pişirilip erzak dağıtılsın." Zaten her ay yardım ediyordu lakin demek ki yetmemişti. Ahali aç uyurken kendi rahat edemezdi ki, güzel giysileri pahalı mücevherleri ne edecekti? Parmağına taktığı elmas işlemeli gümüş bir yüzük belki de kaç fakirin karnını doyuracaktı. Şehzade, hiçbir vakit ahalinin aç kalmasına müsaade etmezdi lakin şimdilerde havalar soğuktu, altın ve kasımiyye azdı. Bu defa cebinden ödese dahi bir dahakine herkesi doyurmaya yetmeyebilirdi. Kati bir netice lazımdı, biri iş çeviriyorsa aşikar olmalıydı.
"Başka bir husus var mıdır?"
"Kadı hazretlerine gitmeden size gelen bir dava vardır şehzadem." Bayezid, el hareketiyle söylemesini istedi. "Gayrimüslim ahali bu vakitler pek şikayetçidir. Subaşı Süleyman Bey ile çakışırlarmış."
Bir yandan voyvoda bir yandan da subaşıyla uğraşıyordu. Sancak vazifelileri ne ediyordu böyle, hiç biri işlerine iyi bakmaz mıydı? "Ne derlermiş?"
"Ahali korkusundan bir şey demez şehzadem lakin müsaade ederseniz tebdil vaziyette gidip olan biteni öğreneyim."
"Müslim yahut gayrimüslim ahali, ikisi de bize emanettir. Zinhar kötülüklerini istemem. Eğer ki müşkülleri var ise bu hususun üzerine gitmek icap eder. Vazife sizindir hanzadem. Malumat alır almaz bana arz edesiniz lakin öğleden sonra gidin."
"Emredersiniz."
●●●
Sabah, kuş cıvıltıları eşliğinde gözlerimi araladım. Yatak pek rahattı, bıraksalar tüm gün burada böyle uyuyabilirdim. Şehzade odada değildi. Benim de daha fazla burada kalmaya niyetim yoktu. Zira sarayı keşfetme emelindeydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHBER (Tamamlandı)
Fiksi SejarahSaltanat mı galip gelecek sevda mı? Taht için tutuşan prensese kim derman olabilirdi ki? Bir başka ülkenin şehzadesi elinden tutsa hangisi galip gelirdi? Entrikanın hatta savaşın içinde kalmış insanlar ne yapabilirdi hayatta kalmaktan başka? Tahta m...