Bölüm şarkısı:
Yasemin Göksu- Çalın Davullarıİyi okumalar
°•°•°
Onca vakittir bu ânı bekliyordu Şirin, ağabeyi ile kavuşacağı ânı. Nedenini bilmiyordu lakin Orhan, Şirin'in Kasım ile görüşmesine müsaade etmişti. Şirin ise soluğu hemen şimşirlikte almıştı.
Kapının önünde her zamanki gibi bellerinde kılıç olan ağalar duruyordu. Daha evvel de gelmişti buraya güzel kız, ağabeyinin müsaadesi olduğunu söyleyip içeri girmeye çalışmıştı lakin buraya girebilecek kişilerin isimlerini padişah onlara bizzat söylüyordu. Şirin'in girmesi de zinhar yasaktı lakin bu defa iş başkaydı. Bu defa Orhan'ın da müsaadesiyle girebilecekti içeriye. Ağalar kızı gördüğü vakit kapıyı açıp onu içeri buyur ettiler.
Kasım her zamanki gibi kitap okuyordu, içeriye yiyecek getirildiğini düşünüp başını kaldırmadı lakin Şirin, ağabeyinin omzuna dokununca yüzünü ona doğru döndü. "Ağabey." Dedi heyecanla karışmış bir hüzün ile. "Şirin'im." diyerek kolları arasına aldı kız kardeşini, iyice sarılıp kokusunu içine çekti. Evladı yoktu lakin Şirin'i kız kardeşi gibi değil de kendi evladı gibi severdi.
"İyi misin, sen zayıflamışsın biraz, az mı yemek verirler?" Kasım, başını iki yana salladıktan sonra Şirin'i yanına oturttu. "Ben vaziyetimden memnunum, ibadetimle meşgulüm. Sen, sen iyi misin? Ben bir şey duydum."
Şirin, derin bir iç geçirdi, gözleri dolmuştu lakin ağlamıyordu, yapamazdı, ağabeyini üzmeyi göze alamazdı. "Orhan ağabeyim beni Asafoğulları'nın ortanca şahzadesiyle nikahladı." Mutsuzluğu yüzünden okunuyordu genç kızın. "Salih Giray?" dedi Kasım. Merak ediyordu aralarında ne olduğunu. "Ağabey sen..."
Başıyla onu tasdik etti "Ona nasıl baktığını görmez miyim sanırsın? Başından beri bilirdim, bundan sebep ikinizin de Saruhan'a gitmenize, rahat etmenize müsaade etmiştim. Vakti gelende nikahınızı kıydıracaktım."
Şirin gerçekten ağlamamak için direniyordu, bunda muvaffak da oluyordu ki bir damla dahi akmamıştı dolu gözlerinden. "Ben onu çok severim ağabey. İşler yoluna konsun elimden gelenin fazlasını edeceğim Asafoğlu'nun beni boşaması için."
Kasım, yüzene sıcak bir tebessüm yerleştirdi. Bu, sen yalnız değilsin demekti. Yüreği huzurla doldu Şirin'in. Esasen derdini anlatmak için burada değildi. Ağabeyinin bir isteği hatta bir emri var mıydı, onu merak ediyordu.
"Ağabey, seni tekrar tahta geçireceğiz. Az kaldı, hele Bayezid ağabeyim bir kurtulsun, Alkanlar ile beraber tahtı sana iade edeceğiz."
Kasım, bunun olmayacağını biliyordu, tahta artık o çıkamazdı, kendi de bunu istemiyordu zaten. Tahta Bayezid çıkmalıydı. Gereken tüm emirleri vermişti, sadece tek bir şeyi bekliyordu. Ondan sonra her şey tertip ettiği gibi olacaktı. Tertibin başlaması için Salih Giray'a evvelden hazırladığı bir pusula gidecek, sonra da olanlar olacaktı.
Ellerini avuçlarının arasına aldı. "Tahta Bayezid geçecek, olması gereken tek bir mesele kaldı o da olsun, Salih Giray'a bir pusula gidecek. Sonrasında ağabeyin tahta çıkacak."
Şirin belki buna sevinebilirdi lakin Kasım Han hayatta iken diğer ağabeyinin tahta geçmesini manasız buluyordu. Başını iki yana salladı. "Ne olursa olsun ne Bayezid'den ne hanedanından ne de sevdandan vazgeç. Hep onlara dört kolla sarıl. Bir daha ne zaman görürüm seni bilmem gül yüzlü hemşirem. Ben buradayım ve elimden hiçbir şey gelmez. Valideme ve Hoşyar Sultan'a sahip çıkasın. İyiler değil mi?"
Zevcesi Hoşyar Sultan, kederinden yataklara düşmüş canıyla cebelleşiyordu. Esma Valide Sultan ise hop oturup hop kalkıyordu evladına, evlatlarına bir şey olacak diye. Vaziyet böyleydi lakin Şirin, ağabeyini böyle kapalı kapılar ardında iken tedirgin halde bırakmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHBER (Tamamlandı)
Ficção HistóricaSaltanat mı galip gelecek sevda mı? Taht için tutuşan prensese kim derman olabilirdi ki? Bir başka ülkenin şehzadesi elinden tutsa hangisi galip gelirdi? Entrikanın hatta savaşın içinde kalmış insanlar ne yapabilirdi hayatta kalmaktan başka? Tahta m...