28. Bölüm- Veda Vakti

126 10 40
                                    

Tam dört ay, dört ayda sarayda çok şey değişmişti. Evvela casusların hepsi temizlenmişti, ne orduda ne de haremde casus kalmıştı. Malum olaylardan dolayı casuslar kendileri kaçmışlardı, yakalanmaları an meselesiydi çünkü. Saray rahatlamışken siyasi sıkıntılarla meşgul olmaya başlamıştı, gizli saklı yoktu bu defa ama daha tehlikeli günler yaklaşıyor gibiydi.

Onca vakit sonra iddeti dolan Şirin ile Salih Giray da sonunda nikahlanmışlardı, üzülmek yoktu artık onlar için vuslat vardı. Hep dökülen gözyaşları olmuştu, bir tebessüm çok gelmişti yüzlerine. Bu saray onlara yaramamıştı hiç, kapıya dayanan savaş işi çözülünce de bu sarayın dışında yaşamaya karar vermişlerdi. Hatta daha önceki hanım sultanlara tahsis edilen küçük saraylardan biri kendisi için tadilat ediliyordu.

Yüzükoyun yatan kadın dirsekleri üzerinde doğrulup yanında yatan adama baktı, çok olmuştu ama sonunda olmuştu. Ona kavuşmak için çok acı çektiyse de değmişti buna, gözyaşlarının tümü onun uğruna feda olsundu. Sabah çoktan olmuştu, esasen uyanmak istemiyordu o varken, yanındayken.

Yüzüne baktı dikkatlice, hafif çekik gözleri kapalıyken bile belli ediyordu kendini. Bembeyaz bir teni vardı, yukarı Karadenizli olduğu her hâlinden belliydi. Şirin dayanamayıp gülümsedi, sevdiği adamın yüzünü okşadı. Biraz daha baktı, o da kendisi gibi soyluydu, birbirlerine münasiplerdi. Bir kez daha durduramayıp kendini, dudağına küçük bir öpücük bıraktı, bu defa zevcinin gözlerini aralamasına sebep oldu.

Gülümseyerek uyanmıştı yine, onunla geçirdiği her an gülümsemesine sebep oluyordu. Dirsekleri üzerinde kendine bakan kadını göğsüne çekip gözlerini yumdu tekrardan lakin Şirin uyumak değil onu seyretmek istiyordu. Biraz durup tekrar doğruldu, ona bakmaya devam etti. "Gözlerimi yummuş olsam dahi baktığını hissederim Şirin'im."

Şirin buna sesli bir şekilde güldü, onun hakkında zinhar yanılmıyordu. "O vakit uyan da benimle alakadar ol hanzadem." Gözlerini açmadan cevap verdi. "Uykum var olmaz."

"Uykum var ne demek? Olmaz, kalkman kazım hem ağabeyim de bekler ondan evvel ben beklerim." deyip üzerine doğru çıktı, kollarını göğsüne yerleştirip ona baktı. Bir çocuk gibi başını iki yana sallayıp naz yaptı adam, bu kadarını hak ediyordu. "Gece de uyutmadın sabah da uyutmazsın." diyerek bıyık altından gülümsedi. Gözleri hâlâ kapalıydı. "Ağırsın bir de."

Son sözünden sonra omzuna bir yumruk yedi, lafını geri alması çok da zor olmadı bundan sebep. Adam gözlerini yavaşça aralayıp göğsüne kollarını dayayıp üzerinde gözlerine bakan kadına çevirdi. "Lakin ben seni bir ömür böyle göğsümde taşıyabilirim." deyip dudağına bir buse bıraktı. "Ve senin için hiçbir gece uyumayabilirim." Bir buse daha bıraktı. "Ve..." diyerek doğruldu, kadını dizlerinin üzerine oturttu. Göğsünde atan şey sanki yerinden fırlayacak gibiydi. "Ve?"
"Neyse." diyerek geçiştirdi. "Söylesene be adam, merak ederim görmez misin?"

"Denize âşık rüzgar gibi, bahara âşık çiçek gibi sevdalıyım sana. O derya deniz gözlerin tam şuramdan vurmuştu ya beni, o yara hiç geçmedi. Zaten böyle güzel yaranın da dermanı olmasın, sen ol yeter..."

Fetih sadece toprak ile olmuyordu, kimileri de güzel sözleriyle fethediyordu kalpleri. Hele ki bu fetih sevda fethiyse işte o vakit her şey bambaşka oluyordu.

"Salih Giray..." gözleri dolduysa da tuttu kendini. Dudaklarına biraz uzunca kapandı. Kendini nefes nefese geri çekerken mavi gözlerini saklayan uzun kirpiklerini hızla kırptı. "Nefesimi kesiyorsun." dedi, solukları hâlâ düzensizdi. Gözlerini gözlerine sabitledi. "Zaten nefesim kesilecekse yay kirişi yerine senin kesmeni tercih ederim." diyerek aralarındaki ateşin üzerine biraz su dökmüş oldu. "Sahiden bunu mu dedin? İşitmez olaydım, ağabeyine diyeceğim seni de boğdursun böyle latifeler edeceksen..."

MAHBER (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin