Bücür Bakıcı Bölüm 32

1.7K 150 51
                                    


Bücür Bakıcı Bölüm 32


Herşey kusursuz gittiğinde aklınıza gelen şu soruya engel olamazsınız. 'Neden bu kadar kusursuz?'

Sorunlar yaşamaya o kadar çok alışmışsınızdır ki her gün bir olay yaşamayı beklersiniz.

Ben iyi biri değildim. Ya da saf. Herşeyin fazla farkında olan biriydim. Daima acı çekerek yaşadığımı hissederdim. Bu benim yaşam tarzımdı. Ne olursa olsun benim de mutlu olmak hakkım değil miydi?

**

Sızlanarak başımı ovaladım. Telefonumun yüksek sesle çalan tiz sesi beni rahatsız ediyordu. Açmak istemiyordum. Yanımdaki belime sarılmış olan beden çok huzurluydu.

Beni mutlu ediyordu. İlk kez acı yoktu. İlk kez samimilik vardı. İyi hissediyordum. Benim içimdeki sert kişiliği o biraz da olsa yumuşatıyordu.

Daha fazla oyalanıp Jongin'in uyanmasını istemediğim için sifon yerin üstünde ki telefonuma uzandım ve kim olduğuna bakmadan aramayı yanıtladım.

"Alo?" diye cevap verdim. Sesim çatlak ve boğuk çıkmıştı.

"Alo siz Bücür Soo musunuz?" diye sordu karşıdaki kadın sesi. Acaba uyku sersemliği yüzünden ben mi yanlış duydum diye düşündüm.

"Ne?"

"Ben Seoul hastanesinden Choi Eun Sol. Sanırım Hasta Tao'nun arkadaşısınız. O intihar etmiş."

**

Herşeyin güzel olması fazla saçmaydı. İlla bir sorun olmalıydı. İllahi canım yanmalıydı. İlk annem babam sonra abim şimdi de dostum..

Daha kaç kişi gidecekti hayatımdan? Daha ne kadar yalnız kalacaktım?

Yorulmuştum artık. Kendimi yeni yeni toparlamaya başlamıştım. Ve tekrar sarsılıyordum. Hep böyle olmaz mıydı zaten?

Hastanesinin güçlü ilaç kokusu beni rahatsız etmişti. Belki de o odaya gidip hareketsizce yatan arkadaşımı görmeye cesaretim olmadığı için bahane üretiyordum. Hastanenin varlığı bile beni rahatsız ederken Tao'nun burada olması sinirimi bozuyordu. Tam anlamıyla yok olmanın eşiğinde hissediyordum. Tek dalım elimi sıkıca tutan Jongin'di. Sanki asla bırakmayacakmış gibi tutuyordu. Bu bir nebze beni rahatlatıyordu. Belki de tek güvencem oydu.

Danışmadan Tao'nun odasını öğrenmiştik. Yakında ameliyata girecekti ve ona ne olacağına dair bir fikrim yoktu. Bir apartmandan ağladığını öğrenmiştim. Hastaneye geldiğinde kalbi durmuş anında ameliyata almışlar ve hayata dönmüş. Tekrar olması gerekiyormuş ama bu sefer o kadar güzel geçmeyebilirmiş. Ölme şansı varmış. Beni bırakabilirmiş...

Odasına ulaştığımızda kapıya uzunca baktım. Benim için cehennemden farksız olan odanın kapısına.

Abim öldükten sonra insanlarla sadece bir iki dakikalığına iletişime geçiyordum. O da çok mecbursam. Hemen hemen aram herkesle iyiydi ama basitti. Tao ise farklıydı. Benim devamlı yanımda tek arkadaşımdı. Her gece en az 10 dakika konuşurduk. Buluşma vaktimiz olmuyordu. Ama yine de tüm sorunlarımı çözüyordu. Rahatlatıyordu beni.

Ya ölürse? Ne yapardım ben? Tek dostumdu o benim. Daha fazla kapıyı izlemek istemediğim için içeri girdik.

Uyuyordu derince. Hastane yatağında boyluca yatıyordu. Benim masum pandam.

Yanına gidip yatağın yanındaki koltuğa oturdum. Jongin ayakta duruyordu. Tek kelime dahi etmiyordu. O da ne demesi gerektiğini bilmiyordu belki de. Onun gözlerine baktım. İlk kez bu gözler beni rahatlatmıyordu.

Gözlerimi tekrar uyuyan pandaya çevirdim. Ellerimi ise soğuk ellerine uzattım. Benim ellerim hep soğuktu. Onunkisi ise sıcak. Hep ısıtması için ellerimi zorla tuttururdum. Bana 'Kısmetimi kapatıyorsun Soo! Defol git.' derdi. Öylesine sevimli bir telaffuzu vardı ki. Aklımda o ses yankılanınca gülmeden edemedim. Benim aksime masum biriydi. Barlara eğlenmeye giderdi evet. Ama en fazla içki içerdi. Kötü işlere bulaşmazdı. Sadece eğlenmeyi severdi. Uyuşturucu kullanmazdı. Masumdu o ya. Benim masum pandamdı.

Gözümü sade odada gezdirdim. Yatağın yaninda komodin vardı. Üstünde ise bir kâğıt. Elime aldım.

Açtığımda anında Tao'nun el yazısı olduğunu anlamıştım. Dağınık ve bozuk bir el yazısı vardı onun çünkü.

"Naber Soo?

Benden nefret etmiyorsun değil mi? Seni arkadaşın olarak aciz olmamalıydım biliyordum. Sen ağlamama dahi kızarsın. Ama şimdi ben gidiyorum Soo. Benden nefret etme. Seni bırakmak gibi bir bencillik ettiğim için özür dilerim. Benim için üzülecek tek kişi sensin. Ben bunu bildiğim halde seni bırakıyorum. Bok herifin tekiyim. Beni affet Soo. Lakin artık yaşamak istemiyorum ben. Sana bunun amacını anlatıp hayatını daha sa berbat etmeyeceğim. Aptal biri değilsin ama intikam isteyecek kadar salaksın. Bu yüzden sana güzel bir hediye vereceğim. 1 hafta sonra kapına bir posta gelecek. İçinde çikolata olacak. İsveç'ten gelmesini sağlıyorum. Bu düşünceli arkadaşının kıymetini bil. Jongin'le birbirinizi sevin. Bunca zaman bana sahip çıktığın için tesekkur ederim. Benden daha iyi arkadaşlıklar edin. Chanyeol mesela. Anlattığın kadarıyla çok iyi bir çocuk. Herşey için sağol Soo.

Minnettarım. Özür dilerim. Seni seviyorum."

Okumayı sonlandırdığım mektup kalbime işlemişti adeta. Durduramıyordum göz yaşlarımı burnum sızlıyordu. O nasıl yapardı bunu bana?

Göz yaşlarım görüşümü bulandırdığında başımı öpücükler konduran Jongin'i hissettim. Ellerini boynuma dolamış beni rahatlatmaya çalışıyordu. Ama etkisizdi. Nasıl huzur bulurdum ben? Neden herkes gidiyordu?

Ben kaybetmek cidden çok fazla yorulmuştum. İstemiyordum artık birilerinin gitmesini. Sadece mutlu olmak istiyordum ben. Çok mu?

Bu aptal son anlarını yaşarken bile beni düşünmüştü. Ben onun yalnızlığını nasıl fark edememiştim?

Oturduğum yerden kalkıp sevdiğim adamın kollarına sığındım. O güzel kokusunu çektim içime. O beni bırakmazdı. Bırakamazdı. İzin vermezdim.

**

Saat yaklaşık olarak 21.24'tü. Tao'yu ameliyata almışlardı. Yaklaşık olarak bir saattir ameliyattaydı ve nasıl olduğuna dair ufak bir fikrim dahi yoktu.

Dudaklarımı kemiriyor hastaneyi başlıca yürüyordum. Elimden hiçbir sey gelmemesi ve tanıdık çaresizlik duygusunu tekrar hissetmek canımı yakmıştı.

O ölmeyecek diyordum kendi kendime. Ölemezdi. Bana aldığı çikolataları biz beraber yiyecektik. Normalde bana ufak bir parça daha vermeyen panda o çikolataların hepsini bana almış olmazdı. Öyle değil mi?

Jongin hastane koridorun da volta atıyordu aynı benim gibi. Yorulunca oturuyordu. Üstelik Taemin'de gelmişti. İkisinin ufak muhabbetleri olmuştu önceden. Jonghyun tekrar yurtdışına gitmek zorunda kalmış, Chanyeol'de bana destek olmak için gelmişti. Ve geldiğinden beri ekmek kırıntısı dahi yememişti. Beni bu denli düşünmesi mutlu etmişti.

En sonunda yorulmuştum ve Chanyeol'un yanına oturdum. Oturduğum gibi ameliyathanenin kapısı açıldı ve aniden ayağı kalktı.
Hemen doktorun yanına gittik. Hepimiz büyük bir beklentiyle doktora bakıyorduk.

"Üzgünüm, hastayı kaybettik."


-SON-

Arkadaşlar bilmiyorum fark ettiniz mi ama benim ruh halim hikâyeye işler. Ve benimde arkadaşım intihar ettiği için içimde bi burukluk var lakin o iyi. Ayrıca elimden geldiği kadar uzatacagim sanırım. Yorum atin veya mesaj atin kaynaşalım hehe.

-Hyperion

Bücür BakıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin