Bücür Bakıcı Bölüm 39

1.4K 88 55
                                    

Bücür Bakıcı Bölüm 39

" Ben aşk nedir bilmem. Bir seni bilirim, bir de adın geçince sıkışan kalbimi."

***

Kyungsoo'dan..

Çok yorgundum. Kalbim çok yorgundu. Her nefesim sanki dünyadan çaldığım son hava gibi hissediyordum. Öyle bitik işte. Karşımda bana gözleri dolu bir şekilde bakması öylesine acıtıyordu ki. Kendimden nefret ediyordum. Bana öyle bakma adam. Yok oluyorum.

"Döndüm sevgilim." dedi mırıltıyla. Sesli çatlamıştı. Her an ağlayabilirmiş gibi.

Umudunun bitmesi nedir bilir misiniz siz? Artık tükendiğini hissetmek? Yıllarca bu hisle yaşamıştım ben. Tek dayanağım Jongin'i düşünmekti. Onun da beni özlediğini bilmek. Ve ona sarıldığımı hayal etmek.

Sadece sarılmak istiyordum. Yıllarca hasret kaldığım o eşsiz kokuyu içime çekmek doyasıya öpmek istiyordum yanaklarından. Ne var ki dudaklarım, bedenim kenetlenmiş gibiydi. Ne tek bir kelime laf edebiliyordum. Ne de adım atabiliyordum. Çaresizce onu bekliyordum. Hafifçe tebessüm etti. Yavaşça bana yaklaşıyordu. Omuzları çökmüştü. Sanki koca dünya o omuzlardaymış gibi.

O her adım attığında daha da hızlanıyordu kalp atışlarım. Ben Jongin'i hep böyle sevmiştim işte. Hiçbir zaman azalmayan sevgiyle. Her zaman daha çok.

Gözlerim dolu dolu bakıyordum gözlerine. Dokunsa ağlayacaktım. Adımları en yakınıma gelince son buldu.

Elleri yanaklarımı sarmaladı. Yüzünün her zerresini delicesine özlemiştim. Onu incelemeyi özlemiştim. O da beni inceliyordu. Dudaklarım titremeye başlamıştı. Gözlerim yanıyordu. Dayanamayıp sarıldım koca bedene. O da karşılık verdi hemen. Öyle sarılıyordum ki içime sokabilirmiş gibi. O da bana delice sarılıyordu.

İşte huzur buydu. İşte huzur.. Yıllar sonra ilk kez yaşadığımı hissediyordum. Yüzümü boynuna gömdüm. Bana özel bir mekândı burası. Yaşam enerjim kırmızı çizgide olduğu zaman hayat oluyordu bana. İyi dayanmıştım onsuz. Şimdi çektiğim acıların dinme vaktiydi. Yavaşça uzaklaştırdı beni kendinden. Gözleri kızarmıştı. Yaşlar çoktan süzülmeye başlamıştı. Ama hala çok güzeldi. Zayıflamıştı ama bu onu daha karizmatik yapmıştı. Saç rengi kahverenginin açık tonlarıydı ama çok yakışmıştı. O her zamanki gibi büyüleyiciydi işte.

"Sen yokken bende yok oluyordum Kyungsoo. Sensizlik o kadar zordu ki.." diye fısıldadı.

"Ruhun güzel senin adam. Nasıl yok olabilirsin?" dedim aynı onun gibi fısıldadım. Gülümsedi bana. Sanki cenneti ayağıma getirmişlerdi. Bir adamın gülüşü sesi bile sevilir mi demeyin. Seviliyordu işte.

***

"Aranızda tam olarak ne geçti de bunca yıl ayrı kaldınız Kyungsoo?" diye sordu Chanyeol. Her zaman ki gibi birşeyler yiyordu tabi ki. Ve hala aynı midesizlikle. Cidden hiç değişmiyordu. Ama seviyordum bu hallerini.

Derin bir nefes aldım. Eskileri hatırlamak istediğim en son şey bile olamazdı. Ama içimdekileri akıtmaya ihtiyacım vardı.

"Kaza yaptığımız gün ben 2 gün sürmeden kendime gelmiştim. Durumum Jongin gibi ağır değildi biliyorsun. Sen ve Baekhyun üstünüzü değiştirmek için gittiğinizde Jongin'in babası geldi. Fakir olduğumu bildiğimi ve ilişkimizden haberi olduğunu eğer ayrılmazsak Jongin'i parasız bırakacağını söyledi. Aynı klasik dizilerde ki gibi. Aslında ben onu bırakmanın ne kadar saçma olduğunu biliyordum. Ama aklıma yaptığımız anlaşmanın son bulduğu geldi." dedim ve kahvemden ufak bir yudum aldım. Nedense gözlerim yanmaya başlamıştı. Bu kadar çabuk duygulanacağımı bilmiyordum.

"Ne anlaşması?" diye sordu.

Gülümsedim. Sadece öylesine yapılan bi anlaşmaydı işte. Neden o zaman bu anlaşmaya uydum bilmiyordum.

"Doğum gününe kadar onun sevgilisi olacaktım. Doğum gününden sonra eğer onu bırakabilirsem gitmeme izin verecekti. Ben o hastane odasında hatırladım ki doğum gününde sadece 1 hafta kalmıştı. Bu yüzden babasını dinleyerek onu bırakmaya karar verdim. Aslında bu bırakmak değildi. Sadece ona layık olmam için çalışmam gerekiyordu bunu biliyordum. Bu yüzden babasına onu yurt dışına yollamasını istedim. Ve hazır olduğumda mutlaka onu benim yapacağım dedim. Bana gülmüştü o zaman Yeol. Ne var ki şimdi ben başarılıyım." burnumun bir an sızladığını hissettim. Ama hayır ağlamayacaktım.

"Jongin'in uyanmasını bekledim. Eğer onun uyandığına şahit olursam benim için herşey çok daha kolay olur diye düşündüm. Halbuki biliyordum her şekilde zor olacaktı. O uyandı. Ben de anlaşmamız bitti seni bırakıyorum dedim." kelimeler boğazımda dizilmişti sanki. Anlatmak bile çok zordu.

"Eğer onu bırakabilirsem son gecemiz de onunla yatacaktım. Bu da anlaşmanın bir parçasıydı. Bunu hatırlayıp bana; Seninle yatmak yerine hazır olduğunda bana dönmeni istiyorum Do Kyungsoo. Anlaşmanın kuralları değişti dedi." gözlerimi yumdum ve derin bir nefes aldım.

"Zaten geri dönecektim. Ama onun beni kabul edeceğini bildiğim için yüküm azıcık hafiflemişti. Böylelikle o yurt dışına gitti. Bende deli gibi çalışıp hedefime ulaştım." dedim.

Pür dikkat beni dinliyordu. Mimiklerimi inceliyordu.

Oturduğu yerden kalktı ve yanıma geldi. Elimden tutup beni de kaldırdı ve sarıldı.

"Herşey geçti dostum. Artık seninde mutlu olma zamanın geldi. Mutlu olmanız için herşeyi yapacağım. Bu zorlukları yaşadığın için o kadar üzgünüm ki.." bunları demesiyle tuttuğum göz yaşlarını saldım ve ona sıkıca sarıldım.

Artık bende mutlu olacaktım. Değil mi?

-SON-



Evet arkadaşlar.. Umarım aklınızdaki soru işaretleri yok olmuştur. Eğer anlamadığınız veya merak ettiğiniz birşey varsa sorun bana. Bir dahaki bölüm de BaekYeol'u anlatacağım. Sizi seviyorum..

-Hyperion

Bücür BakıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin