Bücür Bakıcı Bölüm 14

3.3K 229 20
                                    

Bücür Bakıcı Bölüm 14

Ne demişti Taemin? Uzak dur ondan. Aşık olma. Acı çekersin demişti.

Ben ise mantığım yerine kalbimin bedenimi aşinayla ele geçirmesine izin veriyordum.

Ama kendime nasıl dur diyebilirdim ki? O herşeyiyle harikaydı.

Eşsiz ve anlaşılması zor bir kişiliği vardı. Onun kişiliği gardını düşürmek değildi. Fark ettim de o daima güçlüydü. Ağlamak zayıflık değildi derler. O bir yabancının yanında ağlama cesurluğunu sergilemişken kim ona zayıf demeye cesaret ederdi?

Tabi ki kimse. O Kim Jongin'di. Çoğu zaman aptalin teki olup çoğu zaman bakışlarıyla benim buz kesmemi sağlayabilen biriydi.Bazen ise korkularını ve acılarını dışa vuruyordu. Herşeyi farklıydı. Gözleri bile.

Ona uzaktan bakan biri gözlerinin siyah olduğunu iddia edebilirdi. Lakin ben iyi biliyordum. Hatta en iyi ben biliyordum. Uzaktan kahvenin en koyu tonu , siyahın en açık tonunu çalan bir gözleri vardı. Lakin yakından baktığınızda kahvenin en soyut en hafif tonuydu o. Kişiliği gibi gözleride gizemliydi.

Yine cesur olduğunu düşündüğüm bir andı bu. Onun için önemli biri olduğunu düşündüğüm yaşlı bir kadının cesedine bakarak ağlıyordu.

Ne yapacağını bilemez halde sadece ona bakıyordum. Nasıl bu kadar soğukkanlı olduğum muammaydı. Ben bile anlam veremiyordum. Bu derece sakin olmak zararlıydı. Bunu biliyordum. Ama bu bendim. Tüm karanlığımla ben.

Jongin darmadağın olmuş suratıyla etrafa bakındı,çömeldigi yerden usulca kalkıp ellerini saçlarına geçirerek pekte yüksek olmayan bir şekilde bağırdı. Mahvolmuş bir şekilde hissediyordur büyük ihtimalle. Ölüm beni pek etkilemezdi. En başta da söylemiştim hatırlatırım. Berbat bir kişiliğim var. Ama kimse beni suçlayamaz. Ben gerçek olanım. Benim var oluşumda hayallere yer yoktur. Sevgi ne bilmeyen birinden ne bekleyebilirsiniz ki? En azından adam öldürmüyorum değil mi? Bu da bir şeydir.

Ama iyi hissediyordum. Geç kalmamıştık. Zavallı yaşlı kadının son saniyelerini mutlu geçirmesini sağlamıştı Jongin. Geç kalmamıştık. Bu iyiydi.

Jongin yere oturmuştu. Sırtını pis demek hafif bir tabir olarak kalsada en uygun kelime olarak düşündüğüm duvara yaslanmıştı. Dizilerini kendine çekip başını oraya dayamıştı. Ne bok yiyeceğini bilmiyordu. Canı yanıyordu. Aşk veya sevgi ne bilmezdim. Ama onun bu hali beni de yaralamıştı. Belki de aşk buydu. En başından beri aşık oldum derken fark etmesemde doğru insanla bu hissi anlıyordum.

Kendimle o kadar yoğunlaşmıştım ki burada cansızca yatan bedeni unutmuştu. Telefonumu elime alıp hemen bir ambulans çağırdım.

Ayakta dikilemkten yorulmuştum ve Jongin'in yanına oturdum. Bende pis(!) duvara yasladım sırtımı. Yaslar yazılamaz sanki beni bekliyormuş gibi kafasını omzuma yaslamıştı. İtiraz etmedim ya da itmedim. İzin verdim. Kadının onun neyi olduğunu, neden öldüğünü sormak istiyordum. Hatta bu istek ne kadar şiddetli olsa da sormadım. Yapmadım.

"Soo," dedi. "Omzun ne zaman acı çeksem kuş tüylerinden daha yumuşak ve huzur verici geliyor."

İtirafına olan şaşkınlığımı gizlemek için susmayı tercih ettim. Onunda zaten benden cevap bekler bir hali yoktu.

"Onun kim oldugunu merak ediyorsun. Lakin götün yemiyor sormaya biliyorum. Bu yüzden seni uğraşmadan anlatacağım." dedi pürüzlü sesiyle. Kendini kontrol edemiyordu. Kafamı sallamakla yetindim.

"Ben bir masumu öldürdüm Soo." Tanrı aşkına bugün Kim Jongin İtiraf Günü filan mıydı? Hem bu aptal nasıl..

"Geçtiğimiz yıl cidden çok boktandı. Alkol almıştım. 17 yaş günümde babam bana bir araba almıştı. Hemen denemek istedim. Alkol almış olmam bana engel değildi tabi ki. Gecenin en geç saatlerinde arkadaşlarla bir yarış yapmak istedik. Hediyem ve doğum günüm şerefine. Benim doğum günüm başkasının ölüm günü olacağını bilemezdim. Yaptığım hız,kural ihmalleri... Bi masumun hayatını elinden almıştım. Bir katilim işte. Bu kişi de o masumun annesi. O adama çarpıp kaçmıştım. Abilerim herşeyi ört bas etmişti. Ama lanet olası vicdanım yüzünden geri de bıraktıklarıyla ilgilenme ihtiyacı duydum. Geride bıraktığı kişiyle ayakları tutmayan yaşlı bir kadındı. İşin kötü kısmı ise o masum dediğim şerefsiz bu kadını yalnız bırakmıştı. Ben ise ona elimden geldiğince bakmıştım. Yeni bir ev alma gibi bir şansım yoktu. Bakım evleri se kabul etmemişti. Ona elimden geldiği kadar yardım ettim. Ama sonuç ortada. Tek arkadaşım oydu. Luhan'dan çok onunla vakit geçirirdim mesela. Hayatımdaki herşeyi anlattığım bir günlük gibiydi. Oğlunu öldürdüğümden habersizdi. Bana zararı yoktu. En önemli kişiydi benim için. Ama gitti işte. " Jongin konuşmasını sonlandırdıktan sonra siren seslerini işittim. Jongin'i oturduğu yerden kaldırdım ve beraber taksiye bindik. Onun gitmesine izin veremezdim. Başı belaya girerdi. Başta itiraz edecekmiş gibi olsa da zihinsel olarak çökmüştü.

Eve geldikten sonra ücreti ödedim ve onu eve soktum. Hemen odasına götürerek yatağına yatırdım. Bana itaat ediyordu. Hali yoktu. Güçsüzdü. Tam gidecekken kolumu yakaladı.

"Gitme," dedi. "Sen varken deliksiz bir uyku çekiyorum."

Gözlerimi şaşkınlıkla açtım. Bugün cidden Kim Jongin İtirafları günüydü.

"Pekala. Kenara kay o zaman." dedim. İkiletmeden kenara çekildi ve ona sokuldum. Belini iyice sarmalamıştım. Eşsiz kokusunu cigerimin en ücra köşelerine kadar çekerken kendime ziyafet veriyorum resmen.

Taemin haklıydı. Jongin bana bağlanıyordu yavaş yavaş. Ama bu beni korkutmuyordu. O kadar klasik bir sorundu ki bizim ilişkimiz. Eminim mutlu sonla biterdi. Filmlerdeki gibi hani. Ama biz bir filmi yaşamıyorduk. Sorun da buydu.

Başını göğüsüme yaslamış ve bana iyice sokulmuştu.

"Seninle ne yapacağım ben böyle." diye fısıldar bir şekilde söyledim merhametli olmasına özen gösterdiğim ses tonuyla.

"Sana çok kızmıştım Soo. Kahramanım olduğun için. Beni kurtardığın için. Ölümden korkmuyorum. Hemde hiç. Geride bırakacağım mükemmel bir gelecek yoktu benim için. Kurtulmak işime gelirdi. Cehennem de beni korkutmuyordu. O kadar acınası biriyim ki ben... Bir gün Luhan ve Sehun'un  birbirlerine hiçte arkadaşça olmayan şeyler söylediklerini bir keresinde de birbirlerini öptüklerini görmüştüm. Ama o kadar aşağılık biriyim ki görmezden geldim! O ikisini biliyordum ama aşk gözümü kör etmişti sanırım. İnanmak istemedim." usulca gözünden yaşların süzüldüğünü gördüm.

"Şşşh," dedim susmasını istercesine."Herşey geçecek."

-SON-

Aslında HunHan yazmak istiyordum lakin kafanizdaki soru işaretlerini gidermek istedim. Boyle bir bolum oldu.

-Hyperion

Bücür BakıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin