⚘on sekiz

4.6K 286 70
                                    

🎞the weekend*i feel it coming

Dennis bana birkaç gün boyunca yaklaşmadı ama Thomas'ın ve Matthew'un haberlerini alıyordum. Bay Clinton'la beraber yemeklere çıkıyor veya akşamları toplanıyorlardı. Dennis aralarında yoktu, ben de öyle. Öyle mesafeli duruyordu ki yanına yaklaşmaya bile çekiniyordum. Ben yani ben, çekiniyordum işte.

"Cuma'ya ne dersin?" Gözlerimi Matthew, Thomas, Carlos ve Zach'in oturduğu çardaktan Tina'ya döndürdüm. Yarısı bitmiş ekmeği, üzerindeki jelatini kapatarak masaya koydu. "Belki yine Jack müsait olur."

Kendi evinde parti vermekten bahsediyordu. Genelde benden birkaç gün sonra yapardı zaten; hep böyle olageldiği için garipsememiştim. Jack'in onun için hiçbir zaman müsait olmayacağını da biliyordum ama bozuntuya vermedim, hayal kırıklığına uğradığında oturup yalnız düşünebilirdi. "Cuma süper olur. Jack'i bilmem fakat Steve doluydu."

"Hadi ya..." diye mırıldandı. "Neyse, çok da önemli değil. Hallederim her şeyi ben. Lea da yardım eder, sen yorulma. İstediğiniz zaman Dennis'le gelirsiniz."

Tina, birkaç gündür uzaklaştığımızı fark etmişti tabiiki. Ayağa kalkarak çantamı aldım. "Rujumu tazeleyip geliyorum." Lea da kalktığında başımı iki yana salladım. "Yalnız."

Yürürken gülücükler saçtım etrafa, birkaç kişiyle ayak üstü sohbet ettim ama zihnimin arka planında hep Tina vardı. Dennis'e yakın davransam dert, uzaklaşsam dert oluyordu. Tina'nın benden tam olarak ne beklediğini anlayamamıştım. Kartlarını çok ilginç şekilde oynuyordu.

Büyük tuvaletlerdeki aynanın önüne geçtiğimde en uçta konuşan arkadaş grubu vardı sadece. Öğle arası olmasına rağmen burayı boş bulmak ilginçti, özellikle de kıpır kıpır birinci sınıfların etrafta olmaması inanılır gibi değildi. Parlak rujumu dudağıma yaklaştırdığım sırada aynadan, kızarmış ve dolmuş gözlerle karşılaştım.

Elim donakaldı çünkü orada Bellanita vardı. Daha önce birlikte oturduğunu gördüğüm Donna ve Nancy ile birlikteydi. Az çok arkadaş olduklarını duymuştum ama bir süredir birlikte gözükmüyorlardı. Şimdiyse Bellanita'nın iki yanında dikilmiş... Onu sıkıştırıyorlardı? Afallamıştım.

Neredeyse koştum onlara doğru. "Ne oluyor burada?"

Donna ve Nancy kaskatı kesilmiş halde bana doğru döndüler. Konuşabilen, daha doğrusu kekeleyen Nancy oldu: "B-biz... Bellanita bir şeye üzülmüştü de yardım edelim dedik."

Donna, kızın kolunu tuttu ve çekeledi. "Gi... Gidelim."

Nancy ve Donna ilk adımlarını atmıştı ki ikisini de tuttum. "Umarım dediğiniz gibidir." diyerek kollarından ittirdim ve onlar hızlı adımlarla uzaklaşırken Bellanita'ya döndüm. Çok... Kırılgan duruyordu. İçimden, bükülmüş her yanını sarmalamak geldi. Öfkelenmiştim ve bu düşüncem beni daha da sinir etmeye yaramıştı. "Söyledikleri gibi olmadığının farkındayım. Ne yaptılar?"

Konuşamadı. Bir iki kelime bile söyleyemecek haldeydi. Dumura uğramıştım. El kurulamak için olan peçetelerden aldım, bir yandan da orada öylece duruşunu inceliyordum. İlk önce peçeteyi uzattım, bakmadı bile. İyice dolan gözlerine hafifçe değdirerek makyajının bozulmamasına özen gösterircesine sildim. Sonunda gözlerini kaldırabildi. "Chalsea?"

"Evet? Kendinde misin?" Peçeteyi çöpe atarken çantamdaki el kolonyasını çıkardım. Bileğine sıktım. "Kokla, zihnini açar." Dediğimi yaptığında biraz dünyaya dönmüş gibiydi. "Ne konuşuyordunuz?"

"Bana... Mesaj atıyorlardı. Cevap vermediğim için merak etmişler." 'Merak' derken zorlanmıştı.

Derin nefes alışını izledim. Sakince sordum, "Ne tür mesajlar?" Kaşlarını çatarak baktı. "Eğer söylemezsem onlara yapacaklarımın seviyesini belirleyemem. Elimden büyük kazalar çıkmasın, hayatım."

vahşi kadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin