⚘dört

3.6K 257 19
                                    

Harika hissediyordum.

Dennis'in arabasına binerken sırıtıp durmamak için kendimi oldukça zorlamam gerekmişti. Çıkmadan önce kulübün parasını vermek için Tina'nın yanına uğramıştım ve bana nereye gittiğimi sormuştu. Öyleki, cevap vermeye tenezzül etmediğim hesap sorar gibi olan bu tavrına bile sinirlenmemiştim.

Araba yolculuğu sessizlik içerisindeydi. Dennis yanlış bir şey söyleyip beni sinirlendirmekten korkuyordu herhalde. Bu hissi seviyordum. Etrafımdakilerin bana göre şekillenmek zorunda kalması benim besin kaynağım gibi bir şeydi.

"Babanın adı neydi?"

"Clinton."

"Kaç yaşında?"

"Kırk dokuz."

"Haberin yok muydu geleceğinden?"

Direksiyonu iki eliyle sıkı sıkı tutuyordu, parmak boğumlarının rengi açılmıştı. "Bir hafta sonra geleceğini düşünüyordum ama tahmin etmeliydim böyle bir şey yapacağını."

Evlerine geldiğimizde kapıyı anahtarla açmıştı ki elindeki oyun konsolunu tava gibi havaya kaldırmış Gavin'i gördüm.

Gavin rahatlayarak "Sen miydin ya?" diye ellerini yavaşça indirdi. "Thomas senin de gelmeyeceğini söylemişti. Şu zor diye ağladığı bölümü geçmemi istediği için anahtarları verm- siktir lan."

Konuşmasının küfür kısmından hemen önce beni fark etti, evet.

"Selam hayatım." diyerek elimi kaldırdım ve parmaklarımı selam verir gibi oynattım.

İrkilerek geri çekildi.  "Uzak dur şeytan."

"Korkma tatlı çocuk, anlaşma imzalanmadıkça ruhunu almam."

"Neler oluyor? Y-yoksa...?"

Dennis saatine baktı, ardından da içeri geçti. Bir yandan da anlatmaya başlamıştı. Ben de onu takip ediyordum. Bir yandan da eve bakıyordum. Koltukların yerleri değişmişti, onun dışında her şey aynı gözüküyordu.

Dennis konuşmasını bitirdiğinde Gavin'in yıkılmış gibi bir hali vardı. "Sen bizi ona mı borçlu bıraktın yani?" Gözlerini kırpıştırdı, güzel ve uzun kirpikleri vardı. "Ölmeyi göze almalıydın da böyle bir şey yapmamalıydın Dennis. Ayrıca böyle bir konuda anlaşma yaparmış gibi davranılır mı hiç?"

Olduğum yerde sıkılmış gibi sallanıyor, hiç yokmuşum gibi davranan ikiliyi izliyordum.

"Birden oldu. Devam ettirmeseydim ne olurdu sanıyorsun? Buradaki hayatımız biterdi. Evet, şu an ona tam anlamıyla bağımlı olamayabiliriz ama işi kimin sayesinde kurabildik sanıyorsun? Üstelik babamın haberi bile yoktu. Yine iyi karşıladı Gavin, en azından ona bu kadarını vermeliyim."

"Pekala, yine de... Chalsea mi? Cidden mi?"

"Korkma canım henüz kabul etmedim." diyerek çantamı bulduğum ilk küçük masaya koydum ve üzerinde toz varmış da temizliyormuş gibi birkaç fiske attım. "Gidebilirim. Hemen şimdi. Bay Clinton da yaklaşık yirmi dakikaya gelir. Siz de yirmi dakikada oyun aletlerinizden falan bir kadın robot yaparsınız herhalde."

Gavin sessizce kabullenerek sustu ve koltuğa yığılırcasına oturdu.

Dennis bir şey dememi ya da yapmamı beklercesine bana baktı. "Pekalaaa..." Kollarımı yine göğüs altımda birleştirerek çenemi dikleştirdim. "Ayakkabılarımın altını öpersen yapacağım."

Soğuk bir sessizlik oldu. Dennis'in yüzünden hiçbir ifade okunmuyordu ama gözleri üzerime kilitlenmişti. Gavin ise 'hıh''layıp başını başka yöne çevirerek eliyle çenesini sıvazladı.

Dennis bir adım attı.

Güçlü hissedeceğimi düşünmüştüm ama iri denebilecek cüssesi önümde tek dizinin üstüne çöktüğünde gerildim. Ürperdim ve yutkunma hissiyle doldum, adeta tüm organlarım kurudu.

Elini uzatıp çıplak bacağımı tuttu. Eli sıcak, hafif pürüzlüydü. Hem gıdıklıyor, hem de kaşıyor gibi tatlı bir vermişti. Eli ayak bileğime kaydı, yüzüne doğru kaldırdı ve kendi de hafifçe eğilerek dudaklarını tenime yaklaştırdı. Sıcak nefesi jilet hissi yarattı tenimde.

Tam o anda bende yanlış giden birçok şeyin olduğunu hissettim ve kendimi geri çektim.

Gavin şok olmuştu, ben de içten içe onunla aynı hissi paylaşıyordum. Dennis ayağa kalkmadan başını kaldırdı.

İstifimi bozmadım. "Şimdilik yeterli."

Bir süre birbirimize baktık, ardından Dennis ayağa kalktı ve mutfağa doğru ilerledi.

"Sen berbat bir insansın." dedi Gavin, ben Dennis'in arkasından bakarken.

Çantamı da kucağıma alarak tekli koltuğa oturdum. "Ee, ne olmuş? Kelimelerinle beni hırpalayabileceğini sana düşündüren nedir?"

"Kalbin var mı senin?"

"Saçma saçma konuşma da oyununu oyna ya da git."

"Kim olduğunu sanıyorsun sen?"

Arkama yaslanarak geniş bir şekilde gülümsedim. "Önümüzdeki birkaç saat Dennis'in sevgilisiyim. Oldu da babası kalmaya karar verdi, o zaman belki bu süre uzar. Yani, arkadaşlarının zarar görmesini istemiyorsan sen de bana iyi davranacaksın Gavin. Hatta belki bir numaralı kölem olmana bile izin veririm."

"Senin yeterince kölen yok mu?"

"Asla yetmez, canım, asla. Dileyin de sıkılmadıklarımdan olun."

Yüzünü buruşturdu. "Midemi bulandırıyorsun. Ciddi anlamda."

"Git kus o zaman." Göz kırptım. "Ama beni o kadar kolay atamazsın bünyenden."

Gavin'in beni boğmak üzere olduğunu düşünüyordum ki kapı çaldı. Gavin ayağa kalktı, Dennis de mutfaktan fırladı. Ben de yavaş yavaş ayağa kalkarken Dennis'e baktım. Bana endişeli bir şekilde bakıyordu.

Sanki bu fırsatı kaçırırmışım gibi.

Ona, bana bu konuda güvenebileceğini belli etmek istercesine sakince gülümsediğimde gözlerini üzerimden çekti ve kapıyı açmak için ilerledi.

vahşi kadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin